FIRAT KALKANI VE OSMANLI ORDUSU...

Hocamız Prof. Dr. İlber Ortaylı, Fırat Kalkanı ve Suriye meselesini 500 yıl öncesi ile ele aldı.

18 Ekim 2016 Salı 00:47
FIRAT KALKANI VE OSMANLI ORDUSU...
İşte hocamızın o yazısı:

" Türkiye'nin güneyinde yeni bir oluşum başlamıştı; bu oluşumun bölgeye barış ve 
huzur getirmeyeceği açıktı. Şimdi Cerablus'u kontrol eden Türk Silahlı 
Kuvvetleri ve ÖSO'dur. Gelecekte ne olacağını göreceğiz ama tam 500 sene önce 
bölgede ateşli silahları son derece etkili kullanan Osmanlı ordusu vardı. 

24-25 Ağustos 1516 tarihlerinde Yavuz Sultan Selim, bazı tarihçilerin iddiasına 
göre 80 bin kişilik orduyla, Memluk Sultanı Kansu Gavri’nin kendisine yakın 
sayıdaki kuvvetlerini yenerek Halep’e girdi. Memluk ordusu ve Sultan’ın yanında 
bulunan Abbasi Halifesi’ne ise saygı gösterdi. Osmanlı padişahının o yıllardaki 
stratejik hedefi İran ve Safevi hükümdarı Şah İsmail’di. Ne var ki, Yavuz Sultan 
Selim’in Çukurova ve bugünkü Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye üzerindeki 
emelleri Memlukleri Safevilerle bir ittifak arayışına itmişti.

Sultan Selim’in kendi dönemi içinde idealleri büyüktü. Bir kere Suriye, 
Filistin, bugünkü Lübnan ve hatta Mısır’a inmeyi hedeflediği açıktı. Bu bölge o 
dönemin ticaret yollarının kontrolü demektir. Henüz Ümit Burnu’nu dolaşmak ve 
Hint Yolu’yla buradan bağlantı kurmak anlaşılan bir durum değildi. Akdeniz’in 
doğusundaki Müslüman dünya için tek sorun, Portekizlilerin Arap Yarımadası, 
Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ni kontrol edebilme emeline karşı durmaktı. Yavuz 
Sultan Selim bu konuda kararlıydı ama sahanın hâkimi olan Memluklerin 
Portekiz’in yayılmasını önlemek konusunda aciz oldukları görüldü.

 
PORTEKİZLİLERİN DELİCE HEDEFLERİ
Portekizli Amiral Alfonso d’Albuquerque’in idealleriyse daha da ‘iddialıydı’. 
Arap Yarımadası’na çıkacak, Hicaz topraklarını ele geçirecek ve Resûlü Ekrem’in 
naaşını Medine’de kabrinden alıp kaçıracaktı! Bu gibi hayallerin karşısında, 
Yavuz Selim’in, zamanı için çok realist olduğunu kabul etmek gerekir.

 
OSMANLI ORDUSUNUN AVANTAJI ATEŞLİ SİLAHLAR
Şah İsmail’in de, Memluklerin de ordusundakiler ırk, köken ve asıl önemlisi 
savaş usulleri yönünden Osmanlı ordusundan daha uzak değildi ama Osmanlı ordusu 
Memluk askerinin sevip benimseyemediği, Safevilerin ise henüz ulaşamadığı ateşli 
silahlar ordusu olma konumundaydı. Ağustos 1516’da Halep’in 40 kilometre kadar 
kuzeyindeki Mercidabık çayırlığında kazanılan savaş doğrudan Osmanlı 
tüfenkçilerinin ve ön saflarda zincirle birbirine bağlanan topların zaferiyle 
meydana geldi. Bu görünüm 1517’de Mısır’da Ridaniye’de ve daha önce 1514’te 
Çaldıran’daki Şah İsmail’e karşı yürütülen savaşta da görülür. Adeta İsfahan’da 
Âli Kapu ve Çehl Sütun kasırlarındaki duvar resimlerinde canlandırılan manzara 
üç sene içindeki bütün Doğu devletleriyle yapılan savaşları en iyi şekilde ifade 
etmektedir. Yavuz Selim Han, Rönesans döneminin ateşli silahlar ordusunun 
mareşalidir. Bu dönem için Gábor Ágoston’un ‘Osmanlı’da Strateji ve Askeri Güç’ 
adlı kitabına bakmak yararlı olabilir.

BİR KILIÇ KALKAN EKİBİ DEĞİL!
Medeniyet ve zihniyet fevkalade önemlidir. Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan 
Selim’in dönemlerinde Osmanlı ordusunun diğer ordulara göre farklı bir zihniyete 
ve dünyaya intibak ettikleri anlaşılıyor. İsrail’in ünlü tarihçisi David Ayalon, 
Memluk silahları ve teknikleri üzerindeki çalışmasında Mısır askerinin ateşli 
silahları kullanma konusunda ne kadar isteksiz ve başarısız olduğu konusunda 
bilgi verir. Sina Çölü’nü mevsimini ve iklimini hesaplayarak geçmek ve Mısır’a 
girmek 16. asırdaki Türk ordusunun bizde çok tekrarlandığı üzere ‘kılıç kalkan 
ekibi’ olmadığını gösterir.

Mercidabık ve Ridaniye ile Osmanlı tam dört asır hadisesizce yaşayacağı ve Arap 
esami halkların her dilinden tebaasını uyum ile yaşatacağı bir döneme girdi. 
Yakın zamanların bu uzun hâkimiyeti Birinci Cihan Savaşı’ndaki çekilmeyle sona 
erdi.

FIRAT KALKANI
Tarihin bir cilvesi, Yavuz Sultan Selim’in adına yapılan köprü önceki gün 
ulaşıma açıldı. Çarşamba gününden itibarense Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye 
müdahale ediyor. Cumhurbaşkanlığı’nın da açıkladığı gibi IŞİD’in ana üslerinden 
Cerablus’a yönelen ‘Fırat Kalkanı’ harekâtı, saldıran ve fetihçi değil savunmacı 
bir harekât olarak ilan ediliyor. Gaziantep’teki facianın zahiri sebebin 
ötesinde bir zorlama olduğu çok açık. Türkiye’nin güneyinde yeni bir oluşum 
başlamıştı; bu oluşumun bölgeye barış ve huzur getirmeyeceği açıktı. Şimdi 
Cerablus’u kontrol eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO’dur. Bu değişime nasıl 
müdahale edilecek ve ne kadar sürecek, bunu göreceğiz."

 

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 19.10.2016 21:54
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol