İŞTE VEDA MEKTUBU...

Lösemi hastalığı ikinci kez tekrar edince 3 yaşındaki oğlu Atakan’ı bırakıp gitmemek için çığlığını, yazdığı mektupla duyuran Gamze Akbaş hayatını kaybetti. ‘Seyahate giden anne gibiyim’ başlıklı mektubuyla Türkiye’yi ağlatan genç kadın yürekleri dağladı.

05 Mart 2015 Perşembe 13:25
İŞTE VEDA MEKTUBU...

 Türkiye’de kemik iliği bekleyen kanser hastalarının sesi olan İzmirli bankacı Gamze Akbaş hayatını kaybetti. Lösemi hastalığı ikinci kez tekrar edince 3 yaşındaki oğlu Atakan’ı bırakıp gitmemek için çığlığını tüm Türkiye’ye yazdığı mektupla duyuran Gamze Akbaş’ın iyileşmesi için tek çare aile dışında dokusuna uygun bir kemik iliği bulunmasıydı. Bekleyiş sonunda uygun donör İtalya’da çıktı ve Gamze Akbaş, Gebze’de özel bir sağlık kuruluşunda ilik nakli oldu.


“BURUŞ BURUŞ OLUNCAYA KADAR YAŞAMAK İSTİYORUM”
Geçen süre içinde bağışıklık sistemi sıfırlanan ve nakli yapılan kök hücrenin vücuda uyum sağlaması beklenen Gamze Akbaş, bu süre içinde eşi Emrah Akbaş dışında kimseyle görüşemedi. Zorlu süreç sonrası Gamze Akbaş taburcu olmuş ve oğluna kavuşmuştu.
Akbaş’ın cenazesinin  Öğle namazına müteakip Karşıyaka Ali Gültekin Camii’nden kaldırılacağı öğrenildi.
SOSYAL MEDYADA KAMPANYA
O günlerde ilik nakli için donör aranmaya 13 Şubat 2012 pazartesi günü başlanacağı duyuruldu. Twitter, Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde en çok tartışılan, konuşulan konu Gamze Akbaş’ın sağlığına yeniden kavuşma çabaları olurken Ozan Güven, Hande Yener, Ezgi Mola, İlkay Akkaya, Berna Laçin, Işın Karaca, Okan Bayülgen gibi pek çok ünlü isim Gamze’nin çığlığını takipçilerine duyurdu. ’Seninleyiz Gamze’ adlı sayfaların dışında onlarca blog da oluşturuldu ve ilik donörü olmak için yapılacak başvurularda yığılma olmaması için bile ’organize olup liste oluşturma’ çalışmaları yapıldı. Gamze Akbaş’ı destekleyenler yattığı hastaneye kart, destek mesajı gönderdi…Binlerce kişi kan vermek için sıraya girdi.
“SEYAHATE GİDEN ANNE GİBİYİM”
Hürriyet’ten Banu Şen’in haberine göre Gamze Akbaş’ın o günlerde oğlu Atakan için kaleme aldığı ’Seyahate giden anne gibiyim’ başlıklı yazısı şöyleydi:
“Bu yazıyı yazarken sabredeceğim ağlamamak için.
Aynı başlıkta yazdığım gibi hissediyorum kendimi, ama belli ki benim seyahatim bayaca uzun sürecek. İster bir annenin vasiyeti deyin bu yazılanlara, ister gözü arkada kalmasın diye aklından geçenleri sıralıyor deyin.
İyiydim gerçekten 2 hafta önceki düşüşü, laboratuar değerleri yanlıştır umudunu yaşıyordum, Dr.’um da öyle inandırmıştı. Ama değilmiş, artık mikroskop altında da değerlerim hızla düşüyor. Maalesef kağıt üstündeki gerçekler doğru… Diş etlerim çekilmeye başlıyor diyince zaten, salı günü kemik iliğine bakalım dedi. Nefesi kesildi adamın ama, sen çok ağladın karşımda benim de ona moralim bozuldu dedi. Nasıl ağlamam öyle bir derdim var ki içinden çıkamadığım nasıl ağlamam. Evladım ne olacak Dr.’um dedim. Sıkıntılı günlerin gelmesine ağlamıyorum, benim derdim evladım dedim.
“EVET EVLADIM TEK DERDİM”
Herkesin Atakan’a çok iyi davrandığı kesin, hatta davranacağı da. Annem, babam, kardeşim en başta hatta Emrah kendini toplayana kadar Atakan ilk dönemlerde kiminle kalır. Sevdiği alıştığı insanları yanında göremeyince ya da gördüklerinde ağlayan gözlerle gördüklerinde n’apar yavrum. İş seyahatine giden bir anne defalarca kafasından geçenleri söyler, yavrusunun bir şeyi eksik kalmasın diye.
Eskişehir’e göderirler belki biii süreliğine orası da çok soğuk, keşke annem göndermese.
Kalbi kırılırsa anlarlar mı?
Dudakları beyazlamış biraz, benzi sarı gibi gözüküyor deyip hemen kan testi yaptırmaya götürürler mi?
Anneyi sorduğunda ne cevap verirler?
Meyveler, sebzeler defalarca sirkeli suyla yıkanır mı?
Marketten alınanların özellikle Atakan’nın yiyeceklerinin son kullanma tarihlerine her defasında unutmadan kim bakar?
Her akşam ılık sütünün içilmesi, dişlerinin fırçalanması atlanılmaz mı?
Günlük taze meyve suyu sıkılır mı mevsim meyvelerinden?
Terleyince üşenmeden anında atlet değişir mi?
Nelerden mutlu olur diye düşünülür mü?
Değişik kitapları kim araştırır, kim alır peki?
Bıkmadan sıkılmadan kim oyun oynar onunla?
Bıkmadan sıkılmadan saçlara cici yapmasına kim izin verir?
Gideceği okuldaki eksiklikleri kim farkeder?
Öğretmeniyle sürekli yakın diyaloğa kim girer. O özel biii öğrenci iyi bir gözleme ihtiyacı var annesini kan kanserinden kaybettik der.
Evde televizyon seyretmeyip kim aktivite yapar el becerisi gelişsin diye hem de hergün?
Kendi çocuğuna ya da çocuklarına sabır gösteremeyen insanlar, Atakan’ıma nasıl sabır gösterir?
Bir varmış, bir yokmuş. Ömür bu iki kelime arasında geçen zaman. Zamansa bazen dost insana, bazen düşman. Bize düşman oldu.
Emrah’ım canım sevdiğim. Çok üzdüm seni en fazla kötü günlere, seninle göğüs gerdik. Hakkını helal et. Bundan sonra işin daha da zor olacak. Ama sana güvenim tam. Bir kaç gün önce demiştin ya bana, ’Parkta oynarken bizi birisi seyretse deli bu adam der ama ben oğlumla çocukluğumu tekrar yaşıyorum’ diye. Hep öyle deli baba ol olur mu? O zaman Atakan yokluğumu daha az hisseder belki.
Evde demiştim ya ben, sana sevdiğim, ’Atakan seninle gerçekten iyi vakit geçiriyor hep gülüyor. Sen iyi bir babasın’ diye. Ben hep bişeyler öğretme çabasındaydım, sense eğlence, öyle olduğu için o kadar mutluyum ki hep mutlu ve onu güldüren babasıyla birlikte yaşayacak diye. Öğretmenler zaten öğretir öğrenmesi gerekenleri. Gülmek daha iyi bir ilaç. Onu da sen hep verdin ve vericeksin canım sevgilim.
Canım annem, canım babam, canım kardeşim. Hakkınızı ödeyemem şimdiye kadar çok emek verdiniz bize. Asıl şimdiden sonra sizlere daha çok iş düşüyor dimdik durup Emrah’a destek verme zamanı. Atakan başta ALLAH’a sonra Emrah’a sonra annem, babam, kardeşim size emanet.
Keşke herşey farklı olsaydı. Yaşam mutlu dolu günlerle dolsaydı.
Annem hediye kaban almak istedi. İstemedim çünkü seneye kışa çıkmam heralde.
Sabahleyin aradın annem.
Ne olur güçlü ol diye. Lütfen gel alalım dedin. İstemem annem dedim.
Ateşim var, öksürüyorum dışarı çıkmıcam dediğimde Atakan’ım koşarak geldi ne dedi biliyomusun: ’Ateşin olmasın, ne olur öksürme canım annem dayanamam sana’ dedi.
Telefonu kapadım çöktüm oğlumun yanına, ’Ben sana dayanamam merak etme geçer’ dedim. ’Geçsin annecim’ dedi. Dayancan annem diye haykırdım içimden.
Şuan ezan okunuyor. Yalvarırım rabbime evladım için bana yaşama şansı ver. Salı günü gireceğim operasyon sancısız geçsin, en önemlisi sonucu güzel gelsin. Çok bir şey istemem sadece sağlık. Ama artık o kadar yıkıldım, o kadar güçsüz kaldım ki. Savaşacak gücümü yitirdim. Emrah’ımın, annemin, babamın, kardeşimin gözünü yaşlı görmeye gücüm kalmadı.
Arayan eş, dost, akraba açamadım telefonları açamayacağım da. Biliyorum dualarınız benimle ama gücüm yok konuşmaya. Bir de tabi Atakan’ım anlamasın durumu diye.
Salı gününün güzel geçmesini bu kadar umutsuzluğun içinde yinede umut ediyorum.”

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 05.03.2015 13:33
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol