'ZOR SORU' DEDİ... PEKİ SORU NEYDİ?

Erdoğan'a Japonya'da bu soruyu sordular, o da soruya "Zor soru" yanıtını verdi.

07 Ocak 2014 Salı 15:41
'ZOR SORU' DEDİ... PEKİ SORU NEYDİ?

 BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’a Japonya’da 2023 için siyasi politik liderlik düşüncesi soruldu. "Çok zor soru" cevabını veren Erdoğan, üç dönem kriterini hatırlattı, "Dolayısıyla üçüncü dönemde bizim milletvekilliğindeki sürecimiz, bu karara göre bitiyor. Ancak siyaset sadece parlamentoda yapılmıyor. Bu sizden sonra gelen politikacılara da siyasetçilere de ön açmaktır. 'Ölene kadar ben burada kalacağım' mantığı doğru bir mantık değildir, düzgün bir mantık değildir" dedi. Erdoğan, Türkiye’nin terörden dolayı ağır bedeller ödediğini de belirterek, "Başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz" dedi. 

Japonya seyahatinin ilk gününde Nikkei Gazetesi'nin paneline katılan Erdoğan burada yaptığı konuşma ve sorulara verdiği yanıtlarda şunları söyledi:

TÜRKİYE YÜKSELİŞİNİ SÜRDÜRÜYOR

"Şu anda Türkiye çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor, bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke olarak, bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz.

ADALET VE VİCDAN

Dış politikada temel ilkelerimiz her zaman "küresel vicdan ve adalet" oldu. Bu ilkeleri en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürdük. Türkiye olarak, dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmadık. Bölgesel ve küresel meselelere insani ve vicdani sorumlulukla yaklaştık. Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlıdır. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz.

TERÖRÜN DİNİ YOKTUR

Uzun yıllar terör sorunuyla meşgul olan Türkiye çok sayıda insanını ve önemli miktarda kaynağını kaybetti. Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa katliamlarla beslenen bir anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanlığın vicdanında ve adalet duygusunda ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içeriden ziyade dışarıdan ülkemize yöneldi. Yani uluslararası bir boyuta sahip, şu anda da halen böyle.

BATILI DOSTLAR ÇANAK TUTTU

Terör örgütü komşu bir ülkede, Irak'ta oradaki güvensizlik ve istikrarsızlık ortamından istifade etti. Ne yazık ki Batılı dostlar da buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade edeyim. Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum, terör örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu, müsamaha gördü, kendisine elverişli faaliyet zeminleri elde etti. Defalarca uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen, maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik.

TERÖR DÜNYANIN BİRİNCİ MESELESİ

Biz, sadece Türkiye'de değil bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi bir halkı nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir.

SURİYE’DE DEVLET TERÖRÜ

Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık, net görüyoruz ki bunun bir tanesi şu anda yanı başımızda Suriye'de. Suriye'de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye'ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir. Kimyasal silahlarla öldürülmüş bin 500 kişinin hesabını yapan dünya, ne yazık ki 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürülmesini göz ardı etmektedir.

BM MÜLTECİLERE DESTEK VERMEDİ

Şu anda ülkemde 700 bin Suriyeli vardır, sığınmacı olarak ülkeme sığınmıştır ve bunların 200 bini çadır ve konteyner kentlerde kalmaktadır, 500 bini değişik şehirlerde kalmaktadır ve bunlarla ilgili olarak Birleşmiş Milletler'in dahi gerekli desteği vermediğini burada açıkça ifade ediyorum. Fakat biz açık kapı politikasıyla hala Suriyeli dostlarımıza, kardeşlerimize kapımızı açık tutuyoruz.

TERÖRÜN İSTİSNASI YOKTUR

'Benim teröristim iyidir, senin teröristin kötüdür' şeklinde bir anlayışı biz asla kabul etmeyiz. Terörü küresel bir tehdit haline getiren esasında işte böyle bir aymazlıktır. Terörün, terör örgütlerin başındaki sıfatların hiçbir anlamı yoktur. Terörün başına bir dinin, bir mezhebin, bir etnik kökenin isminin getirilmesi teröre farklı boyut kazandırmaz. Esasında özellikle inançların terör kavramıyla yan yana gelmesi su ile ateşin kucaklaşması kadar imkansızdır. Terör bir insanlık suçudur. İnsana, insan hayatına, insan canına kasteden her girişim kötüdür. Bunun hiçbir şekilde istisnası yoktur. İslami terör diye, Hristiyan terör diye, Budist terör diye, Musevi terör diye bir şey olmaz. Zira bütün bu dinler insan hayatını kutsal görüyor.

HER TÜRLÜSÜ İLE MÜCADELE EDERİZ

Biz Türkiye olarak terörün acısını yıllarca yaşamış, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz. Bu konuda en küçük bir taviz göstermeyiz, gösteremeyiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da teröre karşı mücadele vermeye, terörle mücadele için gerekli uluslararası duyarlılığa çağrı yapmaya devam edeceğiz. Dünya küresel bir köye dönüşürken terörle mücadele de mutlaka küreselleşmelidir.

AB’YE NİYE ALINMADIĞIMIZI BİLİYORUZ

Derdimizi deşiyorsun. AB üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları için çok dertliyiz. AB ülkelerinde Türkiye'nin 5 milyonu aşkın vatandaşı var, biz fiilen AB'ye girmiş ülkeyiz, ama işin yasal prosedürünü tamamlamış değiliz. AB, Türkiye'ye karşı ikircikli tavır içinde. Türkiye'yi 50 yıldır oyalıyorlar. Hiçbir ülkeye böyle bir oyalama taktiği uygulanmadı. Yapılan tavır Türkiye'den kaynaklanmıyor. 28 AB ülkesi içinde Türkiye'nin standartlarını yakalayamamış ülkeler var. Nerdeyse yarısı. Buna rağmen Türkiye alınmamakta. Biz, niye alınmadığımızın farkındayız, biliyoruz ama bunu dillendirmek istemiyoruz. Şunu söylüyoruz; 'almayacaksanız açıklayın'. Fakat onlar bizim böyle bir kararı vermemizi bekliyorlar.

KÜRESEL GÜÇ HIRSIMIZ YOK

Türkiye'nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok. Türkiye sadece üzerine düşen görevi yapmak suretiyle gerek bölgede gerekse uluslararası camiada bir yere oturtuluyor. Olan budur, olması gereken de budur. Diğeri ise bir hırs diye tanımlanır ki hırs her zaman tehlikelidir. Dolayısıyla bizim böyle bir hırsımız yok.

SURİYE’YE SUSAMAYIZ

Şimdi Suriye'de 130 bin insan öldürülürken herhalde 911 kilometre sınırı olan bir Türkiye'nin buna sessiz kalmasını kimse düşünemez. Burada çocuk, kadın, yaşlı öldürülürken hatta son zamanda varil bombalarıyla öldürülürken buna sessiz kalmamız düşünülemez. Bizim yaptığımız budur. Aynı şey Filistin için geçerli, aynı şey Irak için geçerli, aynı şey Libya için geçerlidir, aynı şey Tunus için geçerli, aynı şey Mısır için geçerli, aynı şey öbür tarafta Yemen için geçerlidir. Yani 10 binlerce kilometre uzaklıktan gelenlerin bu tür şeylere müdahale etmesi normal karşılanıyor da yanıbaşında bu tür olayların olduğu ülke buna sessiz kalabilir mi? Saddam döneminde de bir milyonu aşkın Iraklı Türkiye'ye sığındı. Türkiye bu tür ev sahipliklerini ilk defa yapmadı.

BEŞAR’SIZ SURİYE

Cenevre 1'de yapılan çalışmalarda belirli hatalar oldu. Cenevre 2'de bu hataların olmamasını temenni ediyoruz. İnşallah Cenevre 2'de başarılı bir netice alınır ve Suriye'de Beşar'sız bir dönemin başlaması için bir adım atılır. Eğer 130 bin insanın katili durumunda olan bir insanın başında olduğu bir Suriye düşünülecek olursa Suriye'de bu durum bitmez aynen bu süreç devam eder.

MİLLİ İRADE DEMEYEN ‘DEMOKRATIM’ DEMESİN 

Çünkü oradaki halk artık kendi iradesine saygı duyacak bir yönetim istiyor. Eğer demokrasi diyorsak, salonda ben şu anda karşımda büyükelçileri görüyorum, değişik ülkelerin büyükelçilerini görüyorum, eğer demokrasiye saygımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer demokrasiyi egemen kılmak için bir mücadele vereceksek, atılması gereken adım halkın milli iradesine saygı duymaktır. Bunu başarmamız lazım. Halkın milli iradesine değil de dünyadaki egemen güçlerin tayin ettiği istikamette bir karar almaya evet diyeceksek o zaman kimse kalkıp da lütfen, 'ben de demokratım' demesin. Ya totalitersin ya otokratiksin, böyle bir yerde konumlanmışsın ve gizli demokratsın, böyle bir şey olmaz.

2023 İÇİN HEDEFİNİ SÖYLEMEDİ

(2023 için siyasi liderlik öngörüsü) Çok zor bir soru. Partimizin üç dönem kriteri var. Tabii bu benim üçüncü dönemim milletvekilliğinde, birçok arkadaşımın durumu da bu. Dolayısıyla üçüncü dönemde bizim milletvekilliğindeki sürecimiz, bu karara göre bitiyor. Siyaset sadece parlamentoda yapılmaz. İlla milletvekili olmak şart değil. Tecrübenizi bütün ülkenin değişik yerlerinde ama konferanslar vermek suretiyle, ama onların değişik çalışmalarında danışman olarak sürdürürsünüz. Hatta çeşitli vakıf çalışmaları, düşünce kuruluşlarının içinde yer alırsınız. Bu sizden sonra gelen politikacılara da siyasetçilere de ön açmaktır. Onların da yolunu açmaktır. Yani 'Ölene kadar ben burada kalacağım' mantığı doğru bir mantık değildir, düzgün bir mantık değildir."

TOKYO'DA ASKERİ TÖREN

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bu sabah ise Japonya Başbakanı Şinzo Abe tarafından resmi törenle karşılandı. Erdoğan'ın Tokyo ziyareti dolayısıyla Devlet Konukevi önünde askeri tören düzenlendi. İki ülkenin milli marşlarının çalınmasıyla başlayan törende, Başbakan Erdoğan ve mevkidaşı Şinzo Abe, tören kıtasını selamladı. Törene, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da katıldı.

HEYETLER ARASI GÖRÜŞME

Erdoğan ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe, törenin ardından iki ülke arasındaki çeşitli ticari ve siyasi anlaşmaların da ele alındığı heyetler arası toplantıya katıldı. 

Başbakan Erdoğan, Japonya’da bulunmaktan, mevkidaşı Abe ve heyetiyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek, gösterilen samimi misafirperverlikten dolayı teşekkür etti.
Özellikle 2013 yılı içerisinde, Japon Başbakan Abe’yi iki kez Türkiye’de ağırlamanın kendisi için ayrıca bir gurur vesilesi olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye-Japonya ilişkilerinin 90. yıl dönümü. 2015 yılında Ertuğrul Fırkateyni’nin 125. yıl dönümünü anacağız. Bu iki önemli yıldönümü vesilesiyle Türk-Japon dostluğuna ilişkin etkinliklerin gerçekleşeceğine inancımı belirtmek isterim. İnanıyorum ki iki üst düzey ziyaretlerin devamı, Türkiye-Japonya ilişkilerini çok daha farklı konuma taşıyacaktır" diye konuştu. 
Japonya Başbakanı Şinzo Abe de Türkiye ve Japonya’nın uzun tarihe dayanan dostluk ilişkisini daha da pekiştirmek istediklerini vurguladı.

ÇEVİRİ ESPRİSİ

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Japonya temasları kapsamında 1890 yılında Japonya'nın açıklarında batan Ertuğrul Fırkateyni'nde Türk denizicilerden bir kısmının kurtarılmasını sağlayan Japonların torunları ile de bir araya geldi. Görüşmede Erdoğan'a fırkayetnin bulunduğu şehrin sembolik anahtarı hediye edildi. Erdoğan, konuşmasında fırkateynde ölenler için "Allah'tan rahmet diliyorum" dedi. Erdoğan bu ifadesinden sonra tercümana dönerek, "Allah'tan rahmet diliyorum" kelimesinin Japonca'da karşılığı olmamasına gönderme yaparak, "Çevirirken zorlanıyorsun değil mi?" diyerek espri yaptı. Erdoğan'ın bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.

ERDOĞAN'DAN CARİ AÇIK MESAJI: 3-5 YIL İÇİNDE CARİ AÇIK TEHLİKE OLMAYACAK 

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, "3-5 yıl içinde cari açık tamamıyla Türkiye için bir tehlike olmaktan çıkacaktır, şu ana kadar bizi ciddi manada tehdit edememiştir, ekonomik krizlere rağmen" dedi. 
Erdoğan, Japonya teması kapsamında Nikkei Gazetesi, ardından iş adamları derneği Keidanren'i ziyareti ve Türk-Japon CEO Forumu'nda yaptığı konuşmada Türkiye'nin ekonomik gelişimini anlattı. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:

DİLLERİMİZ AKRABA

"Türkiye-Japonya arasındaki diplomatik ilişkinin başlamasının 90. yıl dönümünü idrak ediyoruz. Elbette, iki ülke halkının birbiriyle teması ve irtibatı, 90 yıllık bir geçmişten ibaret değil. Türk ve Japon halklarının dillerinin aynı aileden, aynı dil kökünden gelmesi hasebiyle birbiriyle akraba iki halktır. Aslında iki ülke halklarının birbirine sıcak ilgisinin altında, tarihin çok eski dönemlerinin, bu akrabalığın bulunduğuna inanıyorum.

MİYAZAKİ’Yİ UNUTMADI

124 yıl önce bir Türk fırkateyni olan Ertuğrul'un Japonya açıklarında batması, Japonların bu gemileri kurtarmak için gösterdikleri çaba, kadim dostluğa güç kazandırdı. Türkiye ile Japonya'nın şiddetli depremlere maruz kalan ülkeler olması yine bizi birbirimize yakınlaştıran ve dayanışmamızı artıran bir etken olmuştur. Türkiye'de, Van şehrimizde yaşanan deprem sonrasında Japonya'nın desteklerine minnettar olduğumuzu tekrar hatırlatmak isterim. Ayrıca Van'daki depremde hayatını kaybeden Japon dostumuz Miyazaki'yi de ana vatanında tekrar minnetle yad ediyorum.

2013 İLİŞKİLERİN ZİRVE YILI

Geçtiğimiz yıl Türkiye-Japonya ilişkileri açısından önemli bir yıl oldu. Japonya Başbakanı Abe'yi iki kez Türkiye'de ağırladık. İlişkilerimizin stratejik ortaklık düzeyinde özellikle içreği zengin bir çalışmayla bu adımları attık. Bölgesel ve küresel konuları etraflıca değerlendirdik. En önemlisi de Türkiye'de kurulacak nükleer santrali, Japonya'nın inşa etmesi için tarihi nitelikte anlaşmaları imzaladık. 29 Ekim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 90. yıl dönümüydü. Bu önemli bir yıl dönümünde, İstanbul'da yapımını tamamladığımız 'asrın projesi' olarak nitelendirdiğimiz Marmaray'ın açılışını sayın Abe ile birlikte yaptık. 153 yıllık bu büyük rüyayı Japon dostlarımızın desteğiyle gerçeğe dönüştürdük.

DEV PROJELERDE BERABERİZ

Türkiye'deki ulaşım altyapısının geliştirilmesi kapsamında en az Marmaray kadar önem taşıyan ve dünyanın 4. uzun asma köprüsü olacak İzmir Köprü Geçiş Projesi'ni de yine Japon firmalarıyla hayata ihya ettik. Japon firmalarıyla ayrıca ortaklaşa yürütülen Türksat Uydu Projesi kapsamında inşa edilmekte olan iki uydumuzdan ilkinin üretimi tamamlandı. Fırlatma mahaline sevk edilmeden hemen önce yarın sabah uydumuzu bizzat görme fırsatı bulacağım. Benzeri büyük küresel projelerde Japonya ile birlikte çalışmaya devam ediyoruz.

11 YILLIK TÜRKİYE EKONOMİSİ

10 yıl önce 2004 yılında Japonya'yı ziyaret ettiğimde, sadece 1 yılını dolduran bir iktidardık. 2001 yılındaki ağır ekonomik krizin yaralarını hızla sardık. Türkiye ekonomisini düze çıkarmak, ekonomide istikrarlı büyümeyi tesis etmek için yoğun bir gayret sarf ettik. 11 yıllık iktidarımız döneminde ekonomide çok büyük, dünyanın da izlediği büyük başarılar elde ettik. Türkiye ekonomisi her yıl ortalama yüzde 5 oranında büyüme kaydetti. Milli geliri 230 milyar dolardan, 2012 yılı sonu itibarıyla 786 milyar dolara, şu an itibarıyla da 800 milyar doları aştı. 2013 yılının ilk üç çeyreğinde de Türkiye yüksek oranda büyümeye devam etti. Küresel finans krizine rağmen Türkiye ekonomisinin ilk 9 aylık büyüme oranı yüzde 4 oldu. Milli gelirin de 800 milyar doların üzerine çıktı.

ENFLASYON

Ekonomi büyürken aynı anda enflasyonu aşağılara çekmek gibi önemli bir başarıyı da elde ettik. İstikrarsız dönemlerde çift hanelerde olan, bizim devraldığımız da yüzde 30 seviyesinde olan enflasyonu yüzde 7 oranına indirdik. Enflasyonun kontrol altına alınması sayesinde Türk lirasından 6 sıfırı attık. Devletin borçlanma faizini yüzde 63 iken, yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken, bu oranı şu anda yüzde 35'e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız 36 milyar dolardan, 151 milyar doları aşmış durumda. Bu süreçte Türkiye'nin 130 dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak isterim.

BAŞARININ SIRRI GÜVEN VE İSTİKRAR

Buraya nasıl ulaştık dersek, burada iki önemli kavramdan bahsetmek isterim. Bunun birisi istikrar, diğeri güvendir. Eğer bu istikrar, bu güven olmamış olsaydı buralara ulaşmamız da mümkün değildi. Uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan Türkiye, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2013'te bunun da üzerine çıktık. 11 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 23,5 milyar dolardı, bu borcu 2013'ün 14 Mayıs'ında kapattık. Küresel finans krizine rağmen IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmadık. IMF'ye 5 milyar dolarlık kredi açtık, ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek.

JAPONLAR BU VİZYONDA YER ALSIN

2023 yılı Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yıl dönümü. 2023'te milli geliri 2 trilyon dolara, ihracatı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini tahmin ettiğimiz Türkiye, sadece 9 yıl sonra inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu büyük hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden tasarımlarımızı yapıyoruz. Japon yatırımcıların da Türkiye'nin büyük vizyonunda yer almalarını önemsiyoruz.

İMTİHANLARI BAŞARI İLE GEÇTİK

Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içinde çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla çıktı. Disiplin sayesinde, aldığımız ciddi tedbirler sayesinde, gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde ekonomiyi çok sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı, şu anda 133 milyar dolar.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜ DE BERABER YAPABİLİRİZ 
Japonya ile Türkiye arasında atılan 22 milyar dolarlık nükleer enerji santral teşebbüsünün, iki ülke arasında birçok alanda kurulacak işbirliklerine de sirayet edeceğine inanıyorum. İki ülke, Türkiye'de Körfez geçişi ve dünyanın ilk 5 asma köprüsü içerisinde yer alacak bir projeyi de birlikte sürdürüor. Çanakkale'de düşünülen köprü için de birlikte adımlar atılabilir.

ÜNİVERSİTENİN YERİ HAZIR

Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nin kurulmasını hedefliyoruz. Bunun ilk imzaları atıldı, bu ziyarette bunu daha da olgunlaştıracağız. İstanbul'da bu üniversite için güzel bir yer tahsis etmiş bulunuyoruz, bununla ilgili adımlarımızı atıyoruz. Uluslararası bazda Türk-Japon üniversitesini kurmak her iki ülke için anlamlı olacaktır. Bu üniversitenin eserleriyle de Türkiye de zenginleşecektir.

CARİ AÇIK 3-5 YILA SORUN OLMAKTAN ÇIKAR 

Cari açığı Türkiye ekonomisini tedirgin edecek noktaya getirmedik, yatırımları sağlıklı sürdürdük. Cari açık Türkiye'nin doğalgaz, petrol gibi enerjide bağımlılığından kaynaklanıyor. Bu güne kadar bunu sübvanse edebildik. Bu alandaki açığı, gerek hidroelektrik gerek termik gerekse yenilenebilir enerjiyle yoğun şekilde kapatır hale geliyoruz. 3-5 yıl içinde cari açık tamamıyla Türkiye için bir tehlike olmaktan çıkacaktır, şu ana kadar bizi ciddi manada tehdit edememiştir, ekonomik krizlere rağmen."
Ümit KOZAN/TOKYO

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 08.01.2014 15:14
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol