Seçim sonuçları, tam anlamı ile hayal kırıklığı doğurdu. Şahsen çok üzüldüm. Zira; meydanlardaki kalabalıklara ve coşkuya bakarak; halkın bu defa feraset ve basiretle hareket edeceğine; Ülkemizin ve evlâtlarımızın geleceğinin ön plâna çıkacağına, kula kul olmaktan vazgeçileceğine, demokrasiye, hukuk düzenine, parlamenter sisteme sahip çıkılacağına; Tek Adam yönetimine son verileceğine;  tüm kalbimle inanmıştım. Ancak, Halkını ve Ülkesini çok seven; Devletine minnet borcu olan; demokrasiye sahip çakmak isteyen; Saf bir Anadolu çocuğu olarak, yanıldım.

1- Yüce Rabbime(cc) sonsuz şükürler olsun, kimseye muhtaç değilim. Ömrünün son dönemine gelmiş bir kişi olarak hiçbir Dünyevî beklentim de yok. Benim derdim; Ülkem, işsizi – çiftçisi – esnafı – emeklisi – memuru – işçisi - engellisi ile sıkıntı çeken kesimler. Onların - refaha, huzura kavuşması, sıkıntılarının sona ermesi.

2- Ancak; gördük ki, bu kesimlerin böyle bir derdi yokmuş. Hallerinden memnunmuşlar. Şeker fabrikalarının satışına, HES’lere, vs.lere çıkışlar da göstermelikmiş. Demokrasi filân istedikleri yokmuş.


a) Seçim sırasında yapılan haksızlıklara; Haksız rekabet ortamına, OHAL yönetimine, Devletin tüm kaynaklarının, kadrolarının, iktidar tarafından istismar edilmesine; medyanın tek sesli hale getirilmesine; Anadolu Ajansı ve YSK'nın tarafgirliklerine; Türban, İmam - Hatip vb. konulardaki yalanlara - iftiralara;
b) İşsizliğin, iç ve dış borçların, enflasyonun, fakirlik ve sefaletin, zamların, döviz kurlarının, ekonomik çöküntünün, zirve yapmasına;
c) Yüce Dinimizin politikaya alet edilmesine; Camilerin parti şubesi hale gelmesine; Tüm dinî, milli - manevi değerlerin dejenere edilmesine; Şiiliğin – Vehhabiliğin- Selefiliğin hakim hale gelmesine; sapıkça fetvalara, Ateizm ve Deizmin hızla artışına, Fuhuş – Zina – Sapıklık – Tecavüzler – Hırsızlıklar - Yolsuzluklar, (hemen hemen tümü şaibeli) ihale ve özelleştirmelere; Rüşvet – Kayırma - Torpil Düzeni - Kamu kaynaklarının yağması - Kul hakkına tecavüzlere; Lüks - İsraf ve Saltanat düzenine; Gurur -Kibir ve Enaniyetin zirve yapmasına; Alkol – Uyuşturucu - Kumar ve Kadına şiddet ve tecavüzlerin bir afet haline dönüşmesine; ŞİRK günahının yaygın hale gelmesine;
d) Terörün azgınlaşmasına; Her gün evlâtlarımızın kara toprağa düşmesine;
e) Her açıdan dışa bağımlı hale gelmemize;
f) Ayrımcılık –Baskı – Tehdit – Zulüm – Hakaret - İftira furyalarına, İnsanlarımızın haksız yere işten atılmalarına, hapse sokulmalarına;
g) Fikir – İfade - İnanç ve Teşebbüs Hürriyetleri ile Can ve Mal güvenliklerinin yok olmasına;
h) Başta İmam - Hatip okullarında okuyan yavrularımız olmak üzere; tüm evlâtlarımızı cahil bırakan kalitesiz eğitim sistemine, cehalete;
i) Hukuk düzeninin - Demokrasinin ve TBMM’nin tümü ile devre dışı bırakılmasına; Tüm yetkilerin, tek adamın iki dudağı arasına bırakılmasına; keyfî yönetime;

Velhasıl, tüm bu trajik tabloya, halkımızın büyük bölümü önem vermiyormuş. Sevgili Efendimiz (SAV) ne güzel buyurmuş. “Her toplum lâyık olduğu yönetim ile idare edilir." Atalarımız da, "Kendi düşen ağlamaz" demişler.

Her şeye rağmen; "Bana ne, beter olun. Yaptığınızın cezasını çekeceksiniz" diyemiyorum. "Aydınlığı beklerken, bizi zifiri karanlığa niçin mahkûm ettiniz" diye beddua da edemiyorum. Zira hepimiz aynı gemideyiz. Gemi batıyor. Ve hepimiz aynı tehlike altındayız.

Yüce Rabbim(cc), ülkemizin yardımcısı olsun. İnsanlarımıza basiret, feraset ve fazilet lütfetsin. Kula kul olmaktan kurtarsın. Gerçek İslâmî benimsetsin..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol