HÜKÜMETLE SAVAŞ KRİZİ Mİ YAŞANIYOR?

"Asker Suriye konusunda sorumluluktan kaçmaz, gereken yapılır."

28 Haziran 2015 Pazar 12:18
HÜKÜMETLE SAVAŞ KRİZİ Mİ YAŞANIYOR?
Suriye sınırında PYD ile IŞİD arasında giderek yaygınlaşan çatışmalar sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bedeli ne olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla izin vermeyiz" açıklamasıyla ortaya atılan "Genelkurmay'la hükümet arasında savaş krizi" iddialarına ilişkin olarak askerin nasıl bir tavır içinde olduğuyla ilgili askeri kaynaklara dayandırılan bir iddia geldi. Hükümetten aldığı talimatla IŞİD’e karşı ihtimal hesapları yapmaya başladığı öne sürülen Genelkurmay Başkanlığı'nın Türkiye sınırı boyunca koridor ve sınır ötesi operasyon şıklarını değerlendirdiği iddia edildi. Genelkurmay'ın “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir ferdi kendisine verilen emrin yükleyeceği sorumluluktan kaçmaz. Görev süresinin dolmasına üç gün bile kalsa böyle bir sorumluluk varsa, bu sorumluluk alınır, gereken yapılır ve gelecek isimlere devredilir” görüşünde olduğu iddia edildi.

 
Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Suriye sınırında müdahele ihtimalleri hakkında askeri kaynaklardan bilgi aldı. Çevikcan'ın "Sorumluluktan asla kaçmayız" başlığıyla yayımlanan (28 Haziran 2015) yazısı şöyle:
 
Suriye sınırında PYD’nin silahlı kolu YPG ile IŞİD arasında giderek yaygınlaşan çatışmalar Ankara’yı da hareketlendirdi.
Başkentte yapılan güvenlik zirveleri, Genelkurmay Başkanlığı’na Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı talimat verilmesiyle sonuçlandı. Genelkurmay Başkanlığı’nın “ihtimaliyat hesaplarını” masaya yatırarak gelişmelere göre uygulanacak harekat planlarını hazırlamakta olduğunu, bu planların sınır bölgesinde gerektirdiği askeri hazırlıklara “en üst seviyede” başladığını söyleyelim.
Ankara’da hükümetin ve Genelkurmay’ın üzerinde yoğunlaştığı konu Afrin ile Kobani arasındaki Cerablus bölgesi. 
Bu bölgenin tümüyle YPG’nin veya İŞID’in kontrolüne geçmesi halinde İdlib ve Halep’ten gelebilecek yüz binlerce göçmen ile terör saldırıları ve açılacak koridorda bir devlet yapısının oluşturulması riskleri Türkiye için ciddi “tehdit” olarak algılanıyor. Ankara, hazırlıklarını bu riski esas alarak yapıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “güneyimizde yeni devlet kurulmasına asla müsaade etmeyiz” sözlerini bu bağlamda okumak gerekiyor.
 
‘Asıl olan emrin icrasıdır’
 
Başkentteki güvenlik zirvelerinden sonra başlayan tartışmaların ve yapılan yorumların, askeri çevrelerde kamuoyunda yanlış algı oluşturduğu kaygısına yol açtığını gözlemleniyor. Özellikle,TSK’nın, hükümetin direktiflerine karşı ayak sürüdüğü, direndiği, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in emekli olmasına bir ay kala askeri operasyonlardan ve Suriye’ye girme sorumluluğundan kaçındığı gibi haber ve yorumlar bu yanlış algının kaynağı olarak görülüyor.
Hükümet-Genelkurmay ilişkileri, Genelkurmay Başkanı Özel ve TSK’nın tutumu ile ilgili olarak askeri yetkililerin yaklaşımını şöyle özetleyebilirim:
 
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir ferdi kendisine verilen emrin yükleyeceği sorumluluktan kaçmaz. Ancak bu emri en iyi şekilde yerine getirecek şartların oluşmasını sağlar. Bu şartların sağlanması için yetkili mercilerden gerekli talepte bulunur. Verilen emirlere karşı, ‘diretme, ayak sürüme, çekince üretme’ gibi yakıştırmalar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genel karakteriyle bağdaşmaz ve kesinlikle asılsızdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki komuta kademesinin görev değişimleri bir emrin zamanında yerine getirilmesini asla engellemez, engelleyemez. Asıl olan verilen emrin başarıyla icrasıdır.”
Askeri yetkililer “görev süresinin dolmasına üç gün bile kalsa böyle bir sorumluluk varsa, bu sorumluluk alınır, gereken yapılır ve gelecek isimlere devredilir” diyor.
 
'Kritik ülkelerle temas'
 
TSK’nın hükümetten aldığı direktife karşı direndiği yolundaki yorumlara verilen yanıt böyle. Ancak Genelkurmay, direktifin başarıyla icra edilebilmesi için ihtiyaç duyulan siyasi, askeri ve diplomatik altyapının doğabilecek riskleri bertaraf edecek biçimde hazırlanması yönünde görüşünü iletmiş durumda. Hükümetin de bu görüşü dikkate aldığı anlaşılıyor. 
Bölgeyle ilgili ve etkili Rusya, İran, ABD gibi devletlerle temas edilmesi ve hatta mümkünseŞam’la da iletişim kurulması altyapı oluşturulması yönünde dillendirilen öneriler arasında bulunuyor. Bu öneriler doğrultusunda Ankara’nın temaslara geçtiği de gelen bilgiler arasında.
 
Kontrollü güvenli kuşak
 
Aydınlığa kavuşturulması gereken bir diğer konu da Kobani ile Afrin arasında kalan Cerablus civarında güvenli kuşağın nasıl oluşturulacağı...
Bu konuda, hem hükümet hem askeri yetkilililerden gelen bilgiler örtüşüyor.
Şöyle ki;
Ankara, Türkiye’nin stratejik olarak önemsediği Cerablus bölgesinin YPG’nin veya IŞİD kontrolüne geçmesini önlemeye kararlı. Ancak bunun için TSK’nın bu bölgeye girmesi ve fiilen girerek kontrolü ele alması gerekmiyor. Ankara, TSK’nın bu bölgede YPG ve IŞİD’e karşı güvenli kuşağı sınır ötesine yerleşmeden de sağlayacak güç ve kabiliyete sahip olduğunu hesaplıyor. 
Sınır bölgesinde konuşlu bulunan 40 kilometre menzilli toplar ve kara ve havadaki diğer ateş gücüyle bölgeyi kontrol etmesi mümkün. Bunu sağlayarak söz konusu bölgede YPG ve IŞİD’in değil Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) daha rahat hareket edebileceği bir güvenli kuşak sınırdan kontrolle sağlanabilir görüşü hakim durumda. 
Askeri yetkililer hükümetin verdiği direktifin bu tür operasyonlara uygun olduğu gibi, sınır ötesi hava operasyonu ve gerektiğinde sıcak takip anlamında sınırın ötesine geçen operasyonlara da uygun olduğunu vurguluyorlar.
 
Kuzey koridoru
 
Hükümet ve Genelkurmay’ın değerlendirmeye aldığı temel sorun, Türkiye sınırı boyunca Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e kadar uzanacak bir koridorun oluşturulması. Ankara’nın değerlendirmesi şöyle:
 
“PKK ve PYD’nin stratejik hedefinin bu olduğu Ankara tarafından biliniyor. ABD’nin IŞİD’e karşı yürüttüğü mücadelede yaptığı hava saldırıları YPG’ye bu yolda ilerleme imkanı verdi. PYD, “kuzey koridoru” amacına ulaşmak için, ABD’nin karada IŞİD’e karşı savaşacak güç arayışına yanıt verdi ve bu işlevi isteyerek üstlendi. Şimdi ABD’nin bu desteğinden yararlanarak hem askeri hem de siyasi gücünü artırmayı ve tıpkı Kuzey Irak’taki gibi bir devlet yapısı oluşturmayı planlıyor. Böyle bir gelişmenin Türkiye’yi etkilememesi mümkün değil.”
Ayrıca Ankara’nın bu kaygısı yeni de değil. ABD’nin Irak’ı işgal ettiği 2003 yılından beri, Türkiye, kuzey koridoru olasılığı üzerinde duruyor. Arap Baharı’ndan sonra Suriye’de başlayan karışklıkların yaygınlaşması üzerine bu bölgede Akdeniz’e açılacak bir koridor ve oluşturulacak devlet yapısının, Türkiye’nin toprak bütünlüğü, ulusal ve siyasal birliği bakımından tehdit oluşturacağı değerlendirmesi yapılıyor.
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, sınırdaki gelişmeler karşısında, “Tüm dünyaya sesleniyorum: Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz” sözlerinin altında da bu değerlendirmenin olduğu açık.


Gündem / TSK 18 bin asker ile Suriye'ye girecek


Öte yandan Yeni Şafak Gazetesi'ne göre de TSK, 18 bin asker ile bölgeye girecek.

Genelkurmay 18 bin askerin katılacağı operasyonun hazırlığında. Suriye'nin kuzeyindeki insanı dramını masaya yatıran Ankara, bölgenin güvenliğini sağlamak için iki seçenekli hareket planı için hazırlıkları başlattı. Terör örgütü IŞİD'in Tel Abyad'dan çekilmesinin ardından rejim güçleriyle birlikte 'Mare' hattına yönelmesi Ankara'yı harekete geçirdi.

 
Yeni Şafak gazetesinin haberine göre; Genelkurmay, MİT ve Başbakanlık'ta peşpeşe yapılan güvenlik toplantılarının ardından, bölgedeki sivillerin ve muhalif güçlerin doğrudan hedef olacağına dikkat çekilerek bölgede koruyucu kalkan oluşturulmasına karar verildi. Asker ve MİT, cuma gününe kadar harekât planını tamamlamış olacak.
 
SON SÖZ ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU'DA
 
Bölgedeki hassasiyet ve hareketliliğin oluşturabileceği riskler ABD başta olmak üzere koalisyon güçlerini oluşturan ülkelerle paylaşıldı. Operasyonun başlaması için ise son sözü Cumhurbaşkanı ve Başbakan söyleyecek. Uluslararası kamuoyu nezdinde Türkiye'ye yönelik başlatılan propaganda dalgasına karşı Türkiye, güvenlik zirvesinde kararlaştırıldığı şekliyle "IŞİD terör örgütü ile mücadelede kararlıyız" mesajı verecek.
 
TALİMAT VERİLDİ
 
Ankara'da peşpeşe gerçekleşen 6 güvenlik toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu 'askeri hazırlıkların başlatılması' talimatı verdi. İradeyi Genelkurmay'a ileten Davutoğlu, sözkonusu emri Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e de yazılı olarak iletti.

ASKERİN ÇEKİNCELERİ
 
Başbakan Davutoğlu'nun yazılı emrine rağmen askerin yine de bazı çekincelerinin olduğu belirtiliyor. Genelkurmay, Suriye'nin kuzeyindeki 'Mare' hattının güvenli hale getirilmesi için başlatılacak operasyonun uluslararası hukuk açısından sorunlara gebe olacağını aktardı. Hükümet bunun önüne geçmek için de hazırlıklara başladı. Dışişleri Bakanlığı, sözkonusu operasyonun gerekçelerini dünyaya anlatmak için diplomasi atağına kalkacak.
 
İlk etapta ABD, Suriye ve İran ile temasa geçilecek. Alınan bilgilere göre, Suriye sınır hattındaki güvenlik koşulları tek tek masaya yatırılmış durumda. Ankara, Karkamış'tan başlayan ve Öncüpınar'a kadar devam eden 110 kilometrelik hat içinde, fiziki koşullara göre yer yer 28 ila 33 km derinliğe kadar inmeyi planlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye eşzamanlı olarak iki noktadan, Karkamış ve Öncüpınar'dan girmesi bekleniyor.
 
18 BİN ASKER KATILACAK
 
Bölgede IŞİD başta olmak üzere 46 farklı silahlı grubun hareket kabiliyeti tek tek takip altına alınmış durumda. Zira 28 km derinlikteki Cerablus bölgesi IŞİD'in kontrolünde bulunuyor. Yer yer inilmesi planlanan 33 km derinlikteki alanlarda ise rejim güçleriyle karşılaşılma ihtimali mevcut. Sınırda güvenli bir tampon bölge oluşturmak için Ankara'nın öngördüğü operasyonuna 18 bin askerin katılması planlanıyor. Ancak askerin tamamı 28-33 km derinliğine girmeyecek. Birliklerin büyük kısmı, her an müdahaleye hazır vaziyette sınır hattında bekletilecek.
 
PLAN 1
 
Destek alınacak
 
Türkiye, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin iki yıldan beri sürdürdüğü hava operasyonlarına dikkat çekecek. Havadan bombardımanlarla değişen dengelerin en çok Türkiye'nin milli güvenliğine tehdit oluşturacak sonuçlar doğurduğunu kaydeden Ankara, sınırötesi operasyon süresince ABD'lilerle sürekli temas halinde olacak. Ankara, süreci eşzamanlı olarak NATO müttefikleriyle de görüşecek. Bu yöntem daha önce Süleyman Şah operasyonunda hayata geçirilmiş ve başta ABD olmak üzere tüm koalisyon güçleri ve NATO üyesi ülkelerden gerekli diplomatik destek alınmıştı. Eğer TSK'nın Suriye operasyonuna uluslararası destek alınırsa, Mehmetçiğin en az 2 yıl süreyle bölgede konuşlanması öngörülüyor.
 
PLAN 2

Lübnan modeli
 
Harekat için uluslararası desteğin alınamaması durumunda Türkiye, Suriye için 'Güney Lübnan modeli'ni gündeme getirecek. Güney Lübnan modeli bir tampon bölge için Birleşmiş Milletler kararı aranmıyor. İsrail, Lübnan'ın güneyinde Hizbullah kamplarının bulunduğu bölgede kendi güvenliğini gerekçe göstererek tek yanlı tampon bölge ilan etmişti. Suriye'deki çatışmaların sınırımıza dayandığı ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldığımız bugünlerde Türkiye, tek yanlı tampon bölge kartını elinde tutacak. Bu modelin hayata geçirilmesi durumunda ise asker daha kısa süre bölgede kalacak ama muhalif güçlere vereceği destek ve eğitimle bölgeyi ÖSO güçlerinin koruması altında bırakacak.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 28.06.2015 12:35
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol