'TEZKERE HÜKÜMETİN YÜZKARASIDIR'

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na 'kukla' derken, Türkiye'nin Irak ve Suriye tezkerelerini de eleştirdi.

04 Ekim 2014 Cumartesi 11:18
'TEZKERE HÜKÜMETİN YÜZKARASIDIR'

 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’ten geçen Irak ve Suriye tezkereleri için “hükümet için yüzkarası” nitelemesinde bulunarak, “Hiç kimse ben askerimi göndereceğim o bataklığa demiyor; ne Almanya, ne Fransa, ne Estonya. Hiç kimse... Şimdi bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar. Ama IŞİD’le mücadele için değil, Suriye ile mücadele için oraya girmeye çalışıyorlar. Eğer IŞİD’le mücadele edeceklerse ya da terörle mücadele için ona göre bir tezkere getirirlerdi” dedi. Kılıçdaroğlu, “Bizim askerlerimizin yine bizim tarafımızdan şehit edilerek, askerin o bölgeye sokulmasına zemin hazırladılar” ifadelerini kullandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu da “kukla” olarak değerlendiren CHP lideri, “Davutoğlu başbakan değil, biz başbakan olarak görmüyoruz, kukla başbakan! Neden kukla? Meclis’in açılış konuşmasını Erdoğan yaptı. O açılış konuşması neydi? AKP’nin bütçe sunuşu gibiydi. Başbakan’ın yüzüne baktım, yüzü çok bozuktu. İçine sindiremiyor zaten. Kendisinin gölgede kaldığını, yönetildiğini o da görüyor. İradesinin olmadığını, inisiyatifinin olmadığını, talimatla ayakta durabildiğini o da görüyor zaten. Kuklalar, ülkeyi yönetemez” diye konuştu.

Cumhuriyet gazetesinden Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu, gündemi değerlendirdi. Sayın’ın “Zaytung Başbakanı” başlığıyla yayımlanan (4 Ekim 2014) röportajı şöyle:

Zaytung Başbakanı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'na 'kukla' diyerek sert eleştiriler yöneltti. 'Beni muhatap alın' diyor, senin neyini muhatap alacağız? Sadece mizah dergilerine konu olabilecek bir başbakan profili var önümüzde. Zaten en çok haberleri Zaytung yapıyor" dedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kurban Bayramı arifesinde, AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen tezkerenin IŞİD’le değil, Suriye rejimi ile mücadeleye dönük olduğunu belirterek, “Bu tezkere hükümetin yüzkarasıdır. Kimse ‘askerimi göndereceğim’ demiyor, ama bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar” dedi. Kılıçdaroğlu, tezkereye destek veren MHP’ye “Türkiye cumhuriyeti topraklarını yabancı asker postalları çiğneyecek, bu mudur milliyetçilik? MHP Ortadoğu’dan gelecek şehitlerin hesabını nasıl verecek” sözleriyle yüklendi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “kukla başbakan, en çok Zaytung’a, mizah dergilerine haber oluyor” diye eleştiren Kılıçdaroğlu, TBMM’nin yeni yasama yılı açış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “ayakta” karşılamasını ise “Makama saygının gereği, protokol kuralları gereği ayağa kalktık” sözleriyle açıkladı. Kurban Bayramı’nı Ankara’da geçiren CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:

Tezkere “hayır” oyu kullandınız? Kendinizi “IŞİD destekçisi” hissediyor musunuz?

Bunu dillendiren Davutoğlu’nun herhalde mizah yeteneği fazla gelişmemiş, mizah yeteneği gelişseydi başka bir espri bulabilirdi. Çünkü IŞİD’ci deyince benim aklıma Davutoğlu ve ekibi geliyor. IŞİD’e onlara destek verdi, onlar silah gönderdiler, IŞİD’cileri Türkiye’de tedavi ettiler. IŞİD’e militan devşiren yapılara göz yumdular. Sadece bizim medya değil, dünya medyası da bütün bu gerçekleri biliyor. ‘Tezkerenin bazı bölümlerini ben kaleme aldım’ demiş. Zaten Davutoğlu’nun kalem aldığı belli. Çünkü neye benzediği belli değil, torba tezkere diyoruz. Oysa sözde akademisyen, akademik kimliği konusunda bile bende ciddi endişeler var.

Bundan sonrası için öngörünüz nedir? Bu bir “savaş tezkeresi mi?”

Dikkatle takip edeceğiz. Biz askerimizin bir bataklığa sürülmesini istemiyoruz. Böyle bir tezkere, aslında bu hükümetin yüz karasıdır. Daha önce dedim ki, “IŞİD bir terör örgütüdür, mücadele için de Batı bir ittifak yapıyor, Türkiye de bu ittifakın içinde yer almalıdır” dedim. Ama bunlar, o ittifakın neleri istediğini de tam anlamış değil, ya da batılıları kandırmaya çalışıyorlar. Onların istediği IŞİD terör örgütü ile mücadele... Hiç kimse ben askerimi göndereceğim o bataklığa demiyor; ne Almanya, ne Fransa, ne Estonya. Hiç kimse... Şimdi bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar. Ama IŞİD’le mücadele için değil, Suriye ile mücadele için oraya girmeye çalışıyorlar. Eğer IŞİD’le mücadele edeceklerse ya da terörle mücadele için ona göre bir tezkere getirirlerdi. Bir kere AKP hükümetinin dünya kamuoyunda bir algısı var; IŞİD’e destek veren hükümet.
İkiyüzlü politika

IŞİD saldırıları nedeniyle Kobani düşmek üzere deniyor... Siz de parti olarak yakından izliyorsunuz, alınan önlemler ve yapılan yardımları yeterli buluyor musunuz?

Kobani’ye, Suruç’a giden milletvekili arkadaşlarımız da oldu. Orada ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor. Ona Türkiye’nin sessiz kalması mümkün değil. Türkiye onlara kapıları açtı, ona her türlü yardımı yapıyoruz. Bu Türkiye’nin hem bölgede hem dünyada saygınlığına katkı yapan bir davranıştır. Ama IŞİD terör örgütünün, terör örgütü militanlarını hala Türkiye’ye kaçak petrol satıyorlarsa ve buradan 2-2,5 milyar dolarlık bir gelir elde ediyorlarsa, bunun sorumlusu AKP hükümeti değil midir? AKP hükümetin ikiyüzlü bir politika güdüyor. Amerika’ya gidiyor, biz IŞİD’e karşıyız diyor, Türkiye’ye geliyor, IŞİD’e el altından her türlü desteği veriyor. Bir hükümetin özellikle dış politikada ikiyüzlü bir politika izlemesi, Türkiye’nin saygınlığına gölge düşürüyor. Biz, Kürtlerin, kendi bölgelerinde huzur içinde yaşamalarını isteriz. Bakın tezkerede, Irak’ın toprak bütünlüğünden söz ediliyor, ilginçtir, Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edilmiyor.

Kendi askerimizi şehit edeceğiz...

Bu hükümete güvenmiyoruz, tezkereye hayır dememizin nedenlerinden biri de budur. Dışişleri Bakanlığı’ndaki o toplantı, (Davutoğlu, MİT Müsteşarı ve Dışişleri Müsteşarı’nın ses kayıtlarının internete düştüğü Süleyman Suriye toplantısı) bu hükümetin gerçek niyetini de aslında ortaya koyuyor. Bizim askerlerimizin yine bizim tarafımızdan şehit edilerek, askerin o bölgeye sokulmasına zemin hazırladılar bunlar. Süleyman Şah türbesiyle ilgili ne diyor; “Ben oraya iki top attırırım” diyor. Kimi şehit edeceğiz, kendi askerimizi şehit edeceğiz. Sonra dönüp halka, “bizim askerimizi öldürdüler, biz oraya askerimizi göndereceğiz.” Bu olay çıktı ortaya...

Makama saygı için kalktım

Erdoğan’ın yemin törenine katılmadınız ama Meclis açılışına geldiğinde ayakta karşıladınız. Kalkmakta tereddüt de ettiniz.

Yemin törenine katılmadım doğru, çünkü henüz Cumhurbaşkanı değildi. Ben şaibeli bir kişinin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını içime sindiremedim. Onun için katılmadık. Bu görüşümüz hala değişmiş değil. Ama geldi yemin etti, cumhurbaşkanı olarak o koltuğa oturdu. Biz protokol görevimizi yaptık. Cumhurbaşkanı geldiği zaman nasıl başka yerlerde ayağa kalkıyorsa, parlamentoda da ayağa kalkılıyor. Neden geç ayağa kalktık? Çünkü kürsüden merdivenlerden inmesi gerekiyordu, indi kürsüye geldi, biz de ayağa kalktık. Ama giderken de ayağa kalkmadı, çünkü protokolde böyle bir kural yok. Yani yaptığımız tamamen protokol gereğidir. Ben daha önce de 30 Ağustos’ta Zafer Bayramı’nda da devlet erkânının oturduğu yerde Cumhurbaşkanı geldiği zaman yine ayağa kalktık. Bu gayet doğal. Yani makama duyduğumuz saygının gereğidir.

Erdoğan’ın mesajlarını nasıl buldunuz?

AKP grubunda yaptığı konuşmaların bir benzerini yaptı. Derinliği, ufku olmayan, entelektüel yapısı olmayan bütün Türkiye’yi kucaklayan bir üslup kullanmayan bildiğimiz klasik, AKP grubu konuşmalarından birisidir. Böylece tarafsız olmadığını da açık ve net ortaya koymuş oluyor artık. Tabii merak ediyorum. Tarafsız olacağına dair yemin etmişti, bir insan nasıl bu kadar ikiyüzlü olabilir, ettiği yeminin arkasında durmaz. Bunun da ahlaki olarak sorgulanması lazım. Yolsuzluktan bahsetmedi. Ayrıca yolsuzluktan beslenen bir anlayışın, yolsuzluktan şikâyet etmesi komik olurdu, yine Zaytung’a konu olurdu o zaman.

Erdoğan’ın “promter” kullanmasına ne dersiniz? Çankaya Köşkü’nü de kullanmayacak...

Doğru bulmadım, samimi bulmadım. Siz parlamentonun açılışına katılıyorsunuz, önünüzdeki kağıdı okumaktan aciz misiniz? Düşüncelerinizi samimi olarak anlatsanız ne olur. Birileri metin hazırlıyor ve sen cama bakarak okuyorsun, hiç inandırıcı değil, doğru da değil.

Zenginlik sarhoşluğu içinde...

Kendi güçlü egoları var, egolarını tatmin etmek istiyor. Çocukluğu belki fakirlik içinde geçti, şimdi zenginlik sarhoşluğu içinde, daha fazla zengin olmak istiyor. Geçmişteki, yaşamından kalan derin izleri politika yaşamında tersini uygulayarak, egolarını tatmin etmek isteyen bir kişilik. Bunlar iktidara ilk geldiklerinde Ankara’daki yüksek binalardan şikâyet ederdi, devlet daireleri bu kadar büyük bina olmaz derdi. Şimdi o binalar çok küçük kaldı, çok devasa binaları yapmaya başladılar. O binalarda oturuyorlar ve dünyanın kirası ödeniyor. Ben merak ediyorum, bu AOÇ’de yaptıkları binanın maliyeti nedir oradaki yolsuzluklar hırsızlıklar nedir, acaba bunu merak ediyorlar mı? Bu siyasal iktidar yolsuzluktan beslenen bir siyasal iktidar...

MHP şehitlerin hesabını nasıl verecek?

MHP’nin evet demesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin en sıkıştığı dönemlerde MHP, AKP’ye destek vermiştir. Acaba, Ortadoğu bataklığından gelen her şehidin hesabını nasıl vereceklerdir. Burada bizim milli menfaatimiz ne? Eğer PKK diyorlarsa, kimse kusura bakmasınlar... Çıktı konuştu temsilcileri tek PKK sözcüğünü dahi ağızlarına almadılar. Kaldı ki müzakere yürüyor zaten. Peki niye gidip tezkereye destek veriyorsunuz? AKP’nin dış politikadaki milli menfaatlerimizi koruyan bir demecini, bir uygulamasını bizim önümüze koyacak bir babayiğit var mı acaba? Askerin başına çuval geçirilirken mi korudu? Şunun da hesabını vermelidirler, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları, yabancı askerlerin postalları altında ezilecektir. Bu mudur milliyetçilik? Birisinin çıkıp bana bunun hesabını vermesi lazım. Ben bayrağımı seviyorum, ülkemi seviyorum, insanımı seviyorum, askerimi de seviyorum. Benim ülkeme, yabancı askerlerin postalı gelip değmemelidir.

Neyini muhatap alacağız?

Davutoğlu’nun başbakan olarak performansını nasıl buluyorsunuz?

Davutoğlu başbakan değil, biz başbakan olarak görmüyoruz, kukla başbakan! Neden kukla? Meclis’in açılış konuşmasını Erdoğan yaptı. O açılış konuşması neydi? AKP’nin bütçe sunuşu gibiydi. Başbakan’ın yüzüne baktım, yüzü çok bozuktu. İçine sindiremiyor zaten. Kendisinin gölgede kaldığını, yönetildiğini o da görüyor. İradesinin olmadığını, inisiyatifinin olmadığını, talimatla ayakta durabildiğini o da görüyor zaten. Kuklalar, ülkeyi yönetemez. İnisiyatif alması lazım, bu ülkenin başbakanı benim, demesi lazım. “Beni muhatap alın” demesi aslında zayıflığının göstergesidir. Senin neyini muhatap alacağız? Sadece mizah dergilerine konu olabilecek bir başbakan profili var önümüzde. Zaten dikkat ederseniz, en çok haberleri de Zaytung yapıyor.

Önce CHP'ye, sonra AYM'ye teşekkür etsinler

AYM kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin başvurularının devamı gelecek mi?

Başvuruların devamı gelecek. Bunlar çok acil olduğu için yürürlüğü durdurma talebiyle başvurmuştuk. Daha 16-17 konu var, onlar için de yasal süresinde AYM’ye başvurulacak. Hep bize denirdi ki, “Neden AYM’ye başvuruyorsunuz ey CHP” diye. AYM kararı bir kez daha şunu gösterdi. Hukuk devletinin, demokrasinin güvencesi CHP’dir. Artık herkesin bunu çok net görmesi lazım. Bu tablo bunu çok daha net ortaya koydu. Bütün aydınlar şunu bilsinler, eğer bu ülkede teşekkür edilmesi gereken bir kurum varsa, önce CHP, sonra Anayasa Mahkemesi...

Davutoğlu utanmalı

Davutoğlu da sizin kurultayınızı eleştirdi, “Ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olmak istemezdim, hangi delege bana imza verdi, vermedi diye şüphe taşımaktansa liderlik makamını terk ederdim” dedi...

Benim yerimde olmak istememesi gayet doğaldır. Çünkü bizim partide bir Erdoğan yok. Bizim partide tek adam yönetimi yok. Bizim partide genel başkan adayları çıkar, demokratik seçimler yapılır, delegeler istediği gibi oy kullanır, çünkü biz bu ülkeye çok partili rejimi getiren partiyiz. Onlar çok partili rejimden tek partili rejime doğru gidiyorlar. Davutoğlu da onun öncülüğünü yapıyor. Davutoğlu’nun aslında utanması lazım. Ya birisi beni daha kongre olmadan başbakan ilan etti bu benim ağırıma gidiyor demesi lazım. Ne oldu? Birisi söyledi, o da gitti Başbakanlık koltuğuna oturdu.

Türban 10 yaşa indi... Siz buna karşı parti olarak eylem yapacak mısınız ya da yargıya taşıyacak mısınız?

Çocuk siyasetin metası asla ve asla olmamalıdır. AKP’nin yaptığı çocuğu meta olarak denek olarak kullanmaktır. Asıl tepkimiz de buradandır zaten. Pedagoglar otururlar, çocuğun üstün yararını dikkate alırlar, giyimi mi kuşamı mı, elbisesi mi dersi mi bütün bunlara bakarlar. Evrensel kurallar vardır. Biz bu evrensel kuralların dışına çıkmamalıyız da zaten. Öyle yapmak zorundayız. Bilim ayrıdır, din ayrıdır. Din tartışılmaz, ama bilim tartışılır. Osmanlı’nın batışına bakınız. Osmanlı’nın batışını eğitim düzeni sağlamıştır. Çünkü Osmanlı tekniği ve bilimi reddetmiştir. Nobel iktisat ödülü alan Samuelson’un meşhur bir cümlesi vardır, “Güneşe tapılan ülkede ısı kanunları iyi anlaşılmaz” der. Şimdi eğitim budur işte. Hayatı sorgulayacaksınız siz, biz kalkmışız çocuğu siyasi meta olarak kullanıyoruz. Bir ülkeye ihanetin ölçüsü nedir biliyor musunuz? Bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız, eğitim sistemiyle o ülkeyi çökertirsiniz. 4+4+4 Türkiye’nin çökertilme projesidir. Anayasa Mahkemesi’nin de burada büyük vebali vardır. Aydınlar sustu yeteri kadar konuşmadı, üniversiteler sustu yeteri kadar konuşmadı. İlgili eğitim kurumları zaten Danıştay’a götürdüler. Danıştay’ın bu konuda oturup bir karar vermesi lazım. Kararı bekleyeceğiz.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 04.10.2014 11:22
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol