2014 yılından beri IŞİD'in elinde bulunan Musul'a yönelik operasyon başladı. Ancak Türkiye'nin bu operasyona katılımının istenmediği resmi ağızlardan günlerdir duyuruluyor. Peki Türkiye için Musul'un önemi nedir? Öncelikli olarak ona bakmak faydalı olacaktır.
    Yaklaşık olarak yüz yıldır problemli bir bölge olan Musul, İran ile Suriye'yi, Türkiye ile Irak'ı birbirine bağlayan yollar üzerinde yer almaktadır. Coğrafi konumu ile birlikte zengin petrol yataklarına sahip olması stratejik önemini artırmıştır. Bu önem içerisinde etnik unsurlar da ayrı bir yer tutmaktadır. 
    Günümüzdeki mücadelede de Irak için coğrafi konumu, emperyalist güçler için petrol yatakları, Türkiye için ise bölgedeki Türkmenler önem taşımaktadır.    
    Medeniyetlerin buluştuğu ve İnsanlık tarihinin ilk yazılı belgelerinin ortaya çıkarıldığı bölgede yer alan Musul'da Osmanlı hâkimiyeti Çaldıran Savaş sonucunda 1516 yılında başlamış ve bu tarihten 1918 yılına kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır.  Irak'ın büyük bir kısmı Mondros Antlaşması'nın imzalan¬dığı tarihte İngiltere'nin işgaline uğramıştır. İngiltere, Türkiye ve Irak arasında en çok tartışılan Musul Meselesi Misak-ı Millî'nin büyük ölçü¬de gerçekleştiği Lozan Konferansında da çözülememişti. 
    Misak-ı Milli kararlarında Türkiye’nin bölünmez bir parçası olduğu belirtilen Musul’dan vazgeçilmesi kolay olmamıştır. Irak'ın, İngiltere işgali altında bulunması nedeniyle tüm konularda olduğu gibi Musul sorununda da İngiltere temsilcisi yer almıştır. İngiltere'nin bu sorun karşısında Türkiye’ye karşı kullandığı en önemli unsurlardan biri Asuriler olmuştur. Türk Hükümetinin Asurilere kötü muamele ettiğini ve bu durumun Musul’da tekrar edebileceğini iddia etmiştir.  Yine çözümü engelleyen bir neden de 13 Şubat 1925'te patlak veren Şeyh Sait İsyanı olmuştur. İngiltere'nin Milletler Cemiyetini yönlen¬dirmesi ve Türkiye'nin içinde bulun-duğu siyasi ve ekonomik zorluklar ile sonucu belirsiz herhangi bir askeri harekat Türkiye'yi Ankara Antlaşması'nı yapmaya yönlendirmiştir. Türkiye, İngiltere ve Irak arasında, 5 Haziran 1926'da imzalanan Sınır ve İyi Komşuluk Antlaşması ile Musul Irak'a bırakılmıştır. Antlaşmanın 14'üncü maddesine göre Irak Hükümetinin, antlaşmanın yürürlüğe girmesin¬den itibaren 25 yıl süreyle petrol¬den elde edeceği gelirin %10'unu Türkiye'ye vermesi kararlaştırılmıştır.
    Şimdi de Musul Operasyonunun gerekli olup olmadığına bakalım...
    Emperyalist güçler tarafından Sünni-Şii düşmanlığı yaratılmak suretiyle ortaya çıkarılan IŞİD'in elinden Musul'un alınması ve bölgenin geleceğinin belirlenmesi amacıyla başlatılan bir operasyondur. Aynı zamanda bugüne kadar Batının para ve sermayesinin toplandığı bölgede, petrol fiyatlarının artırılmaya çalışıldığı, ABD ve Rusya gibi güçlerin menfaat birliği doğrultusunda bir operasyon olduğu da söylenebilir. Yani yeni siyasi düzenle birlikte ekonomik denge kurma çabaları söz konusu. Bu durumu bir örnekle vurgulayalım. 1903 yılında, Almanya’da basılan “Otuz Senelik Petrol Harbi” adlı bir kitaba göre, Musul ve Ortadoğu, büyük güçler tarafından petrol arama ve işletme kavgalarının verildiği bir bölgedir.
    Türkiye'nin operasyona dahil olmak istemesinin bir çok nedeni vardır.
   ' Musul'da ne olacak ve nasıl paylaşılacak?' sorusu önemli. Bölgenin geleceğini belirleyecek olan Musul Operasyonu sonrası oluşacak herhangi bir siyasi oluşum doğrudan Türkiye'yi etkileyecektir. Buradaki demografik yapıyı değiştiren IŞİD sonrası yeni oluşum da aynı şeyi yapacaktır. PKK'nın buraya yerleştirilmesi daha da mühim sorunlar yaratacaktır. Bu konuda İran ve Türkiye birlikte hareket etmelidirler. Ancak Iraklı yetkililerin Türkiye'nin operasyona dahil olmamasını istemelerinin arka planında ABD ve İran'ın olduğu da görülmektedir.
    İsmet İnönü, Musul’da nüfusun büyük çoğunluğunu teşkil eden Türk ve Kürtlerin, Arap ve diğer unsurlardan ayrı olarak aynı ırktan geldiğini İngiliz kaynaklarına dayanarak uzun ifadelerle anlatmış, nüfus bakımından Kürt ve Türklerin bölgede oluşturdukları çoğunluğu bilimsel verilere dayanılarak ortaya koymuştur.
    Bir çok devletin askeri varlığının olduğu Musul'da hak iddia edenlere karşın Türkiye'nin Musul, Misak-ı Milli sınırlarımız içindedir söylemi tarihsel olarak haklı bir söylemdir ve Türkiye'nin bu operasyona katılmak istemesi de gayet doğaldır. Türkiye'nin bu isteği de bu tarihsel süreçten kaynaklanmaktadır. 
    Türkiye, her zaman komşularının toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi prensibi ile hareket etmiştir. Son gelişmeler doğrultusunda da hem Suriye'nin hem de Irak'ın toprak bütünlüğünü desteklemektedir.
    Bu süreç içinde Türkiye'nin dikkat etmesi gereken iki konu var...
    1- Barzani'nin açıklamasında Kürdistan Bölgesi’nin siyasi önceliğinin Musul'un kurtarılması olduğunu söylemesi. Bu sözlerden sonra operasyonda işbirliği yapmamız çelişkili durum yaratacaktır. Çünkü operasyonlar Kürt Devleti kurulmasına engel olmak amacıyla yapılmıştı.
    2- Eğer bizim için önemli unsur olan Türkmenleri korumak amacı güdülüyorsa Barzani'nin başında olduğu Bölgesel Kürt Yönetimi içinde yıllardır Kürt-Türkmen çatışması var. Operasyonda Türkmenlerin yeri ne olacaktır...
    Sonuç olarak mezhep savaşlarına yol açabilecek operasyonda Irak için en güvenilir devlet Türkiye'dir.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol