İslam coğrafyası yenilikçi bir açılıma gebedir ve doğumun süresi, laik Müslümanların mücadelesine bağlıdır. Kapitalist Emevi İslam’ı, Türkiye’de sahte Müslüman dirilişin, son perdesini oynamaktadır. Osmanlılaşma ruhu çökmekte ve laikliğin İslam’la barıştığı bir aydınlanma çağı yaklaşmaktadır. “Ya Laiklik Ya İslam.!” Gibi algısal ve duygusal bir kutuplaşmanın gözbağcılığı, halklarımızı parçalayamayacak ve gerekli önlemler ve kenetlenmeler sağlanırsa, arzulanan iç savaş senaryoları başarısız kalacaktır. 
Asırlardır Hıristiyan Batı’nın liberal kapitalistleri laikliği savunmaktadır. Peki, Hıristiyan Laikliği veya Batı laikliği ile nasıl olurda İslam laikliği buluşabilir? Aslında teorik olarak bir tane laiklik vardır ve bunun Hıristiyan, Müslüman veya Batı, Doğu laikliği diye bir ayrımı olmaz, olmamalıdır. Sorun Müslümanlara laikliğin yanlış anlatılması veya yanlış anlaşılmasındadır. Bugün münferit olaylar olsa da, Müslümanların bir kısmı Batı’da, laik ülkelerde karşılıklı saygı içinde yaşamaktadır.
Laiklik, toplumsal sorumluluk bilincini en yüksek düzeyde taşıyabilmektir. Laiklik bilinci, farklılıkların birbirine karşı saygılı olması, farklılıklara diyalog ve hoşgörü içinde yaklaşılması demektir. Bu anlamda farklılıkların bilinçli özgürlüğünü savunmaktır. Bu ilke, İslam’a aykırı değildir. İnsanların Hak ve Hakikat yoluna inanma ve inanmama özgürlükleri vardır. Bu özgürlüğün nasıl kullanıldığının sorgulanması, ne devlete ne de bir grup insan topluluğuna ait olamaz ve bunu sorgulama hakkı, sadece Hakk’a aittir. 
Devlet, kamusal alanın adaletini, güvenliğini yani ideal-erdemli bir devletin en önemli ilkesi olan tarafsızlığını korur ve bütün farklılıklara aynı mesafede durur. Batı’da ve Doğu’da devlet, inançlardan birini diğerine tercih etme hakkına sahip olmamalıdır. Her insan, inancını, diğer inanç topluluklarının baskısına maruz kalmadan özgürce yaşama hakkına sahip olmalıdır. 
Lâkin gerek Batı’da gerekse Doğu’da dini fanatizm, hiçbir zaman meydanı boş bırakmamış, uzlaşma ve barışın mayasını her zaman bozmuştur. Batı, bugün Siyonist İsrail’i ve Arap gericiliğini korumakta ve savaşı kışkırtmaktadır. Doğu’da ise aydınlanmanın filizleri çakmakta ve Batı’nın sinsi tezgâhlarını bozacak barış kültürü için laik Müslümanların mücadele yolu açılmaktadır. Hakikat yolundaki İslami diriliş, Batı’nın küresel ikiyüzlü politikalarını deşifre ettikçe, İslami dirilişin yolu daha da açılacaktır. Batı “ Siz laik bile değilsiniz” dedikçe Müslümanlar, “Laiklik öyle değil böyle savunulur” diyerek gerçek laikliği adım adım inşa etmeli ve hem Batı’yı, hem Doğu’yu hakikatle yüzleşmeye çağırmalıdır. 
Laik bir cumhuriyet, aynı zamanda toplumdaki farklılıkların barış içinde bir arada yaşayabilmesinin güvencesidir. Devletin tarafsız olmasının, zorunlu güvencesi olan laiklik ilkesi, asla zayıflatılmamalıdır. Farklılıklar derken; kadın erkek, etnik köken,  hayat tarzı ve inançlardaki farklılıklar ve devletin, bu farklılıklara eşit mesafede tarafsız olması anlaşılmalıdır. Dolayısıyla devletin; erkekçi, tekçi ve toplumdan gelen olumlu taleplere ve değişime kapalı olmaması anlaşılmalıdır. 
Ne laiklik dine karşıdır, ne de din laikliğe karşıdır. İslam’ın, farklılıkları tekleştiren ve toplumsal hayatı, erkek egemen bir dönüşüme uğratan kapitalist Emevi zihniyetine mahkûm edilmesi, artık son bulmalı ve özgürlükçü İslami diriliş mücadelesi, insanlıkla buluşmalıdır. 
Dini değerlerin kamusal alana girmesinin anlamı, dini hoşgörü ve merhametin kamusal alana girmesi olarak anlaşılmalıdır. Yoksa farklılıkların şiddet ekseninde zorla yok edildiği, yok sayıldığı bir giriş asla İslami olamaz ve bu yöntem asla İslami değerleri koruyan bir toplum yaratamaz. Çünkü İslam’ın özünde barış, uzlaşma ve hoşgörü vardır. 
İslam’ın laiklikle uyuşabildiği ve İslami toplumsal hayatın; aslında farklılıklara tahammül, merhamet ve hoşgörü gösterebilme yeteneğinde olduğu kanıtlanmalıdır. İslami yönetim şekli, Emevilerden beri güçlü olanın zorbalığına, hile ve yalanlarına dayanmaktan kurtarılmalı, egemenliğin doğrudan halka verildiği, zorbalık yapanın derhal geri çekildiği bir yönetime kavuşturulmalıdır. Bunun güvencesi laikliktir ve laiklik, özgürlükçü bir toplumsallaşmanın güvencesidir.    


 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol