MHP lideri Bahçeli partisinin grup toplantısında gündemindeki konuları değerlendirdi. Bahçeli,  özetle şunları söyledi:

Sözümüz söz herkesimi kucaklayacağız. Sözümüz söz Türkiye’yi kurtaracağız. 17-25 diliyle konuşanlara 29 Ekim kudretiyle cevap vereceğiz. Sömürge kayışlarıyla bağlanan Türk milleti küllerinden yeniden doğrulduysa en önemli pay tarihten aldığı güçtür. Türk milleti tarih içinde kademe kademe mesafe almıştır. 139 yıl önce ilan edilen birinci meşrutiyetle birlikte parlamento oluşmuştur. 1920 bir bakıma milli bir yorumdur. Gazi Mustafa Kemal ilhamını Türk milletinden almıştır.

Ruh köküne düşman iç ve dış tehlikelere karşı kötü bir duruma düşmüştür. Gözümüzü dört açalım. Bereket versin ki zalime karşı koyma gücümüz yüksektir. Artık Recep Tayyip Erdoğan kendisini Türk milletinin önünde görmektedir. Yan tesirler Erdoğan’ın basiretine bulaşmıştır. Anayasa taşıyamaz bir şahsiyetle yüz yüze kalınmıştır.

Erdoğan demokrasi sayesinde gelmiş ama en büyük zararı yine Erdoğan vermiştir. Cumhurbaşkanı makamıyla meydanlara inmiştir, günlük politikaya girmiştir. Erdoğan 30 Ocak’ta Kırşehir’de AKP’ye oy istemesi hukuki bir travmadır. Kırşehir’de destek aramış ve AKP’ye oy istemiştir. AKP’ye oy dilenmiştir.

Erdoğan’ın aklı, derdi koltuktur. Hedefi Türkiye’yi cehenneme çevirmektir. Erdoğan anayasayı delik deşik etmiştir. Sicilinde beyaz nokta kalmamıştır.

Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz demiştim. Yine aynı yerdeyim, yine aynı görüşteyim. Diyeceksiniz ki, Erdoğan bugün cumhurbaşkanı. Türk milletini AKP’ye oy verip vermeyenleri ayırt eden bu adamdan cumhurbaşkanı olur mu? Sorarım sizlere…

Erdoğan cumhurbaşkanı mıdır? Yoksa AKP’nin eş başkanı mıdır? Bu şahıs nasıl olur da bir siyasi parti lehine oy istemiştir. Bu, dünyanın neresinde vardır. Bu tip bir küstahlığa nasıl tahammül edilecektir.

Kuzey Kore’ye bakın. Görünüş halinde Erdoğan’ın aynısının tıpkısını göreceksiniz. Erdoğan artık bizi mecbur bırakmış, konumundan dolayı saygınlığını da nezdimizde kaybetmiştir. Ettiği yemini sayısız kere çiğnemiştir, bu bizi çok rahatsız etmiştir.

Erdoğan yemin etmiştir. Peki Erdoğan, namustan ne anlamakta, şereften ne anlamaktadır? Erdoğan bundan sonra ruh heybesinden düşürdüğü şeref kristallerini düşürüp de arayan ama bulamayan bir şahsiyet olacak anılacaktır.

Erdoğan tüm yatırımını 7 Haziran sonrasına yapmaktadır. AKP başkanlık sistemini getirmeye çalışmaktır. Bu yolla anayasal sınırlarını aşmıştır. AKP, PKK, İmralı arasında bir al-ver süreci kurulmuştur.

Erdoğan 2014’te rakibini aşağılamak için vazo, saksı ve monşer diyerek hakaret etmiştir. Bugünlerde vazonun kim olduğu, saksılığa kimin özendiği, çoban kulübesine yatıp şahlık rüyaları görenlerin kimliği iyice berraklaşmıştır. Erdoğan’ın beyazı aldatmadır. Başkanlığı savunduğunu söyleyen Erdoğan yabancıları piri olmaya karar vermiştir.

Biz hangi Erdoğan’ a itibar edeceğiz? Başkanlık özentidir diyen Erdoğan’a mı, yoksa başkanlık peşinde koşan Erdoğan’a mı?

Türkiye kaç Erdoğan’la muhataptır. Başak Yayınları’ndan çıkan kitapta sorulan sorulara verdiği cevaplara bakın. Bize göre Erdoğan bu kitabı okumamıştır. Okuduysa da kafası basmamıştır.

(AKP’li vekil Burhan) Kuzu’nun başkanlık sistemini yazdığı kitabının 31. ve 32. sayfasında başkanlık sistemini anlatmıştır.

Sayın Kuzu şöyle yazmıştır;

“Başkancı devletlerin en önemli özelliği iktidarın kişiselleştirilmesidir.”

Sayın Kuzu başkanlık sistemine iyi demek zorunda kalmıştır. Erdoğan’ın istediği Kuzu’nun kitabında itiraf ettiği başkancıl sistemdir.

Felaket kapımızda uçurum dibimizde.

Erdoğan haramı yedi, tarihi yedi, özgürlükleri yedi, dur demezsek devleti de milleti de yemek üzeredir.

Fason ve fotokopi Başbakan ise orada burada zaman kaybetmektedir.

Merkez Bankası’na faiz baskısı yaptın, doları fırlattın. Önüne gelen herkesi korkuttun. Ama senin de korkacağın günler yakındır. Erdoğan nerede miting yaparsa biz orada olacağız ve halkla buluşacağız.

Bu zihniyet 24 Ocak günü muhtarlara “Türkçü zannediyorsunuz ama onlar üst akla çalışıyor” demiştir. Üst akılla çalıştığımız ispatlamazsa Erdoğan namerttir. Üst aklın ne olduğunu açıklamak zorundadır.

İç güvenlik paketi Türkiye’yi felakete sürükler. Türkiye önce polis devleti olmaya, son yok olmaya sürüklenir.