Ne kadar uğraşsanız olmaz bazen. Neresinden tutsanız, ne yöne koşsanız olmaz. Hayatınızın dağılacağı anlardan birine denk gelmişsinizdir. Belki alt üst olacağı, belki tüm kartların yeniden dağıtılacağı, krizlerle fırsatların birbirine karıştığı o anlardan birine.
Hayatta tecrübe biriktirebildiğiniz yaşlardaysanız eğer, ilk dağılmanız değilse yaşamakta olduğunuz, az çok ayakta kalabileceğinizi, tek parça olarak devam edebileceğinizi tahmin edersiniz. Bu bilgi o an için avutmasa da sizi, silik bir teselli olmaktan öteye gitmese de kendini doğrular çoğu zaman.
Hayat bir döngüdür. Varoluş bir döngüdür. Tabiat, evren, uzay, enerji, adına ne derseniz deyin, hangi boyuttan bakarsanız bakın bir nefesten ibarettir yaşam. İlk alınan nefesle son verilen nefes arasında bir andır tüm yaşanan. Olmuş, olan, olacak ne varsa oradadır, o kadardır. Gerisi, çağrışımlar, yankılar, hayaller, korkular ve sonsuza dek dönüp duran umutlardır.
Herşey yolunda gidiyor diye düşünürken, tüm taşlar yerine oturdu, sonunda huzur sizi de buldu zannederken, tam da tüm savunmalarınızı terk etmişken, üst üste koyduğunuz küplerden büyük kuleler inşa ettiniz ve artık son küpü de yerine yerleştirmek üzeresiniz derken, işte tam anlamıyla hazırlıksız olduğunuz o tek ve özel anda kayar ayağınızın altındaki zemin. Biri gelir, en alttaki  küpü çekiverir. Anda olup biter zaten bu tür kişisel felaketler. Göz açıp kapayana, tek bir nefes alıp verene kadar olur. Yöntem de budur. Hazırlıksız ve ani yakalanmanızdadır sihir. Üstelik o en alttaki küpü çeken de en ummadığınız kişidir. Aslını isterseniz, hayat, eğer tamam oldum demenize izin vermiyorsa, güvenli kulenizde paslanmanıza göz yummuyorsa sizden hala ümidini kesmemiş demektir. Hala öğrenebileceğinizden, hala keşfedebileceğinizden, hala algılayabileceğinizden ve fark edebileceğinizden yana beklentilidir. Belki boş teselli gibi gelecek okuyunca ama hayat sizi zorlamaya devam ediyorsa işlemeye devam ediyor anlamına gelir. Oya gibi ince ince sizi şekillendirmekte, en esnek ve sağlam hale getirmek için kılıç ustası gibi dövmektedir.
Her şeyin alt üst olduğu, tüm bildiklerinizin yanlış çıktığı, güveninize her anlamda ihanet edildiği, yanınızda yörenizde ihtiyaç duyduğunuz kimseyi bulamadığınız günler, normal sıradan günler gibi başlar. Yaklaşan felakete dair size ipucu vermezler. En neşeli, en coşkulu, en rahat hissettiğiniz anlarınız bu tür bir yerle bir etme hali için biçilmiş kaftandır. Kaderin uygun bulduğu yer, zaman ve kişi bir araya geldiğinde kilit döner ve hayatınızın yeni kapısı alevler arasından açılıverir. O kapı belki sizin için güzellikler vaat etmektedir ancak öncesinde alevlerin arasından geçme cesaretini göze almak gerekecektir.
Herkesin alevi kendine göre seçilir. Hayat bu konuda cömerttir. Gözüne kestirdiği kişileri, en can alıcı noktalarından vurmaya özen gösterir. Çünkü sistem ancak doğru düğmelere basıldığında çalışır. Görmeyen gözlerin görmeye niyet etmesi, acı eşiklerini aşmadan olmaz. Kolay yollar hiçbir zaman insanda var oluş kodlarını açmaz. Yani bu hayata neyi bulmak için geldiyseniz yolunuz onun yoludur ve önünüze türlü şekillerde işaretler çıkar. Yol size kendini göstermeye çalışır. Ancak insanın çeldiricileri çoktur. Dikkat, kararlılık ve adanmışlık gösteremediğiniz, kendinize ihanet ettiğiniz, yanlış yöne saptığınız ve varoluş amacınızın dışına çıktığınız her durum er ya da geç sizi tekrar yolunuza sokmak üzere yaşam senaryonuza dahil olur.
“Hayat”, çok sevdiğim bir aktör olan Robin Williams’ın bir röportajında dediği gibi, “Ciddi bir komedidir”. Yaşarken herşey çok ciddidir, izlerken ise her anlamıyla bir komedi. Çok istediğiniz şeyler vardır. Uğruna herşeyi göze aldığınız, gerçekleştirmek için canınızı dişinize taktığınız, hayrına tüm kalbinizle inandığınız ve kimsenin görmediğini görüp, bilmediğini bildiğinizi sandığınız amaçlarınız olur. Tüm dünya karşınızda dursa pes etmezsiniz, herkes bir ağızdan yanlış yaptığınızı söylese aldırış etmezsiniz. Karşılaştığınız direnç kadar arzunuz büyür. Hedefiniz önünüze çıkan zorlukların miktarı oranında parlar ve size göz kırpar. Size yanlış geldiği kadar çekicidir, aykırı olduğu kadar değerli. Yerçekimine karşı koymak gibidir. Kollarınızın tüm gücüyle, ağırlığı ne olursa olsun bıkmadan taşırsınız ve ne kadar akla yakın gelmese de hiç yorulmayacağınıza inanırsınız.
Dikkat edin kendinizi en muktedir hissettiğiniz anlarla, tüm zeminin ayağınızın altından kaydığı anlar çoğunlukla birbirini takip eder. Yaradanın espri anlayışından mıdır, zıtlıklar kanunundan mı tam bilemiyorum. Hayatla kavgayı  bırakalım, kendimizi bilinmezliğin ürpertici kollarına salalım diye uğraşıp durur. Belki amaç korkularımızdan özgürleşmektir. Belki korkusuzca geldiğimiz şu dünyada, yaşadığımız her saniye büyük bir azimle biriktirdiğimiz bin bir kaygıdan kurtulabilmektir yaşamın özü. Belki tüm olay derin bir nefes almak ve sonrasında o nefesi son zerresine kadar verebilmektir. İçimize çektiğimiz nefesle ciğerlerimiz bayram ediyor ve yaşadığımızı hissediyoruz diye vermekten korkuyoruz. Aldığımız, biriktirdiğimiz, edindiğimiz, sahiplendiğimiz herşeyden vazgeçmekten ölesiye korkmamız gibi. Oysa bilmiyoruz ki, tıka basa dolu ciğerlerimizi boşaltmaya izin vermezsek yeni nefeslere, taze ve iyileştirici havaya yer açamıyoruz. Tüm gücümüzle içimize çektiğimiz o derin soluk, biz ondan vazgeçmedikçe içimizde eskiyor, çürüyor ve kendi kendimizi boğuyoruz.
Hayatımızı kökten değiştirecek etkiler “an”da olup bitiverir o yüzden. Yaşantılarımızı, bazen uğraşıp zorlayarak, bazense avucumuza düşenleri yakalayarak, birer domino taşı gibi ediniriz. Ardından da hepsini, yıllar boyunca  geçtiğimiz yollara büyük bir özen ve sabırla dizeriz. Tam en son taşı da yerleştirip eserimize uzaktan gurulu bir bakış atmaya niyetlendiğimizde, uzun zamandır tuttuğumuz o nefesi bir solukta içimizden çıkardığımızda, minik bir parmak darbesi, hiç tahmin etmediğimiz yerden biz daha gözümüzü kırpamadan gelir ve o heybetli tablo an içinde, bir küçük dokunuşla yerle bir oluverir.
Farkında olsak da olmasak da aslında hayat, aldığımız her karar, seçtiğimiz her yeni yolla sınırsız kere kökten değişir. Biz ne kadar geleceği öngörebilmek adına türlü numaralar çeksek, başımıza gelecekleri kontrol edebileceğimize kendimizi ikna etsek de gerçek denge kendimizi korkmadan teslim edebildiğimizde gerçekleşir. Yaşam ondan korkmamız için değil içine karışmamız, onunla bir olmamız için verilmiş bir fırsattır. Ceza değil armağandır ve ister kabul edelim ister etmeyelim, sınırlı bakış açımızla bize iyi ya da kötü gelen olaylar bütüne tamamlandığında sadece birbirini yaratan ve beraber daha büyük bir armoni oluşturan neden sonuç ilişkileridir.
Hayatta tecrübe biriktirebilenlerdenseniz eğer, her dağılmanızın ardından daha sağlam bir şekilde toparlanacağınızı bilirsiniz. Altınız üstünüze geldikçe gelişip büyüyeceğinizi, nefesinizin artıp, ufkunuzun genişleyeceğini öğrenirsiniz. Zaman zaman yaşlarla yıkanan gözler sayesinde bakışınızın netleştiğini görürsünüz. Korkuların içinden geçer ve alevlerle çevrili kapıdan girmenin zaferini yeniden iliklerinize kadar hissedersiniz. Dolu dolu kahkaha atanların, ağlamaktan korkmayanlardan çıktığını defalarca tecrübe etmişsinizdir. Bırakın hayatınız dağıldıysa yaşlar hem gözlerinizi hem ruhunuzu yıkasın. Bırakın, kapattığı kapıların ardından hayat size yeni yollar ve ufuklar açsın. Yaşayın ve tüm aldıklarınızı hayatla yeniden paylaşın. Eksildiğiniz kadar çoğalacaksınız…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol