'CHP'NİN ÖNERİSİ BAŞTAN ÇÖKTÜ'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı televizyon programında CHP lideri ile gerçekleştirdiği görüşmeyi değerlendirdi.

07 Haziran 2012 Perşembe 13:27
'CHP'NİN ÖNERİSİ BAŞTAN ÇÖKTÜ'

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir tartışma yaratacak “partili cumhurbaşkanı” fikrini ortaya attı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, böylece güçlü bir oylama yöntemiyle seçilen Cumhurbaşkanının iki başlılığı ortadan kaldırabileceğini belirten Başbakan Erdoğan, “Bu kadar güçlü bir oylamayla makama gelen cumhurbaşkanının orada da çalışmalarını ülke menfaati için ileri derecede yapması iki başlılık gibi görünen yapıyı tek başlılığa indirir ve denetim mekanizmaları da aynı güçle çalışmaya devam eder” diye konuştu. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATV’de yayınlanan “Başbakan ile Gündem Özel” programında soruları yanıtladı. Günün sıcak konusu olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’nin hazırladığı Kürt sorunu yol haritası hakkında yaptığı görüşmenin ayrıntılarını anlatan Erdoğan, CHP’nin yaklaşımını “Teşebbüs olarak önemli ve olumlu bir yaklaşım” olarak değerlendirdi. Tanımdaki farklı yaklaşımı, “Ben olaya Kürt meselesi şeklinde yaklaşmıyorum. Türkiye’de terör ve PKK meselesi vardır. Bunları karıştırmamak gerekir diyorum” sözleriyle hatırlatan Erdoğan, CHP’nin yol haritasının bir öneri paketi olmadığını vurguladı. CHP’nin hazırladığı metnin daha çok tespitler içerdiğini ve bu tespitlere katıldıklarını belirten Başbakan Erdoğan, CHP önerisinde yer alan ve TBMM’de kurulması öngörülen Toplumsal Mutabakat Komisyonu’nun MHP’nin gösterdiği tavrın ardından otomatikman düştüğünü ifade etti. CHP’nin konu hakkında takındığı yapıcı tavır nedeniyle kendilerinin de masaya bir teklif getirdiğini anlatan Erdoğan, “Ben size bir başka teklif daha getireyim dedim. MHP ve BDP olumlu yaklaşmazsa CHP ve AK Parti olarak hemen talimatları verelim. Bu konuda çalışmalarımıza başlayalım. İktidar olarak eksiğimiz varsa bunu görelim. Siz bize önerileriniz olursa biz bunu dikkate alırız eksiklikleri giderme çabasına gireriz dedim” diye konuştu.
“CHP’NİN ÖNERİSİ BAŞTAN ÇÖKTÜ”
Kendi parti programlarında Kürt sorununa ilişkin madde bulunmadığı eleştirilerinin de gerçeği yansıtmadığını belirten Erdoğan, “Biz öneri değil uygulama aşamasındayız. Biz bu işin güvenlik güçleriyle halledileceğine inanan bir parti değiliz. Bunun sosyolojik, ekonomik bir çok boyutları vardır. Asimilasyonu asla kabul etmiyoruz. Ret politikalarını kabul etmiyoruz” dedi. Yurtdışında terörle uğraşan ülkelerden İngiltere ve İspanya’da görüştüğü yetkililerin de kendisine muhalefetin desteğiyle terör sorununu çözdüklerini anlattığını belirten Erdoğan, CHP ile oluşan olumlu havanın benzer meselelerde de olumlu üsluba dönüşe vesile olmasını dilediğini ifade etti. CHP’nin çifte komisyon önerisine karın kendi önerileri hakkında bilgi veren Erdoğan şunları söyledi: 
“Bize öneri paketiyle gelmediler. Onların önerisi komisyon zaten MHP’nin tavrı nedeniyle baştan çöktü. Biz karşı bir teklifle, istişare komisyonu kuralım dedik. Biz anamuhalefet partisi ve iktidar partisi olarak birlikte çalışsak diğer muhalefet ciddi bir yanlışın içinde olduğunu görecek.”
“HABUR PROVOKASYONA KURBAN GİTTİ”
Başbakan Erdoğan Habur’dan Türkiye’ye giriş yapan PKK’lılar konusunda da provokasyon yapıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı: 
“Habur, bizim Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin en önemli ayaklarından birisi idi. MHP bizim projemizi bile ihanet diye niteledi. Birlik, kardeşlik dememize rağmen buna ihanet dediler. Habur’da da biz özellikle Kuzey Irak’tan geleceklerin teslim olacaklarla ilgili yasa hazırladık. Gelişlerini sağladık. Bu ne yazık ki terör örgütü ve BDP’nin provokasyonuna kurban gitti. Burada bizim amacımız samimiydi ama provoke edildi. Bu işte biz orada başarılı olamadık. Bunu kalkıp da siyasi istismar meselesi yapmayı da muhalefete yakıştıramadım.”
“ULUDERE’DE KAÇAKÇILAR BOMBAYA RAĞMEN İLERLEDİLER”
Uludere’de 34 sivilin ölümüyle sonuçlanan olayın da farklı zeminlere çekildiğini savunan Erdoğan, olayın yaşandığı anla ilgili şu bilgileri verdi: 
“Bir şeyi hassasiyetle değerlendirmemiz gerekiyor. Burası bir terör bölgesi, kaçakçılar da gidip geliyormuş. Biz Hantepe ve Demirtepe’de katırlarla Dokça taşındığında, oradaki tümgeneral bir açıklama yaptı ve ‘Köylü sandık’ dedi. Bu nedenle istihza edildi. O general malum şu an içeride. Burada güvenlik güçleri atacağı adımlarda dikkatle bakıyor. Ben DVD’leri izledim, ne olduğunu anlamanız mümkün değil . Sadece hareket görüyorsunuz. Giyim kuşam da yaklaşık olarak aynı. Bu o mudur başka bir şey midir? Katırlar üzerinde ne var onu da anlayamazsınız. Burada anlık istihbarat yok. Orada 10 -15 gün önce gelen istihbaratlar var. Bunu açıkladım. Sağ kalan bir delikanlı ‘Sınıra 5 km kala biz atışları duyduk ama devam ettik’ diyor. Atışları duyup devam ettiklerine göre bu noktada uçaklar da devam ettiklerine göre teröristler sınırımızı geçti diye düşünüyor. Atmaları gereken adımları atacaklar böyle bir şeyin içerisinde. Burada bir hata var. Bunu biz de söyledik. Bakanlar, eşim, kızım oraya gitti. Hala burada ‘Fail kim?’ diye istismar meselesi yapıyorlar.”
“SALT BİR KAÇAKÇILIK OLAYI DEĞİL”
Uludere’de yaşanan olayın “Salt bir kaçakçılık olayı olmadığını” belirten Erdoğan örgütün kaçakçılıktan önemli gelir elde ettiğine vurgu yaptı. “O köyün evlatları bu işin içinde kullanılmıştır” diyen Erdoğan, bölgede sınır ticaretinin yasal yapılması için 3 yeni sınır kapısının çalışmalarının devam ettiğini ifade etti.
“BARZANİ PKK’YA KARŞI SABRIN SON DEMİNİ OYNUYOR”
Barzani’nin Kandil’de PKK varlığından rahatsız olduğunu ifade eden Erdoğan, Barzani’nin “sabrın son demlerini oynadığını” kaydetti ve “Ulusal Kürt kongresini toplama niyeti de bundan dolayı. Görüşmemizde bana ‘Biz onlardan silahı bırakmalarını isteyeceğiz. Türkiye ve bizim aramızda bir sıkıntı olmamalı, bunla ilgili her türlü adımı da atacağız’ dedi. Gerekirse güvenlik boyutu da var. Belki operasyonel ihtiyaç olmadan başka ülkelere gitme yoluyla çıkış yolu olabilir” diye konuştu.
“TALİMAT VERİLEN ALINMAZ, ALACAKSANIZ BENİ ALIN”
AKP iktidarı olarak yasama yürütme yargı kuvvetler ayrılığı anlayışına çok önem verdiklerini söyleyen Erdoğan, Özel Yetkili Mahkemelerde yeni bir düzenlemeye gidileceğine dair soruyu ise şöyle yanıtladı: 
“Bildiğiniz gibi Özel Yetkili Mahkemeleri DGM’lerin yerine ikame mahkemelerdir. Bunların en çok tartışılma sebebi MİT müsteşarımızın ifadeye çağrılması. Bu gerçekten kabul edilir bir yaklaşım tarzı değildi. Yargı tamamıyla yürütmenin alanına girme gibi bir adım atmış oldu. Bir defa devletin işleyişine çomak sokuluyor. Olay Oslo da şu olmuş bu olmuş bunlarsa, benim MİT müsteşarı arkadaşımın taviz vermesi kesinlikle söz konusu değil. Benim MİT müsteşarım Ada’ya bile gittiğinde bir şey için gidiyor. Ne yapabilirizin mücadelesini veriyor. Emre Bey’le bu süreci başlattım. Dünyanın her yerinde bu böyle. Bir Başbakan'a direk bağlı müsteşara ben sahip çıkamazsam alacaksanız o zaman beni alın. Talimat verilen alınmaz. Ben terörle mücadele ediyorum. Ben terörle mücadele ederken tüm enstrümanlarımı kullanmak durumundayım. Yargı buna yardımcı olacakken bu kadar önemli kurumları endişeye sevk erse bu insanlar nasıl çalışacak. Sonra çalışacak insan bulmazsınız. Bu madde demek ki haddinden fazla yetki alanı doğuruyor. Bu devlet içinde devlet havasına sokuyor. Cumhurbaşkanı’na kadar herkesi istediğim an buraya çağırırım diyor.”
“YARGIYA GÜVAN AZALIYOR”
AKP hükümetinin Ergenekon, Balyoz süreçlerinde çeteler mafyalara karşı elinden geleni yaptığının görüldüğünü söyleyen Erdoğan, tutukluluk süresi ile ilgili eleştirileri de “Bizim hedeflerimizde şu var, tutuksuz yargılanmanın tercih edilmesi. Maalesef tutuklu yargılanan insanlar var. Gazeteci, asker siyasi kim olursa olsun tutuksuz yargılanma mümkünse neden tutulu yargılanıyorlar. Bu süreci yumuşatarak atlatmamız lazım. Yargıya güven de artmışken şimdi azalmaya başladı” diye yanıtladı.
TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİ: “ADAM MI YOK?”
Tutuklu milletvekilleri konusunda da tavrını net şekilde ortaya koyan Erdoğan, sorular üzerine şunları söyledi: 
“Ben seçime giderken bu tür sorunları olan insanların peşine takılmamam lazım. Adam mı yok ya? Tonla adam var. Yap onlardan aday onlarla gir seçime. İçeride olan adamı ben nasıl kurtarırım diye bu yola tevessül edersen olmaz.”
“POLİSİMİZ ÇOK SABIRLI”
Polisin orantısız güç kullandığı iddialarına da değinen Erdoğan, Türk polisi kadar sabırlı polisin Avrupa’nın birçok ülkesinde bulunamayacağını belirtti ve “Bizim polisimiz dayağı yiyor, yaralanıyor sonra müdahale ediyor” dedi.
“BAŞKANLIK SİSTEMİNDE YENİ TARTIŞMA: PARTİLİ CUMHURBAŞKANI”
Başkanlık sistemi konusundaki soruları da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, “partili cumhurbaşkanı” tartışmasının da fitilini ateşledi. Mevcut tartışmaların yeni Anayasa sürecinde anlamlı olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları anlattı: 
“ABD’de ülkeyi yönetirken ‘Ben cumhuriyetçilerin başkanıyım’ dersen geldiğin gibi gidersin. Türkiye’de anlaşılmayan bir şey var. Biz parlamenter demokrasiyi yok ettirmeyiz deniyor. ABD sisteminde denetim mekanizması bizden çok daha ileri. Başkan bizdeki kadar rahat hareket edemez. Verilen yetkiler neyse o yetkiler içerisinde hareket eder. Ama aldığı yetkiyi rahat ve süratli kullanma imkanı var. Bizim sitemimizde de bu yok. Bakıyorsunuz koskoca ABD 14 bakanla yönetiliyor. Ama her bakanın 3-4 yardımcısı var. Biz de bakan yardımcılığı ihdas ettik. O an bazıları rahatsız oldular ama şimdi teşekkür ediyorlar. Yük sırtlarından alındı asıl yapması gereken işle meşgul oluyor. Yardımcı rutinle uğraşıyor. Yarı başkanlık sisteminde Fransa’yı örnek alabiliriz. Burada da başkan partili ama yanındaki başbakan bizdeki başbakan konumunda değil. Fransa cumhurbaşkanı kabineyi yönetiyor. Başbakan cumhurbaşkanının talimatlarını bir bakan gibi uyguluyor. Bunları da uygulamadınız, o zaman merhum Turgut Özal’ın düştüğü duruma düşmemek için partili olarak köşke çıkan Cumhurbaşkanı çok daha güçlü cumhurbaşkanı olur. Bizden önce Demirel’in, Özal’ın yaşadıklarını görüyorum. Orada bir vitrin süsü haline geliyorlar. Anayasamızda Cumhurbaşkanının kabineyi yönetmesi var ama böyle bir teamül olmadığı için buna tevessül etmemişler. Anayasamız yürütmenin başı cumhurbaşkanı diyor. Ama dışarıdan bakan icranın başı başbakan der. Diğer taraftan artk halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı var. Parlamentonun seçtiği değil. Vekiller değil asıllar seçiyor. Bu kadar güçlü bir oyalamayla makama gelen cumhurbaşkanının orada da çalışmalarını ülke menfaati için ileri derecede yapması iki başlılık gibi görünen yapıyı tek başlılığa indirir ve denetim mekanizmaları da aynı güçle çalışmaya devam eder.” 
Cumhurbaşkanı ile başbakanın farklı görüşlerde olduğu durumlarda ciddi sıkıntılar yaşandığını ifade eden Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olduğu dönem yaşadıkları sıkıntıları anlattı. Son 50 yılda tek parti dönemlerinde tırmanış yaşandığını, koalisyon dönemlerinin ise sıkıntılı olduğunu ifade eden Erdoğan, başkanlık sistemi sayesinde koalisyon sıkıntılarının da yaşanmayacağını belirtti.
“KÜRTAJIN AHLAKİ ZEMİNİ YOK”
Erdoğan kürtaj tartışmaları için de şunları kaydetti: 
“Sezaryen kadının kendi hakkı değildir. O hekimin kendi değerlendirmesidir. Gerekiyorsa yaparlar. Oysa bizde özel hastanelerde sezaryen yüzde 90 civarında. Öyle bir hale getirdiler ki doğum anı yaklaşınca sezaryene yönlendiriyorlar. Bunu caydırıcı bir çok tedbirler aldık alıyoruz. Burada bir de şöyle bir tehdit var. Bu bir nüfus planlaması var. Sezaryenle 3’te olur 4’de olur 2’yle ürkütüyor daha ileri gitmesin diye. Biz 2037’de yaşlı bir nüfusumuz olacak. Batının çöküşünde bu insan unsurunun önemi büyük. Kürtajın da bir çok yönü var. Ahlaki zemini olmayan yaklaşım. Bir kez vücut senindir ama cenin senin olmaktan çıkmıştır. O bir candır sen onu öldürürsen bu bir cinayettir. Bizim kendi değerlerimizden gelen bir yaklaşımla bir defa şu anda hukukumuzda şöyle bir madde var. Çocuk hak ve ehliyeti ana rahmine düştüğü anda hak eder. Mirasın açıklanacağı tarihte cenin varsa paylaşma doğuma kadar ertelenir. Vücut benimdir diyorlar. Peki, neden isteyenin köprüden atmasına izin vermiyoruz. Bizim devlet olarak yaşama güvenliğini sağlamamız lazım. Burada iki şey var, tercih ve yaşama hakkı. Biz yaşama hakkını korumakla mükellefiz. Biz yaşama hakkını gözeterek bunu yapmakta kararlıyız. Bunun gündem değiştirmekle alakası yok. Taciz tecavüz olayları var, bunlar ne olacak diyorlar. Bunlarla sen ilgilenmiyorsan devlet ona bakmakla görevlidir, yükümlüdür. Cami avlusuna bırakılana bakmak nasıl bizim görevimizse buna da bakarız. 
Down sendromluyu öldürmeyi de çıkış yolu olarak görmüyoruz ama zorunlu halleri sağlık bakanlığı tarafından belirlenir. Bu yasa da 12 Eylül yasasıdır, bunu da iyi değerlendirmek gerekir.” 

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol