Erdoğan'ın Son Günlerdeki Sözlerinin Sebebi Bakın Neymiş?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başta Fransa olmak üzere batıya yönelik sert çıkışlarının sebebi tartışıladursun T24 yazarları Mehmet Y. Yılmaz ve Mehmet Tezkan, 'Erdoğan'ın artık anlatacak başka hikayesi kalmadı. Bu çıkışlar anket sonuçlarına göre şekilleniyor" dediler.

27 Ekim 2020 Salı 07:15

Ankara'da elden ele dolaştığı söylenen ancak kamuoyuna resmen açıklanmayan bir araştırmaya göre "siyasi tercihi olmayan, gizleyen veya söylemek istemeyenlerin oranı" yüzde 36'ya çıkmış.

Türkiye gibi bir ülkede, "siyasi tercihi olmayan" bir kitleden daha kalabalık "siyasi tercihini açıklamak istemeyen" olduğunu varsaymalıyız.

Türkiye gibi seçimlerde katılım rekorları kırılan bir ülkede, vatandaşlar siyasi tercihlerini açıklamaktan kaçınıyorlarsa, bunun bir tek nedeni vardır: Korku!

Bu korkularında haksız olduklarını söyleyebilir miyiz?

Anketçi kimin adamı? İhbar eder mi? Memuriyetten atarlar mı? Başıma vergicileri sararlar mı?

Böyle korkular varsa en iyi çözüm "kararsız" görünmektir ama bu kararsızlık bile bir tür karar anlamına gelir.

Ve kuşkusuz ki bundan en çok çekinmesi gereken de iktidar partisidir.

Bu ilginç araştırmayla ilgili bilgiyi Nuray Babacan'ın Hürriyet'te yayımlanan kulis haberinden aldım.

Araştırmanın bir diğer ilginç sonucu, partilerin çekirdek seçmen kitlesinin küçülmesi.

Yani şartlar ne olursa olsun bir partiyi takım tutar gibi tutup, oy veren insanların sayısı azalıyor.

AKP yöneticilerini kara kara düşündürüyor olmalı bu sonuç.

Bir diğer sonuç; oy kullanırken ailenin ortak tutum takınması geleneği çözülüyor.

Kadın ve genç seçmenler, özellikle taşrada "ailenin ortak siyasi tutumunun dışında" davranma eğilimi gösteriyor.

Bu durum taşrada böyleyse, geleneksel ilişkilerin hızla çözüldüğü büyük kentlerde daha da yaygın diye düşünmek yerinde olur.

Babacan, araştırmanın kim için, hangi kuruluş tarafından yapıldığını belirtmemişti.

Ancak bu araştırma Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son çıkışlarını anlamlandırmamızı da sağlıyor.

Son günlerde sizin de dikkatinizi çekmiş olacağı gibi Mehter gümbürtüsü ortalığı sarmış durumda.

Cumhurbaşkanı bir kez daha "Hristiyan batıya" savaş ilan etti.

Fransızlar meğerse bir geri zekalıyı Cumhurbaşkanı seçmişler.

Almanlar desen Nazilik'ten hâlâ kurtulamamışlar, cami basıyorlar.

Kim olduğunu bilmediğimiz "bir Amerikalı yetkili" Türkiye'ye F-35 filan verilmeyeceğini söylemiş, tabii Cumhurbaşkanı onu söylediğine pişman ediyor!

Çünkü Cumhurbaşkanı'nın "içeride" anlatacağı başka bir hikâyesi artık kalmadı.

Ekmek isteyene "pasta ye" demiyor ama "keyif çayı" teklif ediyor.

Ekonomi pandemi öncesinde de duvara çarpma işaretleri veriyordu, serbest düşüş sürüyor.

Partisinin adı bile boşa çıktı, memlekette ne adalet kaldı, ne kalkınma.

Davet usulü yapılan ballı ihalelerle beslenen bir avuç inşaat oligarkından başka kimse hayatından memnun değil.

Onun için Beylerbeyi, otağını "Davutpaşa'ya" kurdu, sefer Batı'ya yapılacak.

Bir süre Batı'nın ne kadar emperyalist, kötü kalpli, Müslüman düşmanı olduğunu dinleyeceğiz.

Fransız mallarına boykot daveti yapıldı bile. (Ancak Almanların endişe etmesine gerek yok, çünkü o zaman Mercedes'lerden inmek zorunda kalırlar. Mercedes'e binemeyen bir Türk kamu görevlisini, kim adam yerine koyar ki?)

Böyle böyle 2023 Haziran'ına kadar ulaşabileceğini düşünüyor.

Artık başka çaresi kalmadı çünkü: Yurtta kavga, dünyada kavga!

"Vuruşarak çekilmek" dedikleri şey bu mu yoksa?

TEZKAN: ARTIK HERKESLE KAVGA EDECEK

Bir başka T24 Yazarı Mehmet Tezkan da, Erdoğan'ın artık başka bir Türkiye hikayesi yazmaya başladığını öne sürdü. Erdoğan'ın bundan sonra herkesle hatta Rusya ile bile kavga edeceğini belirten Tezkan, şunları yazdı:

" Görünen o ki Erdoğan bazen AKP şapkasıyla, bazen Cumhurbaşkanı elbisesiyle bu politikasını sürdürecek. Batıyı hedef tahtasına koyacak
Erdoğan, AKP Genel Başkanı şapkasını takarak partisinin Kayseri ve Malatya il kongrelerinde konuştu.

Konuşmasında önümüzdeki günlerde izleyeceği politikanın açık seçik işaretleri vardı.

Erdoğan sadece Avrupa'yla değil, ABD'yle de gerekirse Rusya'yla da kavga edeceğini ilan etti.

Belli, açtığı cephe geniş olacak.

Bu yolla, milliyetçi - muhafazakâr seçmeni konsolide etmeyi düşünüyor olmalı veya AKP'deki erimeyi durdurmanın yolunu dış politikayı iç politika haline getirmekte bulmuş olabilir.

Çünkü söyleyecek sözü kalmadı.

Ülkenin hâli perişan.

Ekonomi iflas etmiş.

Uzaktan eğitim tam fiyasko. İnternet alt yapımızın Bulgaristan'dan bile geri olduğu ortaya çıktı.

Pandemi turnusol kağıdı işlevi gördü, aslında zenginmiş gibi duran ülkenin yoksul vatandaşları olduğumuzu ortaya çıkardı.

Ülkenin kötü değil, yönetilmediği anlaşıldı. Düne kadar doları stabil tutmak için Merkez Bankası rezervlerini boşalttıran Hazine ve Maliye Bakanı bugün politika değiştirdi yüksek kur uygulamasına geçti.

Kısaca, iktidarın yegane sahibinin halka söyleyecek sözü kalmadı. Ne dese tutar yanı yok, ortalık delik deşik.

Akşener il il dolaşıyor; esnafla yüz yüze temas kuruyor (oy oranı yüzde 16'ları bulmuş).

Babacan, partisinin il kongrelerinde Erdoğan'ın politikalarını şiddetle eleştiriyor.

Davutoğlu da keza... Makineli tüfek gibi...

İşte tam bu ortamda.

Erdoğan'ın sıkıştığı, gündemi belirleyemediği, "Eyyy Kemal" demekten başka sözü kalmadığı atmosferde Avrupa'daki İslam'a yönelik gelişmeler imdadına yetişti.

Fransa'da onur kırıcı, kabul edilemez karikatürün yeniden gündeme gelmesi, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un sözleri, Almanya'da camiye polis baskını ekmeğine yağ sürdü denilebilir.

Şimdi denilecek ki; "Ne yani sessiz mi kalsaydı, bazı Arap ülkelerinin yaptığı gibi üç maymunu mu oynasaydı?"

Hayır, hayır.

Tepkisinin dozu önemli burada. Eleştirmekten öte kavga çıkarmaya, seçmenini gaza getirmeye, İslam dinini benden başka hiçbir lider savunamaz söylemine yönelik.

Fransa Cumhurbaşkanı'na önceki gün "Zihinsel noktada tedaviye ihtiyacın var" dedi. Dün de "Akli noktada kontrole muhtaç" sözlerini sarf etti.

Almanya Başbakan'ı Merkel de nasibini aldı.

"Siz faşistsiniz" dedi.

"Siz Nazi zincirinin halkasısınız" dedi.

Bu ithamlar bir Fransız için, bir Alman için, Avrupalı için ağır sözler.

Görünen o ki Erdoğan bazen AKP şapkasıyla, bazen Cumhurbaşkanı elbisesiyle bu politikasını sürdürecek. Batıyı hedef tahtasına koyacak.

Hedef de sadece Avrupa yok, ABD'de de var. Washington'a "Sen kiminle dans ettiğinin farkında değilsin Yaptırım neyse geç kalma yap" sözleri kavgaya hazırım anlamı taşıyor.

Peki nihai amaca ne?

Seçimi kazanmak mı? İktidarını korumak mı?

"Hayır daha da ötesi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın "Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır" tweeti yeni politikanın fikri hazırlığı değil mi?

Diyanet İşleri Başkanı'nın "Ahiret inancı olmayan insandan her türlü kötülük beklenir" sözleri de...

Erdoğan'ın "Evlatlarımızın zihinleri popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır. Bu değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekûn bir eğitim öğretim reformu gerektirir" açıklaması da...

İnşaatın tuğla taşları gibi...

Erdoğan başka bir Türkiye hikâyesi yazmaya soyundu.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 27.10.2020 07:30
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol