Onkolog Doktor Yavuz Dizdar, ‘Julia ile Akşam Yemeği’ adlı yeni kitabında bilimin ne olduğundan, Amerika'nın etkisiyle nasıl küreselleşip çeşitliliğini yitirdiğinden bahsetti. Sütü başlı başına bir canlılık biçimi olarak tanımlayan Dizdar, "Süt yaşamın akışkan halidir" dedi.

Nazan Doğaner Halıcı'nın sorularını yanıtlayan Dizdar, ot ilaçların  yumurta ve sperm gelişimine etkilerine de yer verdiği kitabında yer alan süte ilişkin görüşlerini de şöyle aktardı:
 "Mesela süt, biz buna gıda olarak bakıyoruz, oysa anlama bakarsanız başlı başına bir canlılık biçimi, yani yaşamın akışkan hali. Tam da bu nedenle başka 'canlı' ürünlere, mesela yoğurt, kefir ya da peynire dönüşebiliyor. Süt aslında memeli yavrusunun eksiğinin giderildiği bir biyolojik salgı. Ama bunun kendine özgü, yani ne annede ne de yavruda olan molekülleri var. İşin ilginç yanı benzer durumun yumurta akının bir kısmı için de geçerli."

MUTLAKA SÜT VE YOĞURT...

Dizdar daha önce katıldığı bir etkinlikte de, " Açık sütü alacaksınız sütçünüzü bileceksiniz sütü düzenli alacaksınız. Artık özel soğutuculu araçlar var, dolayısıyla dağıtımında da bir sıkıntı yok. Bunların içerisinde mikrop üremesi diye bir durum söz konusu değil. Bunun içerisinde mikrop olmak zorunda. Bu bizim vücudumuzu da mayalıyor. Doğan çocuğun sağlıklı bağırsak yapısına sahip olması için, bunun içinde zaten mikrop var. Olması gereken mikroplar bunlar. Mikropsuz bir yaşam düşünülemez ama olması gereken mikroplar bunlar. Sütün bizde bir koruyucu etkisi var. Bu yoğurt olarak koruyucu etki katlanarak sürüyor. Siz bu koruyucu etkiden mahrum kalırsanız, dışarıdan zaten tarım ilacından arabaların egzozlarında kadar bir yığın toksin madde alıyorsunuz. Bunu vücudunuzdan uzaklaştırmanız söz konusu değil. Bundan kurtulmak için mutlaka süt ve yoğurt gerekli." ifadelerini kullanmıştı.