'OSMANLILAR CEHENNEMDE YANMAKTAN KURTULAMAZ'

İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık hoca, Ortadoğu’da yükselen selefilik akımını ve Türkiye’de de kendisini İslam'i duruş olarak tarif eden ancak uygulamaları ile faşizan rejim görüntüsü çizen anlayışı değerlendirdi. İşte o sözler!

30 Haziran 2017 Cuma 01:24

" İslam dünyasında yükselen akımlar tarihten günümüze kalmış miraslardır bunların birçoğu tarihte kalmış ayrılıkları devam ettirirler. Kimi şii kimi sünni olduğunu söyler; kimi Emevilerin, kimi Abbasîlerin, kimi Osmanlının hala etkisi altındadır. Onları diriltmeye çalışırlar çağdaş dünyaya uygun bir İslam yorumu yapamazlar.  Bu yüzden gericidirler zaten. Mesela Türkiye’dekiler: Osmanlı hevesi içindedirler; Osmanlı dirilince her şey hallolacak. Hâlbuki Osmanlının kendine faydası olsa çökmezdi zaten. Niye çöktü Osmanlı diye düşünmezler, padişahlığın tek adamlık adı altında İslam’a uygun olduğunu zannederler. Şu an olan da bu tek adamlık yavaş yavaş buna dönüşüyor; sarayda oturuyor, KHK adı altında fermanlar yayınlıyor, memleketi yönetmeye çalışıyor, şaşaalı bir hayat sürüyor, İstanbul’un tepelerinden birine sultan camisi yaptırıyor. Süleymaniye camisini kanuni yaptırmış İstanbul’un bir tepesinde fatih camii başka bir tepesinde şimdi de Sultan Recep Tayyip Erdoğan camii Çamlıca tepesine konmuş olacak. Tamamen padişah özentiliği içinde. Hâlbuki padişahlığın eleştirilmesi gerekiyor. Özendikleri Osmanlılılar bana göre beş sebepten cehennemde yanmaktan kurtulamazlar birincisi babadan oğula geçme, saltanat. İkincisi evlat katli. Üçüncüsü devşirme sistemi. Dördüncüsü cariye hayatı. Beşincisi de fetih adı altında işgaller. Bunların hiçbirinin kuranda yeri yok. Ama bütün Osmanlı Selçuklu Abbasî Emevi İslam anlayışı bunlar üzerine kurulu. Ortadoğu’daki dini akımların çoğu bunları devam ettiriyor hala. Zihni geçmişte yaşıyor bedeni bu çağda yaşıyor. Buradan Müslümanlığa hayır gelmez ki insanlığa gelsin. Türkiye’deki gidişatta bu yönde. Kur’an-Kerim’de firavun karakteri vardır, bu karakter itikatla ilgili değil yönetimle ilgilidir. Yöneten kişi firavun olabilir; bir ailedeki baba da firavun olabilir. Firavunluk yönetme, etme-eyleme tarzıyla ilgilidir. Mesele bir adam ‘buranın sahibi benim bana sorulacak benden izinsiz hiçbir şey yapılmayacak, buranın eşyası da bana ait, sahibi de benim’ dediği zaman firavunlaşmış oluyor işte. Bir şeyin mensubu değil sahibi olarak kendisini görüyorsa onda firavunluk vardır. Adam kendini devletin sahibi olarak görüyor, mensubu olarak değil. ” ben bu ülkenin sahibiyim.” diyor. Halkın da sahibi olarak görüyor halktan biriyim onlara mensubum yerine bu halk bana ait dediği zaman işte o firavun oluyor. Etrafınıza bakın hangi ülkede, ülkenin, devletin ve halkın mensubu değil sahibi olarak kendini kim görüyorsa o toprakların firavunu odur. Her şeyin sahibi benim anlayışıyla bütün devleti kendine göre şekillendiriyor. Başkası da var onların da fikrini soralım beraber yapalım eyleyelim. Peygamber Mekke’den Medine’ye gelmiş Medine’nin sahibi olarak kendini görmemiş; onlara mensup olmuş gelin birlikte yapalım demiş. Onların dini siyasi itikati haklarını iade etmiş onları birer neşen değil özne yerine koymuş Medine sözleşmesini imzalamış. Örnek alınması gereken bunlardır."

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol