8 Mart tarihinin Dünya Kadınlar Günü ilan edilişinin üzerinden tam 100 yıl geçti.

Bir asırı devirdik maşallah!

Ve yine bir kadınlar gününü daha kutladık hep birlikte.

Kadınıyla, erkeği ile.

Yine hemen her ilçede, her bölgede anlı, şanlı törenler düzenledik, cafcaflı laflar ettik.

Kadınlarımız, analarımız, bacılarımız.

Ah! Sizler yok musunuz?

Sizler dünyasınız, sizler deryasınız, sizler cansınız, canansınız dedik.

“Siz olmasanız bu dünyanın hali nice olurdu” diye de ekledik.

Erkekleri ise “Zaten hiç düşünmeyelim, nihayetinde sudan çıkmış balık misalidir onlar kadınsız…” diye de böbürlendik.

Güldük, söyledik, eğlendik.

Hatta bazı yerlerde yemekler verip, bolca göbekler attık.

Yahu iyi güzel de dostlarım, ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim, arkadaşlarım her şey bu kadar mı basit?

Bu kadar mı sıradan, bu kadar mı bayağı, bu kadar mı baştan savmalık?

Kadınlara özel günün ardından tam 100 yıl geçmiş bizler hala kadın kotalarından, kadın idareci azlığından yakınıp duruyoruz.

100 yıl geçmiş, kadınlara dair değeri, sadece ilan edilmiş birkaç resmi günden ibaret olarak görüyor, yiyor, içiyor, eğleniyoruz.

100 koca yıl geçmiş, canım ülkemde, hem de modern diye tabir edilen üç büyük kentimde kadınlar dövülüyor, sövülüyor, en ağır hakaretlere maruz bırakılıp, canına okunuyor.

100 yıl geçmiş, Anadolu’nun neredeyse tamamında kadına şiddet ilahi bir misyonmuşcasına rağbet görüyor, ‘kızını dövmeyen dizini döver’ safsataları genç beyinlere babadan kalma miras gibi işleniyor.

100 yıl geçmiş, töre cinayetlerini toplum bazında haklı görebiliyor, bunun savunmasını yapan kalemler bu ülkede fikir önderliği yapıyor, masum gencecik yürekler ‘namus’ hamiliğine soyunanlarca katlediliyor.

Hala ülkemin idarecileri Kadın Sığınma Evleri denen yüzkarası, utanç yuvası mekanlar yapmayı marifet sayıyor, gelin burada şiddetten, töreden korunun diyebiliyor.

Hala adı sanı bile birçokları tarafından telaffuz edilemeyecek türden olan sözde kadın dernekleri, güya çalışmalar yapıyor, Türk kadınını çağdaşlaşma yolunda eğittiğini iddia edebiliyor. Bu eğitimler de genel de Hilton’un cafcaflı salonlarında, bilmem ne restoranlarında gerçekleştiriliyor.

100 yıl geçmiş hala Türk kadını madamvari tiplerden ibaret sanılıyor.

Bırakın Allah aşkına ya!

Ulu önder Atatürk de 76 yıl önce Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı tanımıştı.

Değil 76 yıl 176 önce de tanısaydı bu hakkı değişen bir şey olmazdı eminim. Ki o bu hakkı, bugünkü Türk kadınını temsil yetisini elinde bulunduran çoğu burjuvai havalarda caka satan hanımlara mı vermişti acaba?

Tabiî ki hayır.

Nene hatunlar, Fatma efeler, Zeyno bacılardı onun Türk kadını betimlemesi.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol