"ŞIMARIK ZENGİNLER, TOPLUMU SINIFLARA AYIRIYOR"

İhsan Eliaçık, Kuran'ın dil, din, ırk, renk, kültür, sanat, düşünce ve inanç bakımından tek tip hale gelmiş bir toplumu şiddetle reddettiğini, aslolanın hayırda yarışmak ve verilmiş vermek olduğunu söyledi.

10 Şubat 2014 Pazartesi 10:11

 Kur'an'da “ümmet-i vahide” kavramının yeraldığını ve beş farklı yerde geçtiğini belirten Eliaçık hoca, " Bu ayetlere analitik bir gözle baktığımızda görürüz ki bir taraftan “İşte sizin toplumunuz böylesi tek bir toplumdur” denirken, diğer taraftan “Eğer Allah isteseydi insanları tek toplum yapardı fakat zenginliğe imrenmesinler diye yapmıyor” denmesi Kur’an’ın istediği tek toplumun, bir tarafta zenginlikten şımarmışların ve diğer tarafta onlara özenip imrenenlerin olduğu bir toplum değildir. Yani sınıflı bir toplum değildir. Bilakis Kur’an’ın istediği tek toplum, “sınıf” (zebr, hizp, şia) bakımından tekleşmiş toplumdur. Dil, din, ırk, renk, kültür, sanat, düşünce, inanç vs. bakımından herkesin tek tip hale geldiği bir toplum değildir. “Ümmet-i vâhide” ayetlerinin geçtiği yerlerde servet ve nüfuzdan (mâl ve benîn), lüks hayattan (zuhruf) bahsedilmesi, bunlardan kaynaklanan gurupların, hiziplerin, sınıfların mahkum edilmesi ve bunun giderilmesi için de “hayırlarda yarışmanın” ve “verileni vermenin” sürekli emredilmesi açıkça bunu göstermektedir" dedi.


ÜSTÜNLÜK TASLIYORLAR...
Yine bu ayetler ışığında tek toplumun parçalanmasının, gruplara ayrılmasının, mal ve oğul sahiplerinin üstünlük taslamasının toplumda sınıflaşmalara neden olduğunun görüldüğünü kaydeden Eliaçık, " Tek toplumun parçalanması, guruplara, kastlara, sınıflara ayrılmasının sebebi, içimizden bazılarının “mal ve oğullar” (mâl ve benîn) sahibi olması ve bunları “kendilerine özel olarak verilmiş hayır” sanmalarından dolayıdır. Yani servet, zenginlik ve nüfuz (mal ve oğullar) sahibi kimseler, biriktirdikleri (kenz) ile toplumda ayrıcalık ve üstünlük taslamakta ve “kendi yanlarında olanla şımararak” toplumda sınıflaşmalara neden olmaktadırlar. Oysa yapılması gereken, mal ve oğullar sahibi olmanın kendilerine özel bir hayır (mülkiyet) olduğunu sanmak değil; hayırda yarışmak (yusâriûne fi’l-hayrât), verileni vermek (yu’tune mâ âtev)… İşte bunu yapanlar Rablerine karşı korku ve titreme içinde olanlar, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine ortak koşmayanlar ve kalpleri korku ile ürperenlerdir. Demek ki özel mülkiyet yığarak onunla şımarmak, mal ve oğullar (servet ve nüfuz) sahibi olmakla tek toplumu sınıflara ayırmak, “hayr” (karşılıksız bağış) ve “i’ta” (karşılıksız veriş) kaçkını olmak ayetleri inkar, şirk, Allah’tan korkmamak ve ürpermemek oluyor" dedi.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 10.02.2014 10:21
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
hasan dalgıç 2014-02-11 07:46:30

elinize ve dilinize sağlık sayın eliaçık hoca,kuranı sizin kadar doğru tefsir eden draha kim var bilmiyorum bils elmer bile efendilerinden korkuyorlar alahtan korkacaklarına efendilerinden korkuyorlar.