HER KONUYA DEĞİNDİ, HÜKÜMETİ ÖVDÜ!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM'nin 24. Dönem 2. yasama yılında önemli açıklamalar yaptı

01 Ekim 2011 Cumartesi 17:24
HER KONUYA DEĞİNDİ, HÜKÜMETİ ÖVDÜ!

 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tüm partilere milletin mührünü taşıyan anayasa yapmaları çağrısında bulundu.

Terörle mücadelede üstü kapalı BDP'lileri, cari açık sorununda hükümeti, müzakereleri ağırdan alan ve Rumların şımarık tavrına göz yuman AB'yi uyardı. 

AK PARTİ SIRALARINDAN 4 MESAJA ALKIŞ

Gül’ün terörle ilgili üç mesajı ve Türkiye’nin ekonomi alanında kredi notunun yükselmesiyle ilgili sözleri AK Parti sıralarından alkış aldı.

Tutukluk süresinin uzamasının sakıncalarına değinen Gül, hukuk yoluyla siyasi üstünlük sağlamanın mümkün olmadığının altını çizdi.  Suriye yönetimine güvenin kalmadığına işaret eden Gül, İsrail yönetimine işgal ettiği Filistin topraklarından 'çekil' çağrısında bulundu.

24. dönem 2. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla TBMM Genel Kurulu'nda Cumhurbaşkanı Gül önemli açıklamalarda bulundu.


YENİ ANAYASA ŞART

TBMM Başkanı Çiçek, sunuş konuşmasını yaptı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül genel kurula girdi. İstiklal marşının ardından kürsüye çıkan Gül'ün konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

Talep ve itirazların yeri Meclis'tir. Her siyasi parti ortak geleceğimiz adına kendi tezlerini ortaya koyacaktır. İstisnasız tüm kesimler yeni anaya yapma düşüncesi ve iradesi taşıyor. Yürürlükteki anayasa ihtiyaçlara cevap vermiyor.

ARA DÖNEMİN ÜRÜNÜ ANAYASALAR

Bizzat Gazi Mustafa Kemal'in riyaset ettiği Meclisimizin hazırladığı 1921 ve 1924 anayasalarımızdan sonra yapılan tüm anayasalar, maalesef, demokrasimizin, dolayısıyla milli iradenin askıya alındığı, ara dönemlerin ürünüdür. 1982 anayasası çok kapsamlı reformlara rağmen milletin ulaştığı seviye nedeniyle dar gelmeye başlamıştır. Yeni anayasa sürecinde özgüven duymamız için çok sebep var.

ANAYASA SÜRECİNİ ÜSLUP VE USUL HATALARINA KURBAN ETMEYELİM

Yeni anayasa sürecini uslüp ve usul hatalarına kurban etmeyelim. Fazla detaya girmeyen, temel ilkeleri güçlü bir şekilde belirleyen, ancak, detayları kanunlara bırakan, esnek ve ilerlemeye izin veren bir nitelikte tanzim edilmelidir. Bu süreçte, en önemli ölçümüz, evrensel standartlar olmalıdır. Sadece 'hesap soran' değil, aynı zamanda 'hesap veren bir devlet' anlayışını yansıtmalıdır. Bu itibarla, çağdaş demokrasilerin şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi en önemli vasıflarını, ruhunda ve lafzında içeren bir anayasa olmalıdır. Anayasa yapılırken esas kadar usül de önemlidir.

ADALET VE TUTUKLUK SÜRESİ

Hukuk adalet ilkesini gözetmelidir. Hukuk yoluyla siyasi üstünlük sağlamanın mümkün olmadığı defalarca görülmüştür. Dosyaların çokluğu, iş gücünün azlığı nedeniyle tutukluluklar fiili cezaya dönüşmesine neden oluyor. Adalet talebinin karşılanması devletin kurumlarında görev yapanların ortak sorumluluğudur. Yargı mercileri haksızlığa uğradığını düşünenlerin son umut kapısıdır. Umudun yıkılması devlete güveni sarsar.

DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ TARTIŞMAYA AÇIK DEĞİL

Tüm milletimize şu mesajı açıkça vermek isterim: Devletin birliği ve bölünmez bütünlüğü, temel siyasi perspektifimiz ve tartışmaya açık olmayan ilkemizdir.

TERÖR YOK EDİLMESİ GEREKEN BELADIR

Hiçbir şekilde, devletin bütünlüğüne ve milletin varlığına dönük saldırılar, bir hak arayışı olarak sunulamaz. Terör, zerre kadar müsamaha gösterilmeyecek, yok edilmesi gereken bir beladır. Terör iklimini yaymaya çalışanlar, teröre karşı net tutum takınmayanlar, en büyük zararı kendilerine verirler. Bu nedenle ülkemiz, terörle mücadeleyi en etkin yollarla ve tereddütsüz sürdürecektir.

TERÖRİSTLERİ TELİN EDİLMESİ NAMUS BORCU

Son dönemde, bölücü terör örgütünün, aralarında kadınların ve bebeklerin de bulunduğu masum insanları hedef alan saldırıları, insanlık adına utanç verici cinayetlerdir. Sözkonusu saldırılar, vicdanları derinden yaralamakta ve tahammül sınırlarını zorlamaktadır. Bu nedenle, şehirlerin merkezinde, hiçbir ayrım gözetmeden kalabalıkları hedef alan teröristleri; fikri, zikri, partisi ne olursa olsun herkesin şiddetle telin etmesi, en azından insanlığa karşı bir namus borcudur. Bu süreçte, devletin tüm kurumları ve siyasetin tüm eğilimleri ortak bir hassasiyetle hareket etmek zorundadır. 

HEPİMİZİN VAZİFESİ

Devlete düşen görev, terörle mücadele için gereken adımları atmak, hukuk kuralları dahilinde bütün metotları, kendi prensipleri içinde uygulamaktır. Dolayısıyla devletimize sahip çıkmak, devletimizi köşeye sıkıştırmaya veya zafiyete düşürmeye çalışan tertipleri bertaraf etmek hepimizin vazifesidir.

EKONOMİYE ÖVGÜ

Küresel krizlere rağmen Türkiye'nin ekonomik temelleri sağlam. Tasarruf eğilimimizin düşük olması zaafiyet oluşturuyor. Çoğu ülkenin çok düşük büyüdüğü, bazı ülkelerin hiç büyüyemediği bir küresel ortamda, Türk ekonomisi 2010'da yüzde 9, 2011 yılının ilk yarısında ise yüzde 10.2 oranında büyümüştür. Bu büyüme, istihdam yaratan bir büyüme olmuştur. Pek çok gelişmiş piyasa ekonomisinin notlarının düşürüldüğü bir dönemde, ülkemizin kredi notunun 2009'dan beri üç kez arttırılması takdire şayan bir başarıdır. Bunda katkısı bulunan tüm yetkilileri ve çalışkan halkımızı yürekten kutluyorum.

CARİ AÇIĞA DİKKAT

Cari açık sorununun en önemli nedeni yapısal. 1 dolarlık ihracat için 82 centlik ithalat yapmak zorundayız. Bu hepimizi rahatsız ediyor. Yüksek cari açık vermeden hızlı büyümenin yollarını aramalıyız.

SURİYE YÖNETİMİNE GÜVEN KALMAMIŞTIR

Suriye bölgedeki gelişmeleri doğru tahlil etmiyor. Suriye yönetimine artık güven kalmamıştır. Her zaman Suriye halkının yanında olacağız.  Tarihi değişimin barış ve istikrara tahvil edilmesi için herkesin bu ülkelerde aktif çaba göbtermelidir.  Ortadoğu'da sünni-şii ayrımı eksenindeki tehlikeli sürece engel olunmalıdır. İslam coğrafyası ortaçağ Avrupa'sına dönmemeli.

İSRAİL'E ÇEKİL ÇAĞRISI

Filistin devletinin tanınması için ülkemizin verdiği destek kardeşliğimizin gereğidir.  İsrail haklı taleplerimiz karşısında gerekli adımları atmadığı sürece ilişkilerin normale dönmesi beklenemez. Bölgedeki dinamikler İsrail aleyhine gelişmektedir. İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmezse barışa ulaşılamaz. İsrail, haklı taleplerimiz bağlamında gerekli adımları atmadığı müddetçe, ilişkilerimizin normalleşmesi söz konusu değildir.

Ülkemizin dünya barışı için etkinliği takdirle karşılanıyor. Somali'de baş gösteren açlık felaketi bütün dünyanın ortak ayıbıdır.

AVRUPA BİRLİĞİ İÇİNE KAPANDI

Euro bölgesinde hala devam eden kriz AB'nin içine kapanmasına yol açtı. Tıpkı Norveç gibi müzakerelerin başarıyla tamamlanmasına izin verilmesini talep etmeliyiz. Müzakere süreci tamamlandığında AB'ye katılım noktasında sadece AB değil Türk halkı da karar verecek.

AB KIBRIS'TAKİ HATASINI KABUL ETTİ

Tüm uluslararası camianın desteklediği Annan Planı'nı reddetmelerine rağmen, Rum tarafı AB'ye üye olabildi. Bu süreçte pek çok önde gelen AB ülkesinin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'ye, Ada'nın tamamını temsil etmeden, eksik girdiğine dair yayınladıkları deklarasyon ve beyanlar hala arşivlerdedir.

AKDENİZ'DE MİLLİ ÇIKARLAR KORUNACAK

Bu şartlar altında, korkarım ki AB, Ada'da birleşmeyi tamamen imkansız kılacak bir sürecin başlamasının müsebbibi olacaktır. Böyle bir sürecin doğurabileceği neticeleri, herkesin er ya da geç kabullenmek zorunda kalacağını şimdiden hatırlatmak isterim. Türkiye'nin Doğu Akdeniz;de tüm milli çıkarlarını korumak için gereken her türlü tedbiri alacağından da hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.''







Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol