Gelişmekte olan ülkeler, hem enflasyondan kurtulmak, aynı zamanda gerçek anlamda büyümek istiyorlar. Ancak, olanakları çok daha geniş olan bazı zengin ekonomiler bile bu işi başaramadılar. Enflasyonu yendiler ama işsizliği minimize edecek bir büyüme modeli ortaya koyamadılar.
Bu sebeple fazla telaşlanmadan neler yapılabilir? Örneğin bir gecede alınan iddialı ani kararlarla ekonomiyi düzeltmek mümkün müdür? Artçı şok tedavisinin çeşitli sakıncaları vardır. En önemlisi, alınan çeşitli kararların hatalı olması ihtimalidir. Bu durumda ekonomi aynı hızla geriler. 
Diğer önemli sakınca, kararlar doğru olduğunu varsaydığımızda, ekonominin şoktan çıkamaması olasılığıdır. Hatta bazı Latin Amerika Ülkeleri başta olmak üzere çok çeşitli örnekleri bulunmaktadır. Her türlü olumsuz gelişmeye karşın orta vadeli bir istikrar programı hazırlayıp enflasyonu tedricen frenlerken, ekonominin de büsbütün duraklamamasını sağlamaktır. Ancak bunu başarmak için büyük bir sabır ve irade gerekmektedir. Dolayısıyla orta vadeli programda da hata yapma olasılığı bulunmaktadır, ancak hatadan kurtulma şansı daha fazladır.
Aslında orta vade bir istikrar programının en büyük güçlü: muhtemel hatalar değil, böyle bir program uygulamasında, bu politikadaki dalgalanmaların etkisinde kalınmasıdır.
En önemli tedbir ve yöntem, ücret ve maaş zamları tercihen enflasyonun bir miktar altında tutulmasıdır. Devlet, öncelikli harcamaları frenleyecek, cari açığı ağır ağır düşürecektir. Hiçbir kesime ödün ve taviz vermemektir. Ayrıca iç politik istikrarın yetmeyeceğini de bilmek gerekir. Böyle bir durumda toplumun beklentilerini de dikkate alarak realist tablolar ortaya koyup, artçı şok tedbirleri yerine orta vadeli istikrar programı uygulamaya koymak gerekir. Halka, ekonomik problemlerin boyutlarını anlatılmalıdır. Aksi durumda uygulamaya koyacağınız en ılımlı tedbirler bile halktan destek görmeyebilir.
Ortaya konulan gerçekçi ve abartısız hedefleri tutturabilmek için verimlilik, harcama ve tasarrufları yıllık refah üst seviyesine taşımak için verimlilik ve tasarrufları artırarak harcamaları kısmak gereklidir. Ancak harcama da kısılınca, piyasada para darlığı oluşma ihtimali çok yüksektir. Bu ekonomi karar alıcıları için, para basmadan başka seçenek bırakmıyor, böylece enflasyon, dış borçlanma ve döviz darboğazına giriliyor. 
Çözüm için, bugünkü verimlilik ve tasarruf seviyesinin izin vereceği refah artışına kavuşabilmek için, kişi başına refahın bir çeyrek artması için gereken süre en az on yıldır. Ekonomide istikrarı sağlayabilecek önlemleri uyguladığınızda toplumsal ve siyasal istikrarı bozabilecek tutum ve tahrik edici açıklamalardan mümkün olduğunca uzak durmaları gerekiyor. Verimliliğini yükseltmek zorunda olan hükümetler kesinlikle gerçekleri halka açıkça anlatmalı ve halk da durumun ciddiyetini algılayıp, başlangıçta katlanması gereken sıkıntı ve özverileri göze almalıdır. 
Neredeyse yarım yüzyıldır toplum bu gel gitler üzerinden karar almak durumunda kalıyor. Dinamik bir Türk toplumunun dışarıdan alınan göç ile birlikte işçi ücretlerinin düştüğü, nüfusu hızla artan, bu nüfusun yarısına yakın kısmı hala kırlarda yaşayan, sermaye birikimi ve altyapısı yetersiz olan, enerji ihtiyacının önemli bir kısmını ithal etmek zorunda kalan bir ülke, sadece toplumsal yapının kaldırabileceği mütevazi büyüme hedeflerini mi seçmesi gerekiyor? Peki, yapısal değişikliğe giderek mevcut kaynaklarla bunalıma girmeden daha hızlı büyümek mümkün değil midir? Tabi ki de mümkün. Bu kararını vermek ve uygulamaya koyup başarılı olmak, diğer seçeneklerden çok daha zor. Türkiye'nin şimdiki siyasal ve toplumsal örgüsüne bakıldığında, gerekli yapı değişikliğinin nitelikleri ve boyutlarını tespit etmenin de, tespit edilen değişiklik önerilerini siyasal karar haline getirmenin de, bu kararları uygulamaya koymanın da pek kolay olmadığı hemen anlaşılır. 
Yapı değişikliği, önce bir zihniyet meselesi. Açık, saydam, dürüst, hoşgörülü, adil bir toplumu pek fazla özlemeyen bir zihniyetle olumlu yönde işleyecek bir yapı değişikliği gerçekleştirilemez. Bu sebeple yapı değişikliği yapay olarak tepeden inme kararlarla da oluşturulamaz. Önce alınacak tedbirlere halkın ve halk içinden gelen politikacıların, yapı değişikliğinin zorunluluğuna inanmasından geçiyor.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol