Türkiye demokrasiyle mi, yoksa diktatörlükle mi yönetiliyor?
Erdoğan diktatör mü, değil mi?
“Ben diktatör olsam, bunu bana söyleyemezdiniz!”
“Madem diktatörüm, öyleyse sandıkta devirin!”
“Asıl diktatör CHP’nin Milli Şefi İnönü’dür. Camileri ahıra çevirdi!”
*
Uzun süredir Türkiye’de diktatörlük tartışılıyor.
AKP ve Tayyip Erdoğan’a yakın olanlar “diktatör değil” diyor, ülkenin diğer yarısı ise “evet diktatör” diyor.
Olaya şöyle bakalım.
Demokrasiden söz ederken de “tam demokrasi yok” diyorduk. Şimdi bu biçimde söylersek, “ülkemizde tam diktatörlük yok!”
Yani, diktatörlük var ama yüzde yüz değil. Henüz o aşamaya gelmedik!
ÜLKEMİZDE TAM DİKTATÖRLÜK YOK, YARI DİKTATÖRLÜK VAR!
Bu saptama, her iki kesimi de haklı çıkaracak bir saptamadır.
“Tam diktatörlük” aşamasına geçtiğimizde, artık bu tür yazılar yazılamayacak, sözler söylenemeyecek ve “diktatör olsam bunları söyleyemezdiniz” sözleri gerçek olacak.
*
Diktatörlüğün tarihçesi çok eski. Belki insanlık tarihi kadar geçmişi var.
Son Ceviz Kabuğu programımda, Soma maden katliamı üzerinden “Takdir-i İlahi ve Kader” kavramlarını konuşurken, Prof. Dr. Nadim Macit bir örnek verdi.
“İbn Mukaffa’nın Edebü’l Kebir eserinde 'saltanat ideolojisi' anlatılıyor” sözlerini programdan sonra araştırdım.
İbn Mukaffa, günümüzden yaklaşık 1.200 yıl önce Emevi-Abbasi döneminde yaşamış (756-792). İki büyük eserinden biri olan “Edebü’l Kebir” Büyük Edep anlamına geliyor. Tam da bugün “Edep ya hu!” diyenlere göre…
Edepli olmaktan kastettiği de “Sultanla iyi geçinmenin formülleri”, diğer deyişle “yandaşlık ve yalakalık formülleri!”
İbn Mukaffa’nın gerçek adı değil bu, lâkabı. “Çolağın oğlu” demek… Babası işkence gördüğü için çolak kalmış, oğlu da bu lâkapla anılır olmuş. İbn Mukaffa da 36 yaşında iken Basra Valisi Süfyan bin Muaviye tarafından öldürülüyor.
Bu kısa ömürlü İranlı yazar, filozof Müslümanlığa Zerdüştlükten geçmiş. Farsça olan Kelile ve Dimne’yi Arapça’ya çeviren kişi. Yunan, Hint ve İran kültürünün İslam’a kazandırılması için kısa ömründe çok çalışmış.
Gelelim, “Saltanat İdeolojisini” anlatan Büyük Edep adlı eserindeki öğütlerine:
Sultanla birlikte olmanın şartları şöyledir:
1- Hoşlanmadığın şeyde itaat edeceksin,
2- Sana muhalefet ettiğinde o görüşe uyacaksın,
3- İşleri kendine göre değil, onlara göre değerlendireceksin,
4- Sırrını onlardan saklamayacaksın, onların gizlediğini öğrenme arzusu taşımayacaksın,
5- Sana verdikleri sırrı bütün insanlardan saklayacaksın,
6- Hoşlandıkları konularda çalışacaksın,
7- İhtiyaçlarını güzelce gidereceksin,
8- Delillerini sağlamlaştıracaksın,
9- Söylediklerini tasdik edeceksin,
10- Görüşlerini süsleyeceksin,
11- Bir kötülük yaptığında suçunu az göstereceksin,
12- Yaptığı iyiliği abartıp yayacaksın,
13- Kötülüklerini ustaca gizleyeceksin,
14- Yakınlık gösterdiklerine yaklaşacak, uzak durduklarından uzak duracaksın,
15- Seni unutsalar bile onları hatırlayıp koruyacaksın.
Bunları yerine getirdiğinde sultanla birlikte olabilirsin.
*
İşte 1.200 yıl öncesinden “yandaşlık ve yalakalık formülleri!”
Herhalde bizimkiler bu kitaplardan ders alıyorlar!