Ulusal onur işte böyle korunur

04 Kasım 2018 Pazar 03:23

Sevgili okurlarım, bugün biraz farklı bir konuyla karşınızdayım.
Yakın tarihimize meraklı değilseniz Orgeneral Asım Gündüz'ün ismini duymamış olabilirsiniz. Kısaca anlatayım.
1880 doğumlu. Kuleli Askeri Lisesi'ni, Harp Okulu'nu ve Harp Akademisi'ni bitirdi.
Milli Mücadele'nin başlangıcında İstanbul'dan Ankara'ya kaçıp Mustafa Kemal Paşaordusunda görev aldı.
1922 yılında Garp Cephesi'nde, komutan İsmet Paşa'nın kurmay başkanı.
Savaşın ve büyük taarruzun bütün aşamalarında cepheyi yöneten ikinci isim. 9 Eylül'de Mustafa Kemal Paşa ile birlikte İzmir'e giren komuta heyetinde…
Cumhuriyet döneminde Mareşal Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanı, Asım GündüzGenelkurmay İkinci Başkanı.
1946'da emekli olana kadar bu görevde kalıyor, 1970 yılında vefat ediyor.
Asım Gündüz'ün ölümünden sonra basılan çok ilginç bir kitabı var. Bu süreçte yaşadıklarını anlatıyor:
“Hatıralarım.” (Kervan Yayınları.)

★★★

Suudilerin cinayeti sonrasında elimiz kolumuz bağlı oturduk, katillerin kaçmasına göz yumduk ve ulusal onurumuzu zedeledik.
Peki Cumhurbaşkanı Atatürk ülkemizin ulusal onurunu nasıl korurdu, işte o kitaptan bir örnek… Asım Paşa anlatıyor:
“Osmanlı İmparatorluğu döneminde Akdeniz'de dolaşan İngiliz donanmasına mensup gemiler Kuşadası limanına gelir ve mürettebat elini kolunu sallayarak sahile çıkardı.
Cumhuriyet döneminde yine bir İngiliz donanması Kuşadası'na yanaşmış ve mürettebatını karaya çıkarmak istemişti.
İngiliz askerleri karaya çıkınca Mehmetçik hemen silahına sarılmış ve ateş açmıştı.
Bu olay üzerine İngiliz İmparatorluğu adeta yerinden oynadı. Bütün İngiliz gazeteleri bize ateş püskürüyordu.”

★★★

Şimdi işin sonrasını görelim:
“Atatürk olayı öğrenince Mareşal Fevzi Çakmak'la beni çağırdı:
‘Mareşalim hemen emir verin, İzmir bölgesinde bir manevra yapılsın.'
Aynı gece Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a da şu talimatı verdi:
‘İngiliz sefiri (büyükelçisi) sana gelince tek kelime bile konuşmasına fırsat vermeden soracaksın:
‘Bir devletin kıyı ve limanlarına izinsiz girmek devletler hukukunda yazılı mıdır? Yoksa İngiliz İmparatorluğu sömürgelerine doyamamış da o yüzden mi topraklarımıza tecavüz arzusu göstermektedir? Bir savaş bahanesi mi aramaktadır' diye sen onu soru yağmuruna tutacaksın.
Bu suretle sefirin hazırlıklarını boşa çıkarırsın.
Eğer özür diler, bir yanlışlık olduğunu söylerse meseleyi kapatmaya çalışırsın. Kuşadası kaymakamına da böyle emir verilsin.”

★★★

Genelkurmay İkinci Başkanı, yanında geçen olayın sonrasını şöyle anlatıyor:
“Gerçekten de Atatürk'ün dediği gibi olmuştu. İngilizler önce yüksek perdeden konuşmaya kalkışmışlardı. Fakat bizimİzmir'deki müstahkem mevki birlikleriyle birlikte Balıkesir'deki İkinci, Afyon'daki Birinci Kolorduları harekete geçirmemiz üzerine yelkenleri suya indirmek zorunda kalmışlardı.”
Bu satırları okuyunca gözlerim doldu…
“Bir milletin haysiyeti, bir ülkenin onuru işte böyle korunur” diye düşündüm…

★★★

Ve aynı kitaptan bir başka ilginç olay.
Asım Gündüz, Orgeneral Mustafa Muğlalı ile ilgili bir gerçeği açıklıyor.
Muğlalı nice savaşlarda boy gösteren gerçek bir kahraman. Rumeli'de Bulgar ve Sırp komitacılara karşı savaşmış, Birinci Dünya Harbi'nde, Balkan Harbi'nde ve İstiklal Savaşımızda önemli görevler almış bir kahraman.
1930 yılında yobazların Menemen'de Asteğmen Kubilay'ı kafasını keserek şehit ettikleri olay sonrasında kurulan ve sanıkları yargılayan sıkıyönetim mahkemesinin (Divan-ı Harp) başkanı.

★★★

Atatürk'ün bütün amacı Hatay'ı Fransız egemenliğinden kurtarıp Türkiye topraklarına katmak.
Bütün altyapıyı hazırlıyor ama ne acıdır ki, resmen katılma onun ölümünden sonra gerçekleşiyor.
Söz yine Asım Gündüz'de:

★★★

“…Atatürk Hatay konusunda komutanlarla bir toplantı yaptı. Toplantıya beş kolordunun komutanları da katıldı.
Atatürk, Hatay adını verdiği Antakya veİskenderun'un tarihi ve coğrafi durumunu uzun uzun anlattı ve burasının Türk yurdunun bir parçası olduğunu söyledi.
Hatay'ın Türkiye'ye katılmasının nasıl ve hangi yolla gerçekleşeceğini komutanlara sordu.
Birinci Kolordu Komutanı Korgeneral Mustafa Muğlalı heyecanla söz aldı ve şöyle dedi:
‘Atam siz üzülmeyin… Beni Kayseri'deki 6. Kolordu'ya tayin edin. Bir manevra bahanesiyle ben bölgemde kısmi seferberlik ilan ederim.
(Sizin haberiniz yokmuş gibi) Emrimdeki iki tümen ve Dörtyol'daki dağ tugayı ile Suriye'ye girip Antakya ve İskenderun'u Fransızlardan alırım…'
Mustafa Muğlalı hakikaten kahraman ve fedakâr bir subaydı… Orgeneralliğe ve ordu komutanlığına kadar yükselmişti.”

★★★

İşte olayımızın devamı. Asım Gündüz'ü izlemeyi sürdürüyoruz…Atatürk o sırada hasta. Muğlalı çareyi söylüyor:
“Paşam ben Suriye'ye girip oraları Fransızlardan alınca siz benim asi (devletin emirlerine karşı çıkan bir komutan) olduğumu açıklar ve idam edersiniz. Yeter ki siz üzülmeyin ve arzunuz gerçekleşsin.”
Atatürk bu sözler karşısında heyecanlanmıştı. Kalktı, Mustafa Muğlalı'yı kucakladı ve öptü…”
Hey gidi günler hey! Ülkesinin onuru uğruna idam edilmeyi bile göze alan komutanlar!

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 06.11.2018 04:03
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol