Son zamanlarda en çok duyduğumuz kelime, hiç şüphesiz ki; "ADALET"
Aslında Kılıçdaroğlu' nun başlattığı "adalet yürüyüşü" öncesinde de en çok konuşulan;  kafalarımızı, en çok da vicdanlarımızı kurcalayan kavramdı adalet.
Hukukçuların bile hukuksuzluğu savunmaya uğraştığı günler yaşıyoruz. Kimi hukukçu, severek seçtiği mesleğinden soğuduğunu söylüyor. Haksız da değiller! Nedeni, adaletin vicdanlarda ciddi yara almış olması.
Ülkemizde hukuk ve adalet, en büyük darbelerinden birini 16 nisanda yedi… İşte tam da o nokta, milletin bardağını taşıran son damla oldu. Ama muhalefetin bardağında biraz daha yer varmış ki, adalet arayışı yürüyüşünü iki ay sonra başlattı. Buna da şükür tabi.
Bu yürüyüş ve ona verilen destek, halkın en azından bir kısmında, sabırların ciddi anlamda taştığını gösteriyor bence. Düşünün ki; ne yolsuzluk, ne de yoksulluk, adaletin zedelendiği inancı kadar tepki yaratmadı. “Tuzun koktuğunu” görmek, kaybedecek bir şeyin kalmadığı noktasına gidildiğini düşündürmeye başladı millete. O yüzden sabır taşı çatladı, “adalet yürüyüşü” başladı.
Toplumun ciddi bir kesimi, ülkemizde adaletin kalmadığına inanıyor. Zira ortada adalet olsa, sokakta aranmazdı herhalde!
İnsanların adalete olan inancının kaybolması, özellikle ülkeyi yöneten kesim için, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir konu olmalı bence. Çünkü adalet mülkün yani devletin temeli! Temeli olmayan bir devleti yönetmenin en büyük sıkıntısını, herkesten önce yöneticiler çekmez mi?
Aslında; mülkün temelinde bir sıkıntı varsa ve de birileri de yollara dökülmüşse son çare; yöneticiler demez mi, ne oluyor, biz nerede yanlış yapıyoruz diye? Demek şöyle dursun, karşı tepki verdiklerini, hatta alaya aldıklarını basından okuyoruz!
Her ne kadar bazıları bu durumdan rahatsız da olsa, ben çok ümit verici buluyorum bu durumu. İnsanların, en temel değerimiz olan ADALET arayışı için, son derece uygarca bir yöntemi kullanıp, yollara dökülmesi; kırmadan, dökmeden, sadece “hak, hukuk ve adalet” söylemleriyle yürümesi, yanan yüreğime serin sular serpti adeta.
Artık şunu rahatça, göğsümü gere gere söyleyebilirim.
Ey bu ülkenin birliğine, beraberliğine gözünü dikmiş, gafiller.
İsteseniz de bölemeyeceksiniz bizi!
Siz, istediğiniz kadar fesat tohumlarınızı serpmeyi sürdürün! Adaletin, vicdanın, sevginin, birlik ve beraberliğin karıncaları, o serptiğiniz fesat tohumlarını, toprağımızın şefkatli bağrından söküp alacak, ebediyetin çöplüğüne taşıyacak!
Kininizi nefretinizi ekemeyeceksiniz yüreklerimize!
Yetiştiremeyeceksiniz bu ülkenin temiz bağrında kirli ideallerinizi!
Çünkü bizim hamurumuz Sevgiyle karıldı!
Adalete olan düşkünlüğümüzün fitili bugün ateşlenmedi. İmanımız, adaletle inşâ oldu bizim. 
Sönmek üzere olan özgürlük ateşimizi, bir kere Mustafa Kemal ateşledi, bin kere de biz ateşleriz!
Geri dönüşümüz yok karanlıklara, huzuru bir kere tatmışken üstelik!
Hele adaleti kaybetmeye kimsenin tahammülü olmaz; imanımızın direği, varlığımızın temeliyken...
Mayamız sağlamdır bizim!
Tümden geldik biz; dağılsak da, ara sıra yoldan çıksak da, Tüme varırız yine... Kimsenin gücü yetmez Bir olanı bölmeye, parçalamaya...
Yorgunluktan patlasa da, inançla yürüyen bir ayağı, hangi kalıba sokacaksınız bundan sonra; sorarım size, sığar mı?
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol