HOCAMIZDAN TARİHİ SÖZLER...

" Bir Müslüman, karşısına dikilen bir domuza ne yapıyorsa hükmî domuza da onu yapmalıydı ama...'

18 Temmuz 2015 Cumartesi 01:16
HOCAMIZDAN TARİHİ SÖZLER...
İşte hocamızın bir amentü gibi okunup, içselleştirilmesi gereken o açıklamarı:


" Yüzde doksan dokuzbuçuğunun ‘Müslüman’ (!) oluşuyla sürekli övündüğümüz Anadolu halklarının çok tekrarlanan, çok etkili bir atasözleri vardır:  
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” 

Özellikle saltanat dincisi siyasetlerin belirleyicisi olmuş bu söz, ‘Yüzde doksan dokuzbuçuğu Müslüman’ (!) halkların, iman ettiklerini söyledikleri Kur’an açısından bakıldığında tam tersiyle doğrudur: 

“Devletin malı deniz, bir lokmasını yiyen domuz.” 

Duruma ezilen, hakları ve emekleri sömürülen, hukuksal adı ‘raiyye’ (hayvan sürüsü) konan zümrelerin etkisiz geleneklerine baktığınızda, domuz eti, özellikle tasavvuf terbiyesinde, başkalarının hakkını yiyenlerin bütün haram mal ve servetlerinin sembolüdür. Yani başkalarının hakkını yiyenlerin bu yedikleri, maddeten ne olursa olsun, hükmen domuz etidir. Anadolu’da, onun bunun hakkını fütursuzca yiyenlere “Haram yemekten suratı domuz suratına dönmüş” derler. Böyle derler ama yıllar ve yıllar, varlarını yoklarını talan edip yiyen lanetli domuzlardan asla hesap sormazlar. Hükmî domuzların bir besmele çekmesi, birkaç rekât namaz kılması bu hesabın sorulmaması için yeterli görülür.  

Kur’an, lanetlenenlerin, insan suretinde domuz ve maymuna çevrileceklerini bildiriyor. 

“De ki, ‘Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah’ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tâğut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar.” (Mâide, 60, 64) 

Kur’an bize gösteriyor ki, kapitalizm zulmünün tarihsel babası ve çağdaş patronu Yahudi ile bilcümle maraba kapitalistleri, kitlelerin haklarına el koymak demek olan gulûlü, ustalıklı bir manevra ile Allah’ın kaderi gibi göstererek, bütün kitlesel belaların, yoksulluk ve açlıkların kaynağı olan kamu malları talanı suçundan aklanmak istiyorlar.  

Gerçek şudur: Kitlelerin alın terini ve emeğini talan edenler, katmerli domuz olmuşlardır ama onlara domuz muamelesi yapacak iman, şuur ve dirayette insanlara sahip bir toplumda yaşamadıkları için kendilerini insan olarak satmaktadırlar. Hem de ‘en onurlu’ hatta çoğu kez ‘en cennetlik’ insan olarak... 

Hükmî domuzlara cennetlik adam muamelesi yapanlara Allah’ın reva göreceği ise hiç kuşkusuz, o domuzları onların başına bela etmektir. Allah da bunu yapıyor.  

Mevlana Celaleddin’in hayatını ve çevresini anlatan Ahmed Eflakî (ölm. 761/1360), Menâkıb’ında, Mevlana’nın, ahdini bozarsa domuz eti yiyeceğine yemin etmiş ve ahdini bozmuş birine şöyle dediğini bildiriyor: “Gam çekme! Bir miktar kadı malı ye, olsun bitsin. Kadı malı da domuz eti sayılır.” (Öztürk, Mevlana, 179; Gölpınarlı, Mevlana, 185-186) 

Mevlana, bizim Maun Suresi mücrimleri diye andığımız hükmî domuzlara acınmamasını, onlardan intikam alınmasını istiyor. Ne yazık ki, İslam dünyası asırlardır bu mücrimlerden intikam almak yerine, namazı, orucu eksik boynu bükük günahkârların izini sürmüş, onları cezalandırmış, onları itham edip toplum gözünde kötü görülmelerine yol açmıştır. Maun mücrimleri ise bu puslu hava içinde keyif çubuklarını tüttürmeye devam etmişlerdir. 

İslam dünyası, hükmî domuzlara, namıdiğer Maun mücrimlerine nasıl muamele etmeliydi?  

Bir Müslüman, karşısına dikilen bir domuza ne yapıyorsa hükmî domuza da onu yap-malıydı. Yani halkın tarlasını, bahçesini tarumar etmemesi için onu engellemeli, ait olduğu ormana sevk etmeliydi. Yani bir biçimde etkisiz hale getirmeliydi.  

Müslümanlar, namaz kıldıkları bir mescitte, saflar arasına aniden bir domuz dalsa ne yaparlar? Namazı hemen bozup o domuzu secdegâhtan uzaklaştırırlar. Peki, asırlardır secdegâhların safları arasına karışmış maskeli hükmî domuzlarla bu ümmetin helal lokma yiyen dindarları aynı safta nasıl namaz kılıyor? Hem de, Maun Suresi, bize o hükmî domuzların kıldıkları namazların lanet getirmekten başka bir işe yaramadığını açıkça bildirdiği halde.  

Görülmesi gereken gerçek şu: Eğer bir toplumda Maun mesajı işlevsel olmuyorsa, o toplumda Kur’an, kendisine namuslu muhatap bulamıyor demektir. Gasp edilmiş araziler üstüne talan paralarıyla 500 metrede bir cami yapmak bu gerçeği de kendisini ‘Müslüman’ (!) sayan zalim yardakçısı kitlenin kaderini de değiştirmeyecektir.  

2000’li yılların saltanat dincisi katranı, bu lanetli kaderin en yaman göstergesi olarak hayatımızı karartmaya devam etmektedir."

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 20.07.2015 13:14
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol