Hem FETÖ’cü olduk, hem terörist!

15 Ocak 2020 Çarşamba 06:39

Sevgili okurlarım, bizim meşhur SÖZCÜ davasının gerekçeli kararı en sonunda açıklandı.

Kararı baştan sona okudum, hayretler içinde kaldım.

Bizim gazete, adına Fetullah denilen adamı defalarca manşetlere taşımış, en ağır sözlerle eleştirip yerden yere vurmuştu.

Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyorduk… Hakkımızda yapılan suçlama iki konudan oluşuyordu.

FETÖ'cü ve dolayısıyla terörist olmak!

Bu suçlamaların gerekçeli kararda nasıl ele alınacağını, nasıl belgelenip kanıtlanacağını, doğrusunu isterseniz merakla bekliyordum… Ve okuyunca gördüm ki, yeni hiçbir şey yok!

★★★

Savcılık dava açması için bizim dosyayı ismi cismi bilinmeyen, yerel bir gazetede çalışan Ömer Faruk Gerçek isimli birine (bilirkişi sıfatıyla) vermişti. Bu şahsın adı adliyenin bilirkişi listesinde yoktu. Önce ismi adliye listesine alındı, sonra bilirkişi yapıldı ve bizi araştırma (!) görevi kendisine verildi.

Söz konusu şahsın ismini yazarak internete girin ve arayın…

FETÖ'cü mü değil mi, Bank Asya'da hesabı var mı yok mu, Fetullah ve Zaman gazetesine övgüler düzmüş mü, göreceksiniz!

Bu arada, Atatürk'le ilgili sözlerini de öğrenme fırsatını bulacaksınız.

★★★

Bu gibi davalarda bilirkişiler, genelde hukukçu öğretim üyelerinden seçilir.

Şimdi bizim davanın gerekçeli kararı da, bu Ömer Faruk tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna dayanıyor!

Kararı okurken bir şey dikkatimi çekti…

Kararın iki ayrı sayfasında bu şahıstan “Bilirkişi Sayın Ömer Faruk Gerçek” diye söz ediliyor.

Sayın!..

Bizi yargılayan mahkeme kendisini bu sözcükle anıyor!

Mahkemelerin gerekçeli kararlarında bu sözcük acaba kullanılır mı?

Aksi takdirde yargının gelenekleri altüst edilmiş olmaz mı?..

★★★

Sözü edilen dava açıldı ve biz çeşitli celselerde savunmalarımızı yaptık.

Kendi adıma söylüyorum, ben bu Fetullah veZaman gazetesi ile defalarca mahkemelik olmuş bir adamım.

Sanırım hakkımda 20 dolaylarında ceza ve tazminat davası açtılar.

Birinden bile ceza almadım zira yazdığım her satır belgeli idi. Bunların ipliğini pazara çıkardım, Zaman gazetesinin büyük sahtekârlığını ortaya koydum.

Bu gerçekleri mahkemedeki savunmamda da yeterince anlattım.

Mahkemeye belgelerini sunduk.

Fakat gelin görün ki, gerekçeli kararda bunların birine bile yer verilmemiş!

Buna karşın mahkemede bizim hem FETÖ'cü, hem de terörist olduğumuza ilişkin “Kanaat” oluşmuş!

Şimdi anlıyorum ki hepimizin savunması boş imiş!..

Boşuna nefes harcamışız!

Başka bir deyişle, mahkeme bizim lehimize olan çok sayıda belge ve delili bir çırpıda yok saymayı başarmış, aleyhimize ifade veren bir tek tanık bile olmamasını dikkate almamış.

★★★

O halde bu gerekçeli karar nasıl hazırlanmış?

İşin en başında özellikle taraflı bir bilirkişi seçiliyor.

(Yine internete girin, söz konusu şahsın Atatürk'le ilgili sözlerini okuyun.)

Onun hazırladığı bilirkişi raporu üzerine savcılık iddianame düzenliyor…

Ve tek taraflı gerekçeli karar bilirkişi raporuyla birlikte savcılık iddianamesi üzerine kuruluyor.

Kes yapıştır yöntemiyle bu karar oluşturuluyor.

Oysa adına hukuk denilen kavramın vazgeçilmez bir ilkesi vardır:

Sanığın aleyhine olan hususlar gibi, lehine olan hususlar da her davada dikkate alınmak zorundadır.

Benim payıma düşen 3 yıl 6 ay 15 gün hapis.

Böylesine bir ortamda adalete ve yargıya güvenmek nasıl mümkün olur?

★★★

Sevgili okurlarım, mahkemenin verdiği bu karar (ne yazık ki!) kamu vicdanını da tatmin etmekten uzak kaldı.

Yargılama sürecinde ve karardan sonraki aşamalarda yandaş medya dahil hiçbir yerden, hiç kimseden, hiçbir vatandaşımızdan “İşte bunlar FETÖ'cüdür, terörist oldukları artık ortaya çıktı” gibi bir tek yazı ve bir tek sözcük çıkmadı.

Sokaklarda belki binlerce insanla karşılaştım, bazı AKP üst düzey yetkilileri dahil bu doğrultuda hiç kimseden bir tek suçlama duymadım.

Belki inanmazsanız ama herkes gülüp geçiyordu.

★★★

Size açıkça söylemeyi bir görev biliyorum…

Bu yargı kararı sadece ve sadece FETÖ'ye yaradı.

İstedikleri zaten bu idi…

Unutulmasınlar, isimleri kamuoyu önünde mümkün olduğunca geçsin ve halen güçlü olduklarına inanılsın!

Ama gelin görün ki, bu örgütlenmenin siyasi ayağı henüz ortaya çıkarılmadı. Çıkarmaya da kimsenin niyeti yok.

Arkalarında kimler vardı, onları kim palazlandırdı, kimler büyük destek oldu? Bunlar biliniyor ama Meclis tarafından ortaya çıkarılmasına AKP-MHP ikilisi tarafından izin verilmiyor.

Neden, niçin, korktukları nedir, niye istemiyorlar?

Yanıtlanması gereken, kaçtıkları sorular işte budur.

★★★

Emin Çölaşan'ın notu: Hakkımdaki davanın nasıl açıldığını önümüzdeki günlerde size burada anlatacağım. Herhalde şaşıracaksınız!

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 15.01.2020 06:49
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol