'YSK ÜYELERİ TERÖRLE SUÇLANIP...'

680 sayılı OHAL KHK’si ile haksız biçimde ihraç edilen, hukuk alanında sayısız çalışmaya imza atan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, " YSK da büyük baskı altında. İptal etseydi, herhalde hâkimler x bir terör örgütüne mensup diyerek YSK üyeliklerinden alınmak bir yana, kendilerini cezaevinde de bulabilirdi. O bakımdan iptale cesaret etmeleri çok zordu.

21 Mayıs 2017 Pazar 23:54

İşte kısa süre önce 15 Temmuz Anayasası isimli kitabını yayımlayan Prof. Kaboğlu'nun Birgün'den Mustafa Kömüş ile yaptığı söyleşide dile getirdiği çarpıcı görüşler:

» Neden 15 Temmuz Anayasası kavramını kullanıyorsunuz?

Çünkü esasen bu Anayasa 15 Temmuz sürecinde kotarılan bir değişiklik oldu. 15 Temmuz'dan önce Türkiye'de çalışmalar yapıldı, fakat Türkiye'de 15 Temmuz öncesi yapılan anayasa çalışmalarıyla bunun arasında doğrudan bir ilişki yok. Zira öncesi çalışmalar uzlaşma çerçevesinde yürütülen çalışmalardı. Bu Anayasa ise 15 Temmuz'un getirdiği olağanüstü hal (OHAL) ortamında yapıldı. Bütün değişiklik süreci OHAL sırasında yürütüldü. Tam tamına da bu dönemin ürünü oldu. Halk oylaması da OHAL sırasında yapıldı. OHAL, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin bozduğu kamu düzenini tesis etmek için ilan edilmişti. Ama OHAL yürürlükte olan Anayasa'nın uygulanması yoluyla kamu düzenini sağlamak yerine FETÖ ile hiçbir ilgisi olmayan kesimlere OHAL KHK'ları uygulanır hale geldi. Öbür taraftan da yeni bir Anayasa değişikliği ele alınarak bir rejim ve sistem değişikliği yoluna gidildi. O açıdan da OHAL’in amacı iyice sulandırıldı.

» İktidarın uygulamalarında 15 Temmuz ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz’u çok net ve özetle ortaya koydu. “Bu bir fırsattır” dedi. 15 Temmuz iki açıdan bana göre de “fırsat”tı. 15 Temmuz’a nasıl gelindi? Bir anayasacı olarak bana göre 15 Temmuz’a gidilme nedeni özellikle Anayasa’nın amir hükümlerine uyulmamasıdır. 1’incisi Madde 24’ün yani dinin politikaya alet edilmesi yasağının delinmesi. 2’ncisi ise kamunun içine FETÖ mensuplarının yerleştirilmesi. Eski İçişleri Bakanı diyor ki “81 ilin 76’sında emniyet müdürleri bunlardandı.” Ama 76 sızma olmaz, sızma 5 tane olur. Bu ne demek? İktidar onlarla işbirliği yaparak yönetimi onlara verdi demek. Bu da Anayasa’nın 70’inci maddesindeki kamu hizmetine girerken “liyakat” ilkesi yerine başka ölçütler kullanıldığını gösteriyor. Bu da kamu yönetiminin Anayasa dışı bir duruma yöneldiğini gösteriyor. Bu açılardan bakıldığı zaman bana göre 15 Temmuz, Anayasa hükümlerini yeniden uygulayabilmek için bir “fırsat”tı. Fakat iktidar tarafından fırsat şöyle okundu ve uygulandı: Ben FETÖ’cüleri eleyeceğim, bununla birlikte bana karşı çıkan herkesi de eleyeceğim. OHAL, iktidarın önündeki engelleri kaldıracak bir araç oldu.

» Bu denli hukuktan uzaklaşan iktidarın ömrü uzun olabilir mi?

Kitabımda da uzun uzun irdelediğim üzere 16 Nisan bir tür dönemeçtir. 15 Temmuz nasıl ki hükümet için bir dönemeç ve fırsat olduysa, 16 Nisan da Türkiye demokratları için bir dönemeçtir. OHAL döneminde iktidar, olağan dönemde yapamayacağı bir Anayasa değişikliği yaptı, bir rejim değişikliği yaptı ve anayasal düzeni kaldırdı. Hiç şaibeli olmadığını varsaysak bile hukuken ‘Evet’ kazanmıştır ama demokrasi açısından ‘Hayır kazanmıştır. Çünkü ‘Hayır’ oranı esasen bu fiili ve geçici durumun sürdürülebilir olmadığını bize gösteriyor. Çünkü ciddi bir demokrasi birikimi ve ciddi bir ‘Hayır’ var. ‘Hayır’ın hangi şu ya da bu partiden olması önemli değil. Çünkü önemli olan ‘Hayır’ hangi kesimden olursa olsun, demokrasiyi sahiplenmektir. Burada iktidara cevaben “Tepeden dayatma bir Anayasa değişikliğini kabul etmiyoruz, OHAL’in fırsata dönüştürülmesini kabul etmiyoruz ve buna karşı çıkıyoruz" denmiştir. Bu, demokrasi açısından bir kazanımdır ve hukuk dışı bir yönetimin sürdürülebilir olmadığının en ciddi göstergesidir. Kaldı ki referandum sonucu tam da hukuki değildir. YSK, hukuka uygun olmayan bir şeyi onaylamıştır. Öyle olmasaydı dahi, bu kazanım muhaliflerin kazanımıdır. ‘Hayır’cılarda çok farklı yelpazelere dayansa da birlikte yan yana yaşayacağız ve çeşitlilik içinde birlikte olacağız iradesi var. Bu çok önemli bir şeydir. Bütün bu farklılıkları ortadan kaldırmak isteyen otoriter ve totaliter bir rejim kurmak isteyen eğilime ‘Hayır’ demektir. Evet, YSK’nın kararıyla hukuki olarak ‘Evet’ kazanmıştır ama bu durum sürdürülebilir değildir.

» Bu denli şaibeli olan referandum sonuçları topluma ne vaat ediyor?

Öncelikle Anayasa değişikliğini savunanların dilinden başlayalım. “İstikrar” ve “ güvenli bir gelecek” deniyordu. Daha baştan kampanyanın yürütülme biçiminde bu “istikrar” yok edildi. ‘Hayır’cıları ötekileştirici, hatta terörize edici bir kampanya yürütüldü. Bu bakımdan işin hedefi, 16 Nisan’a kadar olan dönemde belli edildi. 16 Nisan’da YSK’nın tutumu da bir barış ortamını değil, ‘Hayır’cıları dışlayıcı bir yaklaşımı ortaya koydu. Tabii YSK da büyük baskı altında. İptal etseydi, herhalde hâkimler x bir terör örgütüne mensup diyerek YSK üyeliklerinden alınmak bir yana, kendilerini cezaevinde de bulabilirdi. O bakımdan iptale cesaret etmeleri çok zordu. Bu yaklaşım Anayasa değişikliğiyle amaçlandığı iddia edilen “güven ve istikrar”ı zedeledi.

Bu Anayasa değişikliğinin neler vaat ettiğini, bizi nelerin beklediğini 2019 sonrasında göreceğiz. Ancak 2019’a kadar beklemeden Cumhurbaşkanı hemen partisine üye oldu, hemen HSYK lağvedildi. 21 Mayıs’ta Erdoğan’ın parti başkanı olacak. Cumhurbaşkanı bütün cumhurun yani halkın başkanı olmak zorundadır. Burada bir kısmın, bir parçanın başkanı olacaktır. HSK üyeleri seçilirken uygulanan usul de yargının bundan sonra hangi seyirde gideceğinin göstergesi. Anayasa değişikliğiyle savunulan düşüncelerin tam tersine uygulamalar bunlar.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 22.05.2017 01:12
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol