Katliamın Tarihi: 2 Temmuz...

2 Temmuz 1993'te Sivas'ta yaşamını yitirenler her yıl olduğu gibi bugün de Türkiye'nin farklı yerlerinde düzenlenen eylem ve etkinliklerle anılacak. Son yıllarda sosyal medya da anmalar için yoğun olarak kullanılıyor.

02 Temmuz 2020 Perşembe 06:56
Katliamın Tarihi: 2 Temmuz...

Sivas Katliamı, Madımak Katliamı ya da Madımak Olayı olarak bilinen 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta gerçekleşen ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Madımak Olayı ‘nda dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi de hayatını kaybetmiştir.

MADIMAK OLAYI

Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti.

MADIMAK OTELİ'NİN YAKILMASI

Madımak Olayı ‘nda grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak Oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci , Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi.Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan karşıt görüşlü kalabalığa doğru itildi. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.Madımak Olayı sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ve 2 gösterici yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi. 

MADIMAK'I ANLAMANIN ANAHTARI

Egemen güçlerin kendilerini ‘huzursuz’ hissettikleri dönemlerle toplumdaki farklı etnik ve dini/mezhepsel kimlikleri birbirine düşürmeyi amaçlayan katliamlar ve siyasi cinayetler arasında paralellik vardır.

Sivas’taki Madımak Oteli’nde yaşanan katliam, sadece bir gün içinde gerçekleşen birtakım olaylar zincirinin sonucu değildi. Oysa Türkiye’de özellikle İslamcılar, Türkçüler ve bazı ana akım siyasi yaklaşımlar, katliamı hâlâ bu şekilde meydana gelen münferit olaylara bağlıyor. Tıpkı o dönemin ve bugünün egemen siyasetçileri gibi…

KATLİAMLAR VE İKTİDARLAR

Türkiye’de toplumsal muhalefet dinamizminin yükseldiği ve emek hareketlerinin kendisini gösterdiği dönemlerde bazı odaklar tarafından katliamlar, suikastlar düzenlendiğini unutmamalıyız. Ülkemizde egemen güçlerin kendilerini “huzursuz” hissettikleri dönemlerle toplumdaki farklı etnik ve dini/mezhepsel kimlikleri birbirine düşürmeyi amaçlayan katliamlar ve siyasi cinayetler arasında paralellik vardır. Bu yolla siyaset şekillendirilmek istenmiştir. Türkiye’de muktedirler kimi toplumsal fay hatlarını kendi iktidarlarını korumak amacıyla daima kullanmıştır.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi öncesinde yaşanılanları hatırlayalım. Türkiye’de devrimci hareket ve örgütlü işçi sınıfı mücadelesi düzenin gündelik hayatta dahi kendini yeniden üretmesini zorlayan bir gelişkinliğe ulaşmıştı. Buna karşın Türk-İslam sentezine dayanan faşist saldırılar, düzene itiraz eden halk kesimleri üzerine yoğunlaşmıştı. MHP’lilerin düzenlediği bu saldırıların bir bölümü, Alevi-Sünni çatışması yaratmak amacı taşımaktaydı.

1978 yılının başında MHP’nin ortağı olduğu Milliyetçi Cephe hükümeti düştü. Özellikle bu tarihten itibaren, Alparslan Türkeş’in “Altın Hilal” ismini verdiği Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Malatya ve Maraş gibi şehirlerin bulunduğu bölgede MHP’liler her türlü etnik ve dinsel çatışmayı körükleyen cinayet, sabotaj ve bombalama gibi saldırılarda bulundu.

Bu şehirler özellikle seçilmişti. Düzen karşıtı halk hareketinin güçlü olduğu yerlerde MHP varlık göstermekte zorlanıyordu. Ancak “Altın Hilal” bölgesindeki şehirler “milli ve manevi” duyguların kullanılarak bir kargaşa yaratılmasına daha müsaitti. O bölgede yaşayan Alevilere faşist çeteler tarafından sistemli saldırılar başlatıldı.

MARAŞ KATLİAMI

1978’in aralık ayında düzenlenen Maraş Katliamı, yukarıdaki koşullar içinde gerçekleştirildi. Maraş’tan önce Sivas, Elazığ ve Malatya gibi şehirlerde katliam denemeleri oldu. MHP’liler hem o şehirlerde hem de Maraş’taki katliamda doğrudan yer aldı.

Bir ülkücü olan Ökkeş Kenger’in (sonradan soyadını Şendiller olarak değiştirdi) yine ülkü ocaklarının gösterdiği bir filmin sinema salonuna provokasyon amacıyla bombalı saldırı yapmasıyla olaylar başladı. Böylece planlı kurguyla şehirdeki Sünni halkın öfkesi Alevilere, devrimcilere ve solculara yöneltilecekti. Aynı günün akşamı Ökkeş Kenger’in Ankara’daki Ülkü Ocakları Genel Merkezi’ne telefon ederek, “Görevin tamamlandığını” söylediği daha sonra ortaya çıktı. Katliamın gerçekleştiği günler boyu Maraş ve Ankara arasında yoğun bir telefon trafiği oldu.

Kendi etkinliklerini kendilerine bombalattıkları provokasyon sonrası gelişen olaylarda MHP’liler, “Müslüman Türkiye”, “Zafer İslam’ın” ve “Komünistlerin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz” sloganlarıyla halkı sürekli tahrik etti. Dinciler tarafından Alevilerin evleri ve işyerleri tespit edildi, katliamın gerçekleştirileceği mahallerin sorumluları belirlendi. Katliam için gerekli mühimmat sağlandı. Tüm bu tertipler sonunda Maraş’ta vahşice işlenmiş cinayetlerin olduğu bir katliam düzenlendi.

12 EYLÜL’E GİDEN SÜREÇTE MHP

120 insanın öldürüldüğü, 200 civarı evin yakıldığı Maraş Katliamı, 12 Eylül 1980 öncesinde düzenlenmiş, oldukça sistemli ve planlı bir şekilde uygulanmış faşist katliamlardan sadece bir tanesiydi. Maraş’ın, 12 Eylül’e giden yolda etkisi büyük oldu. Maraş Katliamı sonrası Alparslan Türkeş’i memnun edecek şekilde birçok ilde sıkıyönetim ilan edildi. Birkaç ay sonrasında ordu içerisinde darbe planlaması yapmak için gizli bir “Çalışma Grubu” oluşturuldu. Sıkıyönetim ilanıyla beraber hükümetin de içinde yer aldığı “Sıkıyönetim Eşgüdüm Başkanlığı” kurulduysa da güç zamanla ordunun tarafına geçti ve 1979’da Kenan Evren sıkıyönetim komutanlıklarının artık bu başkanlığa bağlı olmadığını belirtti.

Ayrıca MHP’nin o dönemde Özel Harp Dairesi’nin sivil kanadı gibi çalıştığı hatırlanacak olursa, Maraş Katliamı’nda kontrgerillanın ve CIA’in parmağı olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Bu güç merkezlerinin ortak amacı orduyu müdahaleye teşvik etmektir.

12 EYLÜL DARBESİ

1978 yılından sonra da saldırılar artarak devam etti.

24 Ocak 1980 Kararları’nı o dönemde uygulayamayacağını anlayan egemen güçler, “Canı sıkıldığı için adam öldürdüğünü” söyleyenlerin saldırılarını tırmandırdı. 1980’in ortalarında Çorum’da Maraş benzeri bir katliam yaşandı. Ve neticede 12 Eylül 1980’de ordu yönetime el koydu.

Neoliberal iktisadi ve kültürel dönüşümünü gerçekleştirmek ise 1980’li yıllarda Turgut Özal’a ve ANAP’a ‘nasip oldu’.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 02.07.2020 07:18
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol