Son yıllarda Türk ordusu üzerinde oynanan büyük oyunları ibretle ve derin bir kederle izliyoruz. Dünyanın sayılı orduları arasında caydırıcı bir konumu olan 1000 yıllık Türk Silahlı Kuvvetleri, adeta hallaç pamuğu gibi atıldı. Süleymaniye’de Türk askerinin başına geçirilen çuvalı hazmedemezken, asrın kumpasıyla bu kez ordunun başına geçirilen çuvalla sarsıldık.
“Ergenekon” dediler, “Balyoz” dediler, “Askeri casusluk” dediler, "Bülent Arınç’ a suikast yapacaklardı” dediler; düzmece belgelerle ordunun Atatürkçü ve ulusuna bağlı üst düzey komutanlarını, asrın kumpasıyla Silivri, Maltepe, Hasdal cezaevlerine attılar; aileleriyle birlikte hayatlarını kararttılar, intiharlarına, cezaevlerinde ölmelerine sebep oldular. Türk Ordusu’nun bu şerefli komutanlarını, henüz suçlu olup olmadıkları belli değilken yandaş ve cemaat medyasında mahkûm ilan ettiler; “Biz bu davaların savcısıyız!” dediler. Yıllarca, biz sıradan vatandaşlar bile, “kumpastır, iftiradır, yalandır, günahtır” dedik, “vardiya biz de” ve “sessiz çığlık” nöbetleri tuttuk ama nafile; dinletemedik. Komutanlar aklanıp, Ergenekon, Balyoz ve diğer davaların tamamı çökünce, rahat bir nefes aldık; ancak Türk Milleti’ne nefes almak bile haram olmalı ki şimdi de FETÖ’cü askerlerin darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. 250 civarında insanımız öldü.
40 yıldır ordu içine çöreklenen kanser illeti bütün vücudu sarmış ancak ne hikmetse kimsenin ruhu bile duymamış. Cumhurbaşkanı’nın yaverinden tutun da ordunun üst kademelerine kadar sızan bu vatan haini virüslerden eski iktidarlar bir yana ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne bakanlar, ne kuvvet komutanları, ne de MİT’in asla ve kat’a haberleri olmamış! FETÖ’nün devletin kurumlarına yerleşen binlerce memurundan da öyle… 1984 yılından bu yana çalınan sınav soruları da uyanmalarına yetmemiş!
Devlet kademesi “aldatılmış!” yani…
Siz bunca yıl birlikte yürüyün, kolkola girip, “beraber yürüdük biz bu yollarda “şarkısını söyleyin;  “Ne istediniz de vermedik?” diye sitemlenin; sonra da “aldatılık” deyin!
Cumhurbaşkanı, eski Genel Kurmay Başkanı, Diyanet İşleri’nin siyasetçi başkanı; hâsılı topyekûn bir özür dileme yarışı başladı. Milletten özür, Allah’tan af talepleri var!
Peki, madem aldatılmıştınız, olan bitenden haberiniz olmamıştı da,  bir anda gözaltına alınan, tutuklanan, işten atılan bu binlerce insanın listelerini hangi ara hazırladınız? Örnek; 40 bin civarında öğretmen işinden olmuş; Kırk bin kişinin listesi birkaç günde nasıl hazırlanır?
Geçelim… 15 Temmuz’a gelelim…
Cumhuriyet tarihinde bir Genelkurmay Başkanı’nın ve kuvvet komutanlarının, kendi askerleri tarafından derdest edildiğine bir kez bile şahit olmadık! Gururumuz incindi, utanç duyduk! Türk Ordusu’nun Genel Kurmay Başkanı’nı derdest etmek bu kadar mı kolaydı!?
Hadi darbeden habersizdiniz bu nedenle de rahat davrandınız diyelim; peki Güneydoğu, Suriye’ye dönmüşken, bir tarafta terör örgütü PKK, diğer tarafta IŞİD saldırırken, Mehmetçiklerin, polislerin tabutları ardı ardına sıralanırken, İstanbul, Ankara’da canlı bombalar patlamış, yüzlerce insanımız katledilmişken; yani ülkede tablo simsiyah iken, kuvvet komutanlarının düğün dernek gezmesi biraz manidar değil mi? 
Darbe gecesi ordu neredeyse başsız kalmış, keza devlet de öyle… Herkes bir yerde… Kimi tatilde, kimi düğünde… MİT ise her zaman olduğu gibi yine kış uykusunda… Bu memleketi biz size emanet ettik!  Madem tankın önüne vatandaş yatacaktı size ne ihtiyacımız vardı? 
Kuruluş tarihi M.Ö. 209’a kadar uzanan Türk Ordusu’na bu yapılanlar bize geçmişi hatırlattı. Bir zamanlar Mondros Ateşkes Antlaşması ile ordunun silahları elinden alınmış, askerler ise terhis edilmişti. Biraz farklı bir şekilde olsa da günümüzde de yapılmak istenen bu mudur? Türk Ordusu’nu lağvedip, yerine hassa ordusu mu kurulacak?
Göktürk Kitabeleri’nde bile yer alan Tanrı vergisi askerlik görevi, Türklerin ordu- millet yapısının vazgeçilmez bir ülküsüdür. Tarih boyunca her daim ayakta kalabilen güçlü Türk Ordusu, güçlü Türk Devletleri’nin kurulmasında da en büyük etken olmuştur.
Askeri okulların kapatılması anca Sevr anlaşmasını hortlatır… Bu okulların, kışlaların arazileri kimlerin iştahını kabartıyor?
Böyle bir orduyu 10 senede ne hallere düşürdünüz! İçte ve dışta caydırıcılığını bırakmadınız. Böyle giderse kurda kuşa yem olmamız işten bile değil…
Ve derdest edilen komutanlar hâlâ üniformalarını çıkarmadıkları gibi, YAŞ toplantısında da görevlerine devam kararı çıktı. Ee siz de haklısınız. Kırpa kırpa ordu da komutan bırakmadınız. 
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu ülkenin öz benliğinden çıkmıştır. Yapısıyla oynamanın ne ülkeye ne de siyasilere bir faydası olmaz. Geçmişte de oynamak istediler ancak, başarılı olamadılar. Yine olamayacaklar!
FETÖ’cü darbe girişimi başarı üzerine mi yoksa başarısızlık üzerine mi kurgulanmıştı, onu biz bilemeyiz. Bildiğimiz tek şey ne Türk ordusunu kendi vatandaşıyla, ne de vatandaşı, vatandaşla karşı karşıya getirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu ülkede bir iç savaş çıkartmaya çalışanlar hiç boşuna heveslenmesin. Bu ülkenin temelleri Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından çok sağlam atılmıştır. Cumhuriyetin şifreleri kolay kolay kırılamaz! Beğenseniz de beğenmeseniz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni asker kökenliler kurmuştur. Başkomutanlık makamını, onlarca savaşı idare eden Mustafa Kemal Atatürk bileğinin hakkıyla kazanmıştır.
Vatandaş olarak dememiz o ki; artık Türk Ordusu’na hem devlet hem de millet olarak sahip çıkalım. Yapısıyla oynayarak değil, yapısını demokratik, laik ve dünya medeniyetleri ölçüsünde güçlendirerek yeniden onurlu yerini almasını sağlayalım.
Bu ordu bizim, bu asker bizimdir. 
İktidarın bu olayı çok iyi değerlendirip, devlet adamlarına yakışan politikalar üretmesini bekliyoruz. Çürük elmalar temizlenirken sepete sağlam elmaların atılmayacağını ümit ediyoruz. Masum insanların hayatlarını altüst edecek uygulamalara izin verilmemesini cânı-ı gönülden diliyoruz. Adalet mekanizmasının herkese eşit şartlarda işletilmesi en büyük temennimizdir ve sırf bu nedenle iktidar içinde çöreklenen FETÖ’cü vekiller varsa bunların da ayıklanmasının çok doğru olacağını düşünüyoruz.
AKP binasına asılan Atatürk afişinin, bir takiyye değil, Cumhuriyetin değerlerine gerçek anlamda bir geri dönüş olmasını bütün yüreğimizle diliyoruz. Bugün ülkenin dört bir yanını donattığınız “Hâkimiyet Milletindir” sözü sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bizzat Atatürk’e aittir; “Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir!”
Yazıya Mustafa Kemal Atatürk’ün şu cümlesiyle son vermek istiyorum: “ Türk askerine düşmanlık eden, düşmana askerlik eder!” 
Bu vatan uğruna toprağa düşen sivil, asker, polis tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 
Mutlu ve huzurlu bir ülkede yaşamak hepimizin hakkı! Çok şey mi istiyoruz?!
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol