GÖÇ DESTANI'NDA KAYA NE DEMEK NAGEHAN?

Milliyetçi Yazar Arslan Bulut, işgal edilen Türk adalarını 'keçi otlayan kayacıklar' diye küçümseyen yandaş Nagehan Alçı'ya tokat gibi cevap verdi!

09 Şubat 2018 Cuma 12:50

Çocukluğumda, Antakya'da Barış Manço'nun konserine gitmiştim. Manço, 
"Binboğa'nın kızı"nın sözleri üzerinde konuşurken bir izleyici, "Binboğa'nın 
kızı kimdir?" diye sordu. Manço, "Binboğa'nın kızı bir kaya parçasıdır." diye 
cevap verdi ve orkestraya işareti verdi... Ben mesajı almıştım, çünkü Türk 
destanlarını biliyordum.

***

Habertürk'teki "Türkiye'nin nabzı" programında, Yunanistan'ın 2004 yılından 
sonra işgal ettiği Ege'deki Türk adaları gündeme getirilince Nagehan Alçı, "18 
keçinin otladığı kaya parçası için savaş mı yapalım?" dedi. Programı yöneten 
Didem Arslan Yılmaz ise "Adalara kaya parçası demeyelim. Madem bu kadar önemsiz 
Yunan askerleri neden orada konuşlandı" diye konuştu.

Vatanı, kaya parçası veya arazi olarak görmek, bir eğitim sorunudur. Bizim 
çocukluğumuzda ilkokullarda Türk destanları okutulurdu. Şimdiki gibi çocukların 
psikolojisini bozmak için yazılan Türkçe kitapları yoktu.

Evet Yunanistan, Türk egemenliğindeki 18 adanın dışında, uluslararası belgelerde 
"kayalık" diye tanımlanan vatan topraklarını da işgal etmiştir ama o kayalıklar 
da vatanın bir parçasıdır. Her biri Ankara kadar, İstanbul kadar, İzmir kadar 
kıymetlidir!

***

Göç destanını hatırlayalım...

"Uygur kağanı Yolun, oğlu Kalı Tigin'i Kiu-Lien adlı bir Çin prensesiyle 
evlendirdi. Kalı Tigin kağan olunca, Çin elçileri, yanlarında falcılarla 
birlikte Kiu-Lien'in sarayına geldiler. Çin elçileri ile falcılar 'Türk 
ülkesinin tüm varlığı, bütün mutluluğu Kutlu Dağ denilen bir kaya parçasına 
bağlıdır. Türkleri yıkmak istiyorsak bu kayayı ellerinden almalıyız!' diye 
konuşup anlaştıktan sonra Kalı Kağan'a gittiler. Kutlu Dağ'ın taşlarını 
istediler.

Yeni kağan, Çinlilerin isteğini kabul etti. Böylece yurdun bir parçası olan 
kayayı onlara verdi. Oysa Kutlu Dağ, kolay kolay sökülüp götürülecek gibi 
değildi. Bunu gören Çinliler kayanın çevresine odun kömür yığdılar, kayayı ateşe 
vurdular. Kaya iyice kızınca üstüne sirke döküp paramparça ettiler. Her bir 
parçayı aldılar, ülkelerine götürdüler.

İşte, ne olduysa o zaman oldu. Türkeli'nin bütün kurdu kuşu, bütün hayvanı dile 
geldi; kendi dillerince kayanın düşmana verilmesine duydukları acıyı anlattılar, 
ağladılar. Yedi gün sonra günahı bağışlanmaz düşüncesiz kağan öldü. Ne var ki, 
kağanın ölümüyle de ülke felaketten kurtulamadı. Bir Çin konçuyu uğruna 
bağışlanan yurdun kayası, Türkeli'nin felaketine neden oldu. Halk rahat yüzü 
görmedi. Irmaklar birbiri ardınca kurudu. Göllerin suyu buğulaştı, uçup gitti. 
Topraklar kurudu, ürün vermez oldu.

Günlerden sonra Türk tahtına Bögü Kağan'ın torunlarından biri oturdu. O zaman 
yurtta canlı-cansız, evcil-yaban, çoluk-çocuk, soluk alan-almayan her ne varsa 
bir ağızdan 'Göç! Göç!' diye çığrışmağa başladılar. Uygurlar bu çığrışmaları bir 
ilahî buyruk bildiler. Toparlandılar, yola koyuldular. Yurtlarını, yuvalarını 
bırakıp bilinmedik ülkelere göç ettiler.

Sonunda adına Turfan denilen bir yere geldiler. Burada sesler kesildi. Uygurlar 
bu yere kondular, beş kent kurup yerleştiler. Adını da Beş-Balıg koydular. 
Burada yaşayıp çoğaldılar."

***

Unutmayalım ki bugün Uygur Türkleri, hâlâ Çin esaretindedir.

"Vatanın bir çakıl taşını dahi vermeyiz" sözü, işte bu destandan türemiştir. 
Türkler için vatanın her parçası aynı derecede kutsaldır.

Göç destanını, vatanı kaya parçası veya arazi olarak görenlere ezberletmek 
gerekir. Kendilerine bir faydası olmayabilir ama en azından, Türk Milleti için 
bir kaya parçasının ne anlam ifade ettiğini dikkate alarak böyle konuşmalar 
yapamazlar!


 

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
Yasmine Ozan 2018-02-11 09:59:08

Bu Nagehan Alçı denen kadını medyada görevlendirmek suç sayılmalı bence.