Kendisine yönelik moral bozucu, yıpratıcı, tüm provokasyonlara rağmen güvenlik kuvvetlerimiz terörle mücadelede çok önemli ve takdire şayan başarılar elde etmektedir. Rabbin (cc) hepsini korusun. Kötülere fırsat vermesin. Kendi tuzaklarına düşürsün, tümünü kahretsin.
Dilerim ki yıllardır ülkemizin başına sarılan bu ihanet çemberinden kurtulalım. Huzura kavuşalım. Evlatlarımızı kaybetmeyelim. Vatanımız harabeye dönmesin. Ekonomimiz dibe vurmasın, ülkemiz bölünmesin. İç ve dış hainler amacına ulaşmasın.
1- Hepimiz biliyoruz ki bu terör hareketinin Kürt vatandaşlarımızın çıkarları ile hiç bir ilgisi yoktur. İsrail, ABD, İngiltere, NATO, AB ve Türkiye düşmanı ülkelerin, ülkemizi bölmek, zayıflatmak, iç kargaşa çıkartmak için uyguladıkları bir plandır. PKK ve diğer örgütlerin tümü, bu hainlerin maşasıdırlar. İsrail’in amacına hizmet etmektedirler.
2 – Ülkemiz için bir numaralı tehlike terördür. Bu konuda hiç bir tavize (Çözüm sürecinde olduğu gibi) yer verilmemesi gerekir. Hiç bir dış telkine ve baskıya kulak asılmamalıdır.
a) Ordumuz, polisimiz ve tüm güvenlik güçlerimiz güçlendirilmeli moral verilmelidir.
b) Vatanımızın tümünde 7 gün 24 saat gece ve gündüz, şehirde ve kırsalda, dağda ve bayırda Devlet otoritesi hakim olmalıdır. (Bölge halkı ve ağaların sosyal yapısı güçlüden yana olma eğilimindedir. Kim güçlü ise onun yanında yer almaktadırlar.)
c) Aşiretlere güvenmenin bir anlamı yoktur. Zira bu ağalar rüzgar gülü gibi esen rüzgara göre tavır almaktadırlar. Zaten aile fertleri de her grubun içine dağılmışlar, devamlı olarak iktidar nimetlerinden yararlanmaktadırlar. Tek yaptıkları ihale alıp, tanıdıklarını işe yerleştirmek ve bunların bir veya iki maaşına el koymaktır. Sadece çıkar ilişkisi mevcuttur. Gönül bağı kalmamıştır. Etkileri bitmiştir. Zira artık her küçük çocuğun bile elinde akıllı telefon vardır. Her şeyi takip etmektedirler. Devlet bu ağalarla, aynı çıkar ilişkisi peşindeki politikacılarla değil, doğrudan halkla temas kurmalıdır. Sahip olduğu bu büyük medya gücünü kullanmalıdır.
d) Güce tapan bu sosyal yapı içinde Devlet otoritesini kimseyle paylaşmamalıdır. (Şeyhler, şıhlar, ağalar, örgütler, aşiretler vb.) Gücünü gösterince zaten herkes devletin yayında yer alacaktır. Riyakar davrananlara hiç ihtiyaç yoktur. (Geçmişte olduğu gibi dini değerlerin etkisi de –maalesef- çok ama çok azalmıştır. Çıkar ilişkileri ön plana çıkmıştır. Dejenerasyon -tüm ülkede olduğu gibi- bu bölgede de zirve yapmıştır.)
e) Otorite boşluğu olmazsa çok müsbet gelişmeler olacaktır. Bu açıdan söz konusu illere çok dirayetli, bilgili, görevi angarya saymayan, kendisini sürgünde hissetmeyen, halk ile ilişki kurabilen, idare-i maslahatçı olmayan kaliteli elemanlar gönderilmelidir. Özellikle, vali, başsavcı, emniyet müdürü, garnizon komutanı, MİT Bölge Başkanı beşlisi çok önemlidir. Bu ekip kaliteli olursa, başarı da mutlaktır.
f) Elbette öğretmen ve imam kadroları da çok önemlidir. Bunlar ehliyetli, bilgili, vatanperver olmalıdır. Eğitim kalitesi (hem dini, hem de dünyevi) çok önemlidir. Bu açıdan sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin çok riskli olduğunu hatırlatmak isterim. Gençlerimizin beyni menfi fikirlerle yıkanmasın.
g) Mutlaka rotasyon sistemi uygulanmalıdır. Bölge mensuplarının kendi bölgelerinde görev yapması çok sakıncalı olabilir. Her türlü baskı, tehdit ve telkin yapılabilir. Nitekim yapılmaktadır da.
h) Bütün iktidarlar kaçakçılıklara göz yummuşlardır. Bunu bir sosyal ve ekonomik politika aracı olarak görmüşlerdir. Bu problem kesinlikle çözülmelidir. Zira en çok teröre kaynak sağlanmaktadır. (Özellikle uyuşturucu, çay, sigara, akaryakıt, et vb. konularda)Bu arada en çok uyuşturucu girişi yapılan ve terörist sızan İran sınırına da duvar çekilmelidir. Kalekollar bitirilmelidir.
I) Uyuşturucu güzergahı bilinmektedir. Van bölgesinden eroin girmekte (daha çok Afganistan menşeli) ve işlenmektedir. Diyarbakır (bilhassa Lice) hint keneviri üretimi ve esrar imalatı bölgesidir. Mersin, Barzani’nin ekonomik hakimiyetindedir.
J) Güvenlik güçlerimiz teröristleri yok ediyor, Suriye, İran ve Irak’tan katılımlar (ilaveten evanjelist teröristler) devam ediyor. Bunun önüne geçilmelidir. Bu yetmezmiş gibi bölgede misyonerlik faaliyetleri azmıştır. Ayrıca Barzani’de evlatlarımızı İsrail güdümündeki kendi bölgesine çekmektedir.
İktidar kesinlikle Barzani’ye güvenmemeli, yüz vermemelidir. İç kamuoyuna yönelik “dış politikada gerilim” uygulamalarına son vermelidir. Suriye’nin iç işlerine müdahale edilmemelidir. Araplar arası ihtilaflara taraf olmamalıdır. (Rusya ile didişildi. Ne kadar zarara uğradık? Şimdi Almanya ile didişmenin, Almanya seçimlerine malzeme olmanın ne anlamı vardır?)
Dönem akıllı stratejiler üretmek ve uygulamak dönemidir.
Düşmanlarımız da amaçları da bellidir. Yeter ki tuzaklarına düşmeyelim.
Önemli uyarı: İktidara Irak’taki İsrail ve ABD’nin Truva Atı, “KesnizaniTarikatı”nı iyi incelemelerini tavsiye ederim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol