Onca hayati sorun varken ülke gündemini işgal eden AKP'li belediye başkanları
istifaları magazininden (!) farklı bir noktaya gidelim. Başbakanlıktan azledilen
Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli arasında yaşanan
sert kavgaya... AKP'nin iç işleri hakkında görüş belirtmeyi doğru bulmadığını
beyan eden Bahçeli ne oldu da Davutoğlu'na en sert tonda çaktı?
11 Ekim tarihinde kaleme aldığımız "Kabile Devleti miyiz" başlıklı yazımızda şu
satırlara yer vermiştim:
"7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından başlayan koalisyon hükümeti kurma
çalışmalarında istikşafi görüşmeler sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu
bir lidere bir şeyler söyler.. O da Erdoğan'ın kulağına gider. Sonrasını,
Davutoğlu'nu azle götüren süreci ve kendisine yapılan kötü muameleyi yeri ve
zamanı geldiğinde kaleme alınmak üzere başka bir yazıya bırakıyorum..."
Ucundan biraz çıtlatmanın zamanı geldi. Önce, Davutoğlu'nun 10 maddelik Kerkük
çözüm önerisinin ardından önceki gün Bahçeli'nin grup toplantısındaki sert
sözlerini hatırlayalım:
"Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği
içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir.
Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun."
Bu zehir zemberek ifadelere Davutoğlu aynı gün 10 maddelik bir açıklamayla
cevap verdi. Davutoğlu, "Türklük dersi vermek, Kerkük'e uğramamış olanların
haddine değildir" dedi. Davutoğlu, kavgada bile kullanılmayacak sözler sarf etti
Bahçeli'ye. MHP Genel Başkanını "FETÖ ile aynı dili kullanmakla" suçladı.
Bahçeli'nin 17.25 saati önünde çektirdiği fotoğrafları hatırlattı... Davutoğlu,
ifadelerin daha da ağırlaştırıp, "partisini baraj tehdidi ile yüz yüze bırakmış
bir genel başkanın, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 49.5 oy alarak
milletimizin büyük teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu kesintisiz bir
şekilde sürdüren partimizin politikalarını belirleme ve yönlendirme arzu ve
teşebbüsü, AK Parti'ye gönül veren milletimizi de rahatsız eden açık bir
hadsizliktir. Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark
kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya
mahkumdur. Partimizin birliği ve beraberliği, ülkemizin huzur ve refahı için hiç
bir fedakarlıktan kaçınmayacağımız da tecrübelerle sabittir" dedi.
Davutoğlu'na cevabı dün MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın şu sözlerle
yetiştirdi:
"Sultan Birinci Abdülhamit döneminde sırf isimleri 'Mehmet' olduğu için sadarete
getirilen ve çapsızlıkları ortaya çıkınca kısa sürede görevine son verilen 7
paşadan biri olan Yağlıkçızade Derviş Mehmet Paşa gibi, Ahmet Davutoğlu da isim
ve soyadında bir keramet bulunmadığı kısa sürede anlaşılarak azledilmiştir. Buna
rağmen Sayın Davutoğlu niye azledildiğini henüz idrak edememiştir."
"Şark kurnazı"..." Çapsız"...
Ahmet Davutoğlu, kendisini azil sürecine götüren süreçte düğmeye nasıl
basıldığını çok iyi biliyor...
Bu satırların yazarının yıllardır Erdoğan ve Bahçeli arasındaki gizli ittifakı
somut bilgilerle kaleme aldığının en yakın şahidi sizlersiniz. Onca hakaret ve
tehdide rağmen doğru bildiklerimi söylemekten hiç yılmadım. 7 Haziran 2015
seçimlerinden sonra tek başıma da kalsam Erdoğan- Bahçeli gizli görüşmelerini
ve varılan mutabakatlar sonucunda baskın seçime gidileceğini yazdım durdum. 1
Kasım sonuçları ve daha sonra Davutuğlu'nun da Başbakanlıktan nasıl gönderildiği
malumunuz. Arşivdeki yazılarımda...
İşte, bugün patlak veren münakaşanın perde arkası da ta o günlere dayanıyor.
Sizler, istikşafi görüşmeler sırasında koalisyona ayak direyen ve sebeplerini
bir türlü kamuoyuna izah edemeyen Bahçeli'nin siyah çantasında neler olduğu ile
meşgul edilirken, sarayda her şey kotarılmıştı. Çok yakınındaki bir isim o
günlerde Ahmet Davutoğlu'nun kaleminin sarayda nasıl kırıldığını bana şöyle
anlatmıştı:
"Davutoğlu ile Bahçeli ikili koalisyon görüşmeleri sırasında, Ahmet bey Devlet
beye "Biz koalisyonu kuralım. Cumhurbaşkanı da anayasal sınırları içinde
Cumhurbaşkanlığı görevini yürütür' önerisini götürdü. Devlet bey buna hiç sesini
çıkarmadı. Sonradan öğrendik ki, Bahçeli bunu Erdoğan'a aynen aktarmış. Bizim
kalemimizde o gün kırılmış."
Aynı sağlam kaynaktan şunları da dinlemiştim:
"Ahmet Davutoğlu, azledildikten sonra saraya 'sayın cumhurbaşkanına bari bir
teşekkür edeyim' diye gitti. Cumhurbaşkanımız Ahmet beyi tam 2 saat özel
kaleminde bekletmiş. Sonra 5 dakika görüşmüş. 'Ne teşekkürü" deyip göndermiş.
Böyle hak etmediği ağır bir hakarete de maruz kaldı Davutoğlu..."
Öznesi "Kerkük" görünse de bu kavga o kavga değil. Bu hesaplaşma bambaşka bir
hesaplaşma. Kilometre taşları 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015, 5 Mayıs 2016,
MHP'de olağanüstü kongre taleplerinin anti demokratik yollarla engellenmesi,
"Getirin anayasa değişikliğini...", 16 Nisan 2017... Çapulcubaşı Barzani'nin
sözde referandumu ve sonrasında olup bitenler ve bitecekler... Hiçbiri
tesadüfler neticesi değil... Kasım ayı çok sıcak geçecek. (Kaynak: Ahmet Takan)
yuzdeyuzhaber
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol