Yıl 2002.
Türkiye zorlu bir dönemeçten geçiyor.
Ekonomide önemli adımlar atılmış, artık meyveleri toplanacak. 
Hükümetin iki numarası muhterem çıktığı Türkmen buluşması için yaylada erken seçim istiyor, Ecevit hükümetini deviriyor, kendisi hezimete uğruyor, AKP'yi zirveye taşıyor.

Yıl 2007.. 
AKP'liler sanki öncekiler değilmiş gibi dindar cumhurbaşkanı istiyor, 
Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı için yine muhteremin desteğine ihtiyaç duyuluyor, destek gecikmiyor, Çankaya dindar (!) bir Gül'e kavuşuyor.

Yıl 2008.. 
Başbakan Erdoğan, İspanya'da üniversitelerde türban yasağı kalkmalı diyor, muhteremin partisi daha da destek veriyor, 
'üniversite yetmez tüm kamu alanlarında serbest olsun' diyor, bu yolla iktidara geleceğini sanıyor, tabiki millet bunu yemiyor, zatıalileri yine AKP'nin yedek lastiği olarak tarihe geçiyor.

Yıl 2013..
AKP yeni anayasa çalışmalarında yine desteğe ihtiyaç duyuyor. 48 maddede uzlaşılmış, meclisten geçirilmesi gerekiyor.
Muhtereme bakılıyor, destek için göz kırpılıyor, iş tamamlanıyor.
Yaşasın zatıalileri!..

Yıl 2014..
Türkiye'nin yurtdışına asker göndermesi ve de ülke içinde yabancı asker konuşlandırması için izin gerekiyor.
HDP'yi geçelim CHP'nin tezkereye karşı çıkışı haklı bir gerekçeye dayanıyor, ülke bataklığa sürüklenebilir diyor, dinletemiyor.
Muhteremin partisi 'yürü be koçum ben arkandayım' diyor, desteği verip tezkereyi güle oynaya çıkartıyor.

Ve yıl 2016..
Belki darbe sonrası Cumhurbaşkanı bile gönülsüz!
Ya da eksiği fazlası araştırılıyor ama muhterem bir anda çıkıveriyor başkanlık sistemi diyor, ya gelsin ya gelmesin diyor, halka sorun diyor, sormayın diyor, açıkçası ne diyor ne demiyor pek anlaşılmıyor ama konuyu gündemin zirvesine yerleştirmeyi başarıyor.
Eee sen istersin de AKP hayır mı der?
Şimdi harıl harıl çalışılıyor.
Vatana millete faydalı olacaklarmış.
Türkiye'yi yeni dünyaya, çağdaş dünyaya kendine has bir yapıyla taşıyacaklarmış.
Cumhurbaşkanı'nı tek adam yapacak bu yapının yolunu açan muhteremin tek derdi milletmiş, vatanmış.
Yahu kardeşim derler adama:
Hani demokrasiydi?
Hani milletin egemenliğiydi?
Hani koltuklarında yayıla yayıla oturduğunuz o meclis zavallı halkın gür sesiydi?
Hani parlamenter rejim dünyanın en iyi rejimiydi?

Başkanlık sistemi faydalıdır değildir bu tartışılabilir, ülke için gerçekten en uygun olanı ne ise o yönetim en idealidir lakin sorun bizzat bu muhteremlerin kendileridir.
Koltuklarına Yaratıcı'dan daha fazla bağlanmış, dünyanın gerçeklerine akıl ve zihinlerini kapamış, danışman cehaletine bulanmış, varolan bir sistemi yürütme beceriksizliğini yeni bir sistem getirme vaadiyle gidermeyi yol saymış zihinlerdedir.
Sorulması gereken temel soru ise şudur?
Bir ülkeyi yönetip de, bırakın dış dünyada yaşananları kendi etrafındaki dolaplardan, kumpaslardan, en yakınındaki adamlardan haberi olmayanların,
Onlara muhalefet ettikleri iddiasında olan zavallıların fikir ve düşünceleri nasıl olur da ülke için en iyisi olabilir?
İki adım ötesini görmeyenler koca bir geleceği nasıl planlayabilir?
Biz susalım eşsiz Yaratıcı'ya kulak verelim:
"... Allah, pisliği, aklını kullanmayanların üzerine bırakır."






 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol