Bölgenin stratejik kapağı olarak Türkiye'nin NATO üyeliğini değerlendirmek gerekiyor. Türkiye, 18 Şubat 1952'de NATO'ya üye oldu. Peki NATO'ya üye olmasının katkıları olmuş mudur bu konuya değinmekte fayda vardır. 
    Sovyetler Birliği’ne karşı 4 Nisan 1949’da Washington’da ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve İzlanda arasında işbirliğini öngören bir ittifak olan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü yani bilinen adıyla NATO kurulmuştur. Antlaşma saldırıyı önlemeyi ancak saldırı olursa, onu püskürtmeyi hedefleyen askeri bir organizasyondur. Antlaşmanın en önemli maddesi olan ve Türkiye'yi de yakından ilgilendiren 5. Madde, “Taraflar, içlerinden birine ya da birkaçına karşı Avrupa’da Amerika’da olacak bir saldırıyı bütün taraflara yöneltilmiş bir saldırı olarak sayacaklar…”şeklindedir.
    II. Dünya Savaşından sonra dış politikaya ilişkin en önemli mesele, soğuk savaş döneminin ortaya çıkardığı atmosfer içinde Avrupa'yı olduğu kadar Türkiye'yi de tehdit eden Sovyet Birliğine karşı duyulan güvenlik endişesi olmuştur. Böyle bir dönemde Türkiye'ye ilk destek ABD'den gelmiş ve NATO üyeliği önemli bir çıkış yolu olarak görülmüştür. Türkiye'nin maruz kaldığı güvenlik endişesi yanında, Demokrat Parti (DP) liderlerinin iç politika malzemesi olarak NATO'ya katılmayı demokratik düzenin geleceğini güvence altına almak için kaçınılmaz olarak görmelerinin de etkisi olmuştur.
     NATO üyeleri tarafından Türkiye nasıl görülüyordu?
    Türkiye, NATO üyeliğinden sonra ABD ve İngiltere'nin desteği ile Balkanlarda ve Ortadoğu'da diplomatik faaliyetler yürütmüş, bu bölgede Paktlar oluşturmak suretiyle öncü rol oynamıştır. Türkiye'nin izlediği dış politika ABD ve İngiltere tarafından yakından takip edilmiştir. Başlangıçta Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı çıkan İngiltere, daha sonra Ortadoğu savunma sistemine katılması şartı ile onay vermiştir. Coğrafi konumu itibariyle Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü olarak görülen Türkiye, aynı zamanda Sovyetler Birliği'nin Ortadoğu'ya inmesine de engel olacaktı. Kısaca, İngiltere Ortadoğu'daki çıkarlarının korunması için Türkiye ile ilişkilerini geliştirilmeye başlamıştı. Hatta Bağdat Paktı'nın kurulması için destek vermişti. 
    İngiltere'nin Türkiye'ye bakışının net anlaşılması bakımından Türk-İngiliz İlişkileri ve çeşitli konu başlıklarıyla İngiliz Dışişleri tarafından hazırlanan rapor önemlidir. Raporda, Türkiye'nin coğrafi konumuyla, Güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu arasında bir köprü oluşturduğu ve NATO'ya kabulünün sağlanmasındaki ilk çıkarının Balkanların savunması olduğu belirtilmiştir. Ortadoğu'nun savunmasında oldukça heyecanlı olarak tanımlanan Türkiye'nin, bölgenin stratejik "kapağı" olarak Rusya'nın Kafkaslardan petrol-üretim bölgelerine geçişini engelleyerek savunmada başlıca yardımı olabileceği belirtilmiştir.
    ABD de, gerekli petrolü Ortadoğu’dan temin etmek için bu bölgeyi kontrolü altında tutmak istemiş ve Türkiye’nin NATO üyeliğine sıcak bakmıştır. Aynı zamanda Türkiye'nin, Kore Savaşı’na asker göndermesi de iyi bir müttefik olabileceğinin kanıtı olmuştur.
    II. Dünya Savaşı’ndan sonra, güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye, Batı ile ilişkilerini geliştirirken Ortadoğu ile olan ilişkileri kesintiye uğramıştır. Ancak, İngiltere’nin, Türkiye’nin NATO üyeliğini Ortadoğu’da aktif politika izlemesi şartı ile kabul etmesi sonrasında yeniden Türkiye'yi Ortadoğu ile ilişkileri geliştirmeye itmiştir. İngiltere ve ABD'nin teşvikiyle Türkiye’nin Ortadoğu’da güvenliğin sağlanması için ittifak oluşturma fikrine Irak dışında hiçbir Arap devleti sıcak bakmamıştır. Çünkü, Türkiye, Ortadoğu'nun önemli sorunlarından biri olarak devam eden Filistin-İsrail sorununun yaşandığı ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki 29 Kasım 1947 tarihli taksim planı görüşmelerinde Araplar lehine oy kullanmışken, Batı ile bütünleşme çabaları ve NATO’ya üye olma isteği doğrultusunda ABD’nin İsrail’i desteklemeye başlaması Türkiye'nin İsrail'i tanımasına yol açmıştı.
    Kıbrıs konusuna bakalım...
    İlk dönemlerde NATO’daki müttefikleri ile sorun yaşamak istememesinden dolayı Kıbrıs konusu ile fazla ilgilenmeyen Türkiye, Yunanistan’ın konuyu BM’ye götürmesinden sonra bu tavrını değiştirmiştir. Aynı zamanda Türkiye, Kıbrıs konusunda Batı tarafından nasıl yalnız bırakıldığını ve sadece NATO’ya bağlamanın ne kadar tehlikeli sonuçları olduğunu acı bir şekilde görmüş, hayal kırıklığı yaşamıştır. Türk kamuoyunda da NATO ve ABD ilişkileri sorgulanmaya başlamıştır. Bu durum da Türkiye’nin dış politikasını yeniden gözden geçirmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki, Türkiye, ABD'nin NATO’yu Sovyetler Birliği'nin çıkarlarını tehdit ettiği zaman kullanmak için kurduğunu düşünür olmuştur.
    PKK terör örgütünün faaliyetleri karşısında NATO'nun yaklaşımı...
    Türkiye'nin, hem BM hem de NATO bünyesinde terörle mücadele konusunda katkı sağlamış olmasına rağmen PKK terör örgütünün, Türkiye’de onbinlerce insanın ölümüne sebep olması karşısında terörle mücadelemizde müttefiklerimizden yeterli desteği alamadığımız süreç içerisinde net olarak görülmektedir. 
    NATO tarafından belirlenen on altı sıcak noktanın on üçü Türkiye’nin yakın çevresinde bulunmaktadır. Terörizm, etnik çatışmalar, ülkelerdeki otorite boşluğu, kitle halinde göç, hayati kaynaklara ulaşmanın engellenmesi ve organize suç gibi konular NATO'nun çözmesi gereken unsurlar olmasına rağmen Türkiye için uygulamasını görememekteyiz.
    Sonuç olarak, Türkiye’nin, NATO açısından vazgeçilmez öneme sahip bir coğrafya olan Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinde bölgesel bir güç haline gelmesi gerekmektedir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol