Yepyeni bir senemiz daha oldu. Bu benim kişisel tarihimdeki kırkıncı sene. Dünya için küçücük, benim için ise kayda değer bir rakam, kırk. Neden bilmem, sihrine inanırım. İnsan ömründe kırkıncı yaşta bir takım kilitlerin açılacağına, taşların yerine oturup, potansiyelin sonunda ortaya çıkacağına dair beklentim vardır hep. Çünkü üç aşağı beş yukarı bunu gözlemliyorum. Gerçek anlamda yaşam, öyle zannettiğimiz gibi deli dolu yaşlarda, gençlikte, coşku ve heyecanda gizlenmiyor. Ömrü sahiplenme becerisini geliştirmek, ortalama yaşam süremizin yarısına mal oluyor genelde. Sonrasına ne kadar kaldıysa, hayatımız da o kadardan ibaret. Hayatta olmaktan hayat olmaya  geçtiğimiz dönem.

İflah olmaz bir yeni yıl romantiği olarak görüyorum kendimi. Bıkıp usanmadan her seferinde çok şahane şeyler olacak gibi hissediyorum. Biz insanlar, zamanı kafamızca bölüp, kendi kendimize süreler uydurmuşuz. Saate çok değer verdiğimiz için mi? Bence hayır. Sadece her saat, her gün, her hafta veya her yıl, kendimize yeniden başlama şansı verebilmemiz için. Başlangıç ve son arasında sıkışmış bir varoluştan ibaretiz. Bir varmışız bir yok. Buna alışarak, bunu kanıksayarak ve bununla barışarak yaşamak zannedildiği kadar kolay ve doğal değil. Sonlarla başa çıkabilmek içinse başlara ihtiyacımız var. Her seferinde umut aşılayan, yürek ferahlatan, deva olan, taze başlangıçlara. Kendimizi yenileyemiyor olsaydık, ona ne kadar katlanırdık?

Her sene yeni yıl kararları alanlardan değilim ama bu seneye bazı hedefler koymak istiyorum:

Hiç yapmadığım şeyleri denemek değil öncelikli amacım. Hep yaptığım şeyleri neden yaptığımı keşfetmek. Rahatsız olduğum özelliklerimi değiştirmeye çalışmaktan ziyade, neden uzun zamandır onlara kilitlenip kaldığımı bilmek istiyorum. Farklı şeyleri tecrübe etmektense, alışılmış deneyimlerimi fark ederek tekrarlamak ihtiyacındayım. Gözlerimi geleceğe dikip, hedeflerime odaklanmak yerine, ulaştığım tüm hedeflerimi elime alıp, tozunu silmek, üzerlerini bir güzel parlatmak ve daha sık bakıp kullanabileceğim yerlere yerleştirme kararındayım. Madem yıl her sene yenileniyor, ben kendim, en azından bu sefer, aynı eskisi gibi ve eskisi kadar kalmak istiyorum. Gitgide hızlanan zaman ve kavramlar içerisinde, kendimi korumak, sadece durmak, çemberin dışına çıkmak, olduğum ve olmadığım her şeyi kucaklamak bu sene niyetim.

Sürekli arzularla kuşatıldığımız, hiçbir şeye gereğince odaklanamadığımız, duyguları alelacele yaşadığımız, gözümüzdeki yaş kurumadan kahkaha attığımız, çiğnemeden yuttuğumuz, tadını alamadan sindirdiğimiz bir dünya bizimkisi. Beynimiz ve ruhumuz, içeriği belli olmayan kavram ve dayatmalarla her geçen gün daha fazla yükleniyor. İnsanın dayanıklılığı ve adaptasyon yeteneği beni her zaman büyülemiştir. Dünyaya geldiğinden beri belki en hızlı patlamasını şu yüzyıl içerisinde yapıyor ve şaşırmak için nadiren bulduğumuz zamanlarda, bir iki hayret nidası dışında tepki göstermeyerek, ne olduğunu anlamadığı şeyleri varlığına doldurmaya devam ediyor. En azından bir yıl, hiçbir yenilik olmasın diyorum ben hayatımda. Elbette ki değişimden kaçınılamaz. Tek bir an bile bir öncekiyle aynı olamaz ama dilek bu ya, benim içimden bu geçti ilk anda. Çok çalışıp, büyük emeklerle elde ettiğim bir sürü şeyim var benim:

Kitap okuma zevkim, film hayranlığım, cumartesi akşamı düşkünlüğüm, bulutlu gökyüzü merakım, yağmur sevdam, hüzünlü limon ağaçlarım, bomboş pazar sabahlarım, coşkulu kahkahalarım, tuzlu gözyaşlarım var. Melodik yürüyüşler, tembel seyahatler, çarşaf gibi denizler ve üşengeç spor ayakkabıları da cabası. Kapıya gelen yumurtalar, son ana kadar bitmeyen sunumlar, geç kalınmış uykular ve tadına varılmaz yorgunluklardan ise bahsetmeme bile gerek yok. Özenle edinip, biriktirip, sakladığım ama sonradan bir yerlere attığım tüm hazinelerimi yerlerinden çıkarıp, misafir gelince kullanmak yerine, her gün keyfimce yaşama kararındayım bu yıl.

Aşktan bahsetmekten özenle kaçınmış havası yaratmış olabilirim fark etmeden. Oysa ona kalbimde yer ayırmaktansa kalbimi aşka ayırmak bu sene için son hedefim. Aşkı bir yerlere sıkıştırmak, onu putlaştırıp, ona tapmak, peşinden koşup sonra da kaçmak, ulaşayım mı uzak mı durayım, kararsız kalmak yerine, bizzat aşk olmaya karar verdim. Burada cinsiyet ayrımı yapacağım belki ama göreceksiniz, çok yakışacak: Kırk yaşında bir kadının alabileceği en güzel şekildir aşk. Ben bu sene, yıllardır biriktirdiğim minik sevgiler, özlemler, hayal kırıklıklıkları, gözyaşı, tebessüm ve hüzünler, yakıcı tutku ve asimetrik terk edilişleri, ayrılık ve aldatmalarla karıştırıp, bedenimi sımsıkı saran, kalbimi sıcacık ruhumu ferah tutan koskocaman aşkın kendisi olacağım. Hayatımın her anını öyle yaşayacak, çektiğim her nefes ve aldığım her lokmanın, ilk defaymışçasına farkına varacağım. Tüm şartlanma, adlandırma, çerçeveleme ve sınırlamalarımı gözden geçirecek, sırf eskidi diye atmaktan vazgeçip, sadece yeni olduğu için değerli zannetmeyi bırakacağım.

Ezberlediğim için üzerinde düşünmediğim hayatımın sandığım kadar bilindik olmadığını kendime göstereceğim bu yıl. Baktığım her şeyi yeniden görecek, duyduğum her sesi tekrar dinleyecek, dokunduklarımı farklı hissedeceğim. Hayatımda yenilik hedefim yok. Yenilikler beni isterse, elbette geri çevirmek olmaz, keyifle kabul edeceğim. Ama öncelikli hedefim, çok sevdiğim her şeyi neden sevdiğimi bu sene bilecek, korkularımın hakkını mı yemişim cesaretle göreceğim. Bana öyle geliyor ki 2014’te ben eski ve aynı olan her şeyin ne kadar farklı ve şaşırtıcı olduğunu iliklerime kadar hissedip, üzüntülerime dahi şükredeceğim.

Eskiniz değerli, yeniniz heyecanlı, yılınız tanıdık, tanıdığınız her şey ise sevgi dolu  olsun…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol