Toprak

22 Ocak 2020 Çarşamba 08:39
Toprak

Siyasilerimiz gazetecilerimiz, devletin bekasından bahsederken, sık sık “Atatürk'ün dediği gibi, söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” filan der.

Çok şık laftır…

Ama, Atatürk'ün böyle bir lafı yok.

Eğilip bükülerek bu hale getirilen o lafın orijinal hali nedir derseniz?

“Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez”dir.

Çünkü…

Doğa aşığıydı Mustafa Kemal.

Kurtuluş Savaşı'nda kan gövdeyi götürürken, memleketin akıbetinin ne olacağı bile henüz belli değilken, Ankara'dan Yunan toplarının sesi duyulurken, “orman”ların öneminden bahsediyordu.

Tee 1922 yılında mesela, TBMM yasama yılı açılış konuşmasında “memleketin varlığı ve sağlığı konusunda önemi kesin olan ormanlarımızı, modern önlemlerle iyi duruma getirmek, genişletmek öncelikli kurallarımızdan biridir” diyordu.

Henüz Cumhuriyet'i bile ilan etmeden önce, Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi'ni toplamıştı, alınan kararlardan biri şuydu: “Ormanları evlat gibi sevmeli, orman yetiştirmeli.”

En büyük hayallerinden biri, İstanbul'u ormanlar içinde bir şehre dönüştürmekti.

1928 yılında, Boğaz'da motorla dolaşıyordu, Salacak'tan geçerken, İstanbul belediye başkanı Muhittin Üstündağ'a şunu söylemişti…

“İstanbul'u ağaçlarla bir kat daha güzelleştirmek için, sırf bu iş için İstanbul belediye başkanı olmak istiyorum.”

Anadolu bozkırının ortasına “orman” adıyla çiftlik kurdu.

Ot bile bitmiyordu ama, “orman” demişti.

Orman Çiftliği, aslında, vizyonunun adıydı.

Ziraat mühendislerini topladı, Orman Çiftliği yapmak istediği araziye götürdü, “tüm masrafını kendi cebimden karşılayacağım, ormanı buraya kuracağız” dedi.

Dedim ya, üzerinde ot bile bitmemiş, uçsuz bucaksız kel bir araziydi.

Ziraat mühendisleri “aman yapmayın etmeyin” dediler, “paranıza yazık, burada hiçbir şey yetişmez, mümkün değil…”

O ise kararlıydı.

“İnceleyin, rapor hazırlayıp getirin” dedi.

İncelediler, getirdiler.

Yine olumsuzdu.

Uzman görüşleriyle açık açık “burada bitki yetişmez” yazıyordu.

Suratını ekşitti…

Raporun en sonundaki uzman imzalarının bulunduğu sayfayı açtı, kalemini aldı, o imzaların üstüne şunu yazdı:

“Burası vatan toprağıdır, kutsaldır, kaderine terk edilemez!”

Evet…

Atatürk'ün kastettiği vatan, soyut bir devlet kavramı değil, üzerinde yaşadığımız topraktır.

Devletin bekası, toprağımızın bizatihi kendisidir.

Toprak Dede…

Hayrettin Karaca yıllarca işte bu beka'yı korumaya çalıştı.

Atatürk'ün “vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözünü, TEMA Vakfı'nın sloganı yaptı.

Ömrü boyunca dilinde tüy bitti…

“Her şeyi ithal edebilirsin, toprağı ithal edemezsin” dedi.

“Tarım alanlarını yok ediyoruz, kendi kendimizi öldürüyoruz, kendi kendimizin katiliyiz” dedi.

“Toprak yoksa hayat yok, Atatürk'ün söylediği gibi, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” dedi.

Devletin bekası, toprağımızın bizatihi kendisidir.

Toprak Dede'yi toprağımıza defnederken, herkesin kendi kendine sormasının vaktidir…

Vatan toprağına emlak fiyatı biçenler, vatan toprağını elaleme satanlar, vatan toprağına siyanür döktürenler, köprü havalimanı kanal ayaklarıyla, rant hırsıyla, talan hırsıyla vatanın ormanını, vatanın toprağını katledenler… Devletin bekasından bahsedebilir mi?

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 22.01.2020 12:13
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol