Ne büyük iddialar ile geldiler. ADALET ve KALKINMA Partisi? Büyük büyük vaatler? Yolsuzluklar, yoksulluk ve yasaklar kalkacak? Ekonomide sıçrama yaşanacak? Türkiye “en zengin 10 ülke içine girecek?” vs. vs.
Peki sonuçta ne olmuştur?
1- Adalet kalmamıştır. Hukuk düzeni yok edilmiştir. Yargı politize olmuştur. Seçim güvenliğini sağlamakla görevli YSK, Referandumu şaibeli hale getirmiştir. Anayasa Mahkemesi dahil, tüm yargı birimleri, partililerle doldurulmuştur. Fikir, ifade, inanç, teşebbüs hürriyetleri ile can ve mal güvenliği yok edilmiştir. Uyduruk gerekçelerle; insanların ekmeği ve haysiyeti ile oynanmış, işten atılmış, tutuklanmış, hapsedilmiş, varlıklarına el konmuştur. Ve mağdurların, mazlumların, haksızlığa uğrayanların başvuracağı, bir hukuk mercii bırakılmamıştır. Saraya kulluk etmeyen herkes, düşman, hain, terörist ilan edilmiştir. Tam anlamı ile “Sivil Darbe” yapılmıştır.
2- Yolsuzluklar, yasaklar, zirve yapmıştır. Tüm milli, manevi ve ahlaki değerler, dejenere edilmiştir. Yalan, iftira, faizcilik, fuhuş, zina, sapıklık, kumar, uyuşturucu, kamu malı yağması, lüks, israf, görgüsüzlük, gurur, kibir, hırsızlık, yolsuzluk, velhasıl her türlü günah (özellikle kula kul olma, şirk suçu) mubah sayılır hale gelmiştir. Diyanet Teşkilatı, camileri ile birlikte, tam anlamı ile iktidarın emrine girmiş, parti şubesi haline dönüşmüş, görevini yapmak bir tarafa, suç ortağı olmuştur.
3- Gelişmiş ülkeler arasına yükselmek, şöyle dursun, Türkiye her açıdan küme düşmüştür. Özellikle eğitim kalitesi dibe vurmuştur. Diplomaların, tuvalet kağıdı kadar değeri kalmamıştır.
İktidarın; geniş ufuklu, okuyup araştıran, fikir ve proje üreten, haksızlıklara boyun eğmeyen, kendine güvenen, Dünya’daki tüm gelişmeleri takip eden; nesiller yetiştirmek diye bir hedefi yoktur. Asıl amaç, halkı ve nesilleri cahil bırakmak, daha kolaylıkla sömürmenin ve yönlendirmenin şartlarını oluşturmaktır. (Bunu açıkça da ifade etmektedirler. YÖK’e yapılan tayinler; tüm rektör ve dekanların sarayın kulu haline getirilmesi; yüksek teknolojiye sırtını dönmüş, çağdışı eğitim sistemi; vs. hep bu amacın göstergeleridir.) (Yenilikçi İş Kurma Liginde, en dipteyiz.)
a) Türkiye 40 ülke arasında, en cahil 9. ülke durumuna düşmüştür. Toplumun yüzde 39’u kitap okumamaktadır. Yüzde 47’si de dergi okumamaktadır. Halk kütüphanelerine üye sayısı 1.367.193’dur. (Nüfusun yüzde 2’sinden azdır.) Okulların yüzde 70’inde kütüphane yoktur. Olanların durumu da içler acısıdır.
b) PISA’nın 2015 rakamlarına göre, eğitim başarısında, Türkiye ilk 50 ülke içine girememiştir. Evlatlarımız, okuduklarını anlayamamaktadırlar.
c) Yoksul çocuk sayısında yüzde 25,3 ile OECD birincisiyiz. Ayrıca, mutsuz çocuklar anketinde de ilk sıradayız. Okulda olması gereken yavrularımızın, 8 milyonu çalışmaktadır. 4 milyonu ise okulsuzdur. Kızlarımızın yüzde 26’sı, 18 yaşından önce evlendirilmektedir.
d) Uydurma gerekçelerle, binlerce öğretmen ve akademisyen tasfiye edilmiştir. İktidarın kulu olmak ve yandaş sendikanın mensubu bulunmak ölçü alınmış; değerli öğretmenler israf edilmiştir. Aynı şekilde Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz ve bürokrasi tahrip edilmiştir.
Ve iktidarın, bütün bunlar umurunda değildir. Van mı, yok mu, Tek Adam iktidarı, Saraya yaranma gayretleri. Varsın; Ülke batsın, terör azsın, halk perişan olsun...
4- Ekonominin perişan hali, ortadadır. İşsizlik, enflasyon, iflaslar, TL’nin değer kaybı, sermaye ve beyin gücü kaçışları, zirve yapmıştır. Beceriksiz dış politikalar yüzünden, turizmde yaşanan facia, gittikçe büyümektedir. Kendi kendine yeten, hatta ihracat yapan, tarım ülkesi Türkiye, Dünyanın her tarafından ithalat yapar, hale düşürülmüştür. Bu arada; Küresel Finans Organizasyonunun her dediği de yapılmaktadır. (Toprak kiralama, ithalat politikası, GDO’lu tohum ve ürün ithalatı, geleneksel tarımın yok edilip, endüstriyel tarım tuzağı ile yabancı tohum, ilaç ve gübre şirketlerine esir olunması; akarsularımızın ve temiz su kaynaklarının, yabancılara peşkeş çekilmesi; Türkiye’nin, ölü yatırımlarla borç batağına sokulması; vb.)
Bu durum da, iktidarın umurunda değildir. Nasıl olsa, yandaşların tuzu kurudur. Kamu kaynaklarını pervasızca sömürmekte, her gün daha zengin hale gelmektedirler.
Görülüyor ki; Türkiye her açıdan, felaket yaşamaktadır. Ve Cenab- ı Hak (cc) korusun; Kasım 2019 tam anlamı ile kıyametin başlangıcı olacaktır. Yapılacak bir şey kalmayacaktır.
Ülkesini seven herkesin; politik görüşü ne olursa olsan; bu gidişe dur demesi, demokrasiye, hukuk düzenine, Vatanın bekasına sahip çıkması; bir “DEMOKRASİ PLATFORMU” çatısı altında, GÜÇBİRLİĞİ yapması; şarttır.
Referandumda, vatana sahip çıkan, “Hayır Cephesi”nin tümü; CHP, DP, SP, ANAP, Meral Akşener Ekibi, Gerçek Milliyetçiler, STK’lar, Barolar, Bilim adamları, vs. bir araya gelmelidirler. (Sayın Akşener bir an önce yol haritasını açıklamalıdır.)
Halka inmeli; bıkıp usanmadan gerçekleri anlatmalıdırlar. Gerçek İslam’ı, Milliyetçiliği, Vatan sevgisini öğretmelidirler. Cehalete karşı savaşmalıdırlar. Okumayı, araştırmayı, bilimdeki gelişmeleri, yüksek teknolojiyi vb. teşvik etmelidirler. Gayrı milli eğitimin verdiği tahribat ile mücadele etmelidirler.
Yüce Rabbim (cc); doğruların, mazlum ve mağdurların yanındadır. Ve önünde sonunda zalimlere dersini verir. O’na güvenelim. Birlik olalım. Ülkemize, halkımıza, demokrasiye, hak ve adalete sahip çıkalım. (Rabbimiz (cc)  bize yeter.)
Niyet Hayır, Akıbet Hayır’dır...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol