Y. Çağ Yazarı ve önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Takan, yine çarpıcı bir konuyu gündeme taşıdı. Takan, Suudi Arabistan'ın Türkiye üzerinde büyük oyunlar peşinde olduğunu öne sürdü!
Dünün en flaş başlıklarından biriydi!..
"İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs gündemiyle toplandı. Zirveye Suudi
Arabistan'dan devlet başkanı düzeyinde katılan olmadı."
Hiç de şaşırmadım!..
Fotoğrafa baktınız, muhtemelen Arapça bilmediğinizden hiç bir şey
anlayamadınız...
Tarih, 11 Aralık. Yani, İstanbul'da Kudüs zirvesinin toplanmasından 2 gün önce.
Okaz isimli Suudi gazetesinden bir gazeteci Kandil'e gitmiş, terörist
elebaşlarından Rıza Altun (fotoğrafta gördüğünüz kişi de o eli kanlı katil-aht)
ile röportaj yapmış ve 11 Aralık'ta gazetede yayımlanmış. Terörist elebaşı, PKK
terör örgütünün bilinen söylemlerini tekrar ediyor. Önceliklerinin Türkiye'ye
karşı mücadeleleri olduğunu, Suriye'de PYD/YPG'ye her türlü desteği
vereceklerini, Afrin'e müdahale halinde ikinci Kobani'nin yaşanacağını kusuyor.
"Ee, ne var bunda? Kahpeler her zamanki gibi" diyeceksiniz. Eyvallah da!.. Bu
röportaj ile ilgili ilginç olan husus şu; Suudi gazetelerinin Riyad'daki
saraydan habersiz böyle bir şey yapması pek mümkün olamayacağına göre şu ortamda
yayımlanıyor olması doğrudan Türkiye'ye mesajdır. Suudi Arabistan'ın İsrail ile
gizli ilişkiler çerçevesinde Orta Doğu'da bir Kürdistan kurulması planı üzerinde
anlaştıkları açığa çıkmıştı. Geçen ay bir Suudi Bakanın, Suriye'de Rakka'yı
ABD'nin IŞİD özel temsilcisi McGurk ile ziyaret edip SDG-YPG ile görüştükleri
basına yansımıştı. Kudüs krizi bağlamında Suudilerin cılız tepki verip
İsrail-ABD ittifakını destekleyecek görüntüsü verdiği bugünlerde yayımlanan bu
röportajın manidar olduğunu görmek için her halde çok zeki olmak gerekmiyor!..
Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı: "Katar ve Türkiye, radikal ideolojinin yeni
sponsorları".
Hoppala!.. Bu da nereden çıktı?..
Yukarıdaki başlık dün The National'dan Joyce Karam'ın haberinin başlığı. Habere
göre, İngiliz mevkidaşı Mark Sidwell ile birlikte, Salı günü Washington'da
Policy Exchange'in düzenlediği bir programa katılan ABD Başkanı Donald Trump'ın
Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymon McMaster, ABD çıkarlarına yönelik
olarak üç küresel tehdit bulunduğunu ve bunların ikisinin Orta Doğu'da olduğunu
söyledi. Küresel tehditler arasında, 'revizyonist güçler' Çin ve Rusyaile
'terörü destekleyen, toplu katliama yönelik silahların peşinden giden' İran ve
Kuzey Kore'yi sayan McMaster, üçüncü tehdidin de cihatçı radikal gruplar
olduğunu belirtti.
"Radikal İslamcı ideoloji açık bir şekilde tüm medeni insanlara yönelik büyük
bir tehdit" diyen McMaster, Suudi Arabistan'ın yıllar önce bazı terör
örgütlerini desteklediğini söyledi ancak günümüz için ana destekçilerin Katar ve
Türkiye olduğunu iddia etti ve "bu destek şu anda çoğunlukla Katar'dan ve
Türkiye'den geliyor" dedi.
Hızını alamamış McMaster efendi!..
Mısır'ın 2013 yılında devrilen eski lideri Muhammed Mursi'ye referansla, başka
bir "Mursi modeli"nden kaçınmak için bireysel özgürlüklere saygı duyan muhalif
grupları desteklemek gerektiğini söylemiş.. Bir diğer Müslüman Kardeşler modeli
olarak ise AKP'yi örnek göstermiş. "Sivil toplum üzerinden etkin hale gelerek
gücü tek bir partinin elinde konsolide ediyorlar, üzücü bir şekilde bu (AKP'nin
yükselişi), Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmasına da yol açan bir problem oldu"
diye de konuşmuş.
Şimdi bir dakika soluklanın!.. Türkiye'de benden daha hızlı bir AKP ve Erdoğan
muhalifi tanımam. Ama, her zaman da derim; her türlü ahval ve şerait içinde
göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Burası ne Irak ne Suriye ne de Libya. Ve şartlar
ne olursa olsun, olmasına da müsaade etmeyeceğiz.
Trump'ın ulusal güvenlik danışmanının bu açıklamasının ne manaya geldiğini
21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı stratejist Cahit Armağan Dilek'e sordum.
Cevabı çok net oldu: "Adeta Türkiye'ye savaş ilanı. Türkiye'yi ABD'nin tehdit
olarak belirlediği radikal İslamcı ideolojinin sponsoru olmakla suçluyor." dedi.
Dilek şöyle devam etti:
"McMaster, Katar'la birlikte Türkiye'yi suçladığı bu konuşmasında Suudi
Arabistan'ı da temize çıkarması ilginç. Trump'ın Mayıs 2017'deki Suudi Arabistan
ziyaretinde Suudlar liderliğinde Sünni ordusunun kurulmasına verilen destek,
ABD-S.Arabistan-Mısır liderlerinin ortaklaşa açtığı terörizmle ve radikal
ideolojiyle mücadele merkezi McMaster'ın başını çektiği Trump yönetiminin Suudi
Arabistan'a verilen yeni rolü de işaret etmişlerdi. Yani Orta Doğu'da yeni
dizaynı Suudiler üzerinden yapacaklardı.
Haziran 2017'de başlayan Katar krizi sonrasında Suudi Arabistan'dan gelen ılımlı
İslam'a geçiyoruz açıklamaları, yeni veliaht prensin belirlenmesi ve Suudi
Arabistan'da sosyal hayatta başlayan yumuşatmalar, son olarak saray içinde
yaşanan darbe girişimlerinin hepsi sözde radikal İslamcı ideolojiyle mücadelede
geçmişleri kanlı ve karanlık Suudileri aklayıp öne çıkarmanın algı yönetimiydi.
McMaster'ın son açıklaması, Katar kriziyle birlikte Türk hükümetinin Katar ile
yakın dayanışma içinde olması ve bundan vazgeçmemesi nedeniyle Trump yönetiminin
Katar ile birlikte AKP hükümetini hedefe oturttuğunu göstermektedir. McMaster bu
konuşmasında Trump'ın ABD'nin yeni ulusal güvenlik stratejisinin Pazartesi günü
açıklanacağını da söylüyor. Bu strateji dokümanına son şekline verenin McMaster
olduğu aşikar. Dolayısıyla bu strateji dokümanında Türkiye'nin mücadele edilmesi
gereken unsurlar arasında yer alması büyük ihtimal gözüküyor.
McMaster'ın bu açıklaması Trump yönetiminin Erdoğan yönetimiyle ipleri koparma
aşamasında olduğuna işaret etmesi açısından da kritik."
"Suud bize büyük oyun oynuyor" diye başlamıştık ama patronu apaçık ortada!..
Büyük oyunu bozmanın tek yolu var; ilmî milliyetçilik!..
yuzdeyuzhaber
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol