'İSLAMCILAR İKTİDAR SINAVINI KAYBETTİ...'

İlahiyatçı İhsan Eliaçık, din argümanıyla iktidara gelen anlayışın bu sınavı veremediğini ve çöküşün yakın mutlaka gerçekleşeceğini söyledi.

19 Temmuz 2017 Çarşamba 00:51

Yeni Gündeme konuşan Eliaçık hoca, sorgulanmış İslam'ın yeni nesiller için yepyeni bir gelecek vaadettiğini belirtti. İşte o açıklamalar:

" Keşke her şey bizim anlattığımız gibi olsa hiçbir sorun kalmaz. Ama geçmiş bir 14 asra baktığımızda, Müslümanların imajı berbat vaziyette. Bunu düzeltmemiz için epey uğraşmamız lazım. Avrupa’ya gittiğimiz zaman ne anlarsan anlat herkes IŞİD’i soruyor! ‘’Bu ne?’’ diyorlar, ‘’böyle mi olacak?’’ İslam dediğiniz şey bu mu? O açıdan işimiz biraz zor ama ben bununla ilgili kitaplar yazdım, siyasi olarak adalet devletini yazdım. Sosyal İslam diye başka bir kitap yazdım. Demokratik Özgürlükçü İslam diye başka bir kitap yazdım. Çağdaş Dünyada İslam diye başka bir kitap daha yazdım. Hep bunlar, bu imajı düzeltmeye yöneliktir. Çağımızda İslam’ın yaşanabileceğini, çağdaş değerlerle uyum içinde olduğunu, insanlığın iyi gördüğü şeylerin İslam’da da iyi şeyler olduğunu, örtüştüğünü, ters düşmesinin mümkün olmadığını, İslam’ın zaten insanlık değerleri üzerine kurulu olduğunu göstermeye çalıştım. Mesela şu an Ramazan’dayız. Çeşitli bölgelerde kurulan yeryüzü sofraları doğrudan halk islamıdır. Biz organize etmiyoruz. Kurulan sofralarda bir bayrak, filama vb. envanterler mevcut değil, herkes gelip karnını doyurabiliyor, kimseye oruç tutup tutmadığı sorulmuyor. Bu tür şeyler az da olsa İslam’ın imajını düzeltiyor, başka bir İslam’ın mümkün olduğunu gösteriyor. Ama bu şeylerin inandırıcı olması için de biraz zamana ihtiyaç var. Çünkü yobaz kesim çok baskın durumdalar. Hukümet ellerinde, belediye ellerinde, sonuç olarak güç onların elinde. İmaj tazelemek için her birimizin, -özellikle sol değerlere yatkın olanların- elimizi taşın altına koymamız gerekir. Mesela bizi televizyonlara çıkarmıyorlar, köşe başlarını tutan bazı yandaşlar, TRT’ye çıkmamızı engelliyor, çeşitli kanallara çıkıp sesimizi duyurmamıza engel oluyorlar ama bir şekilde sesimizi yine duyuruyoruz. Ben bu durumun böyle gitmeyeceğini, ileride çöküşün mukadder olduğunu düşünüyorum. İslamcıların iktidarla imtihanı bence yenilgiyle sonuçlandı, Gezi’den sonra zaten hükümetin kimyası bozuldu, alt-üst oldu, bir türlü kendine gelemedi. Şu anda bu şekilde devam etmeye çalışıyorlar.

GEZİ SONRASI DIŞLANDIK...

Özellikle Gezi’den sonra dışlama oldu. 2012 yılında 1 Mayıs’a katıldım, ‘’oralar solcuların mekanıdır, biz oraya gidemeyiz’’ diyerek yanaşmadılar. Burada pek dışlama olmadı ama kendileri de katılmadılar. 2013’te Gezi olduğunda, biz gidip katıldık. Gezi olayları hükümete yönelik bir tepki olarak değerlendirdiğimizde muhafazakâr çevre ‘’işte bunu affedemeyiz’’ dediler ve benimle iletişimi kestiler. Bazıları derslerime geliyordu, artık gelmemeye başladılar. Hatta senin kitaplarını atıyoruz artık okumayacağız diyenler bile oldu. Ama ben şöyle düşünüyorum; bizim yaptığımı şey zihniyet devrimidir. Türkiye gibi bir ülkede yaşıyoruz, cehalet seviyesi üst düzeyde. Daha önce yapılmayan şeyler yaptık. Bir grubun camiden çıkarak 1 Mayıs’a katıldığı görülmemiştir. Bu sene de gittik, o yıldan bu zamana her yıl gidiyoruz artık. Bunları yaparken bir şey fark ettim; bizim gibi düşünen insanlar hem muhafazakâr tabanda hem de sol tabanda mevcuttur. Ancak bunlar örgütsüzdür, kendilerini ifade edemiyorlar. Ben dindarım, namaz kılarım, oruç tutarım diyorlar fakat Sol’un ilgi duyduğu şeylere ilgi duyuyorlar, solcu düşünce şekliyle düşünüyorlar. Emek ve işçi haklarını savunuyorlar. Solcuların inançlı olanları da var. Kendi kendiliğinden oluşan bir fikir akımı olduğunu söyleyebiliriz. Artık dindar çevrelere de seslenelim bizi dışlamasınlar demenin zamanı geçti, bana göre Türkiye’de kendilerine ‘Seküler’ diyen çevreler de dindardır, onların da kendilerine göre dini inançları var ve bana göre onlar daha doğru, genel muhafazakâr gibi değiller. Arada bir Cuma namazına giderler, bayram namazlarına giderler, düzgün aile yaşamları vardır, kimseye zararları yoktur. Onların da kendilerine göre dini inançları var. Fakat dindar çevre seküler çevreye bir ritüel dayatmanın peşindedir; saçının tek teli gözükmeyecek, beş vakit namaz kılacaksın bilmem ne diyorlar, hep bir dışlama politikası izliyorlar, bana göre bu yanlıştır. Bireysel ibadet kul ile Allah arasındadır ve bana göre ibadet yapmamanın, yani namaz kılmamanın, oruç tutmamanın cezası yoktur. Cezası olan şeyler; hak ihlalidir, zulüm etmektir, adam öldürmektir, yalan söylemektir, iftira atmaktır vesaire. Şimdi dini çevreler hak ihlallerini, adaletsizlikleri ve hukuksuzlukları bir kenara bırakmış, önemli olan başını örtmek, içki içmemek, namaz kılmak, oruç tutmak diyorlar. Bunu istiyor ve bunu dayatıyorlar. Bunlar yoksa dindar saymıyorlar insanları. Diğerleriyse dindar çevrenin tam tersini savunuyor. Ben ise normal olanı savunuyorum, değişen ben değilim, diğerleridir. Dinimizde olan şeyleri talep ediyoruz, zorlama ve dayatma olmasın diyoruz. Diğer taraftan hak, adalet, özgürlük gibi şeyleri savunuyoruz. Dinimiz bize bunu emrediyor."

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
Ali YILDIZ 2017-07-20 03:44:15

İhsan,Avrupalı'ya DAES'i anlatmak zorunda değiliz hele,hele islamı anlatmak için ciltler dolusu kitap yazmak havanda su dövmekten ileri gitmez. Allah'ın mesajını herkes kendi dilinde okur ya kabul eder yada reddeder. Peygamber böyle yapmıştır.