ÇIĞLIK YAKLAŞIYOR...

İhsan Eliaçık İle Kur'an'ı Keşfet'de bugün: Kamer Suresi / 23-32...

12 Kasım 2014 Çarşamba 12:03
ÇIĞLIK YAKLAŞIYOR...
Sevgi ve Merhameti sonsuz Allah'ın adıyla,

Semud halkı da bütün uyarılarımıza yalan bütün bunlar dedi.
"İçimizden bir insana mı uyacağız? Bu düpedüz ahmaklık" dediler. "Vahiy almak içimizden kala kala ona mı kaldı? Bilakis o haddini bilmez yalancının biridir" dediler. "Onları sınamak için şu dişi deveyi salıyoruz. Bak ne yapacaklar, sen yeter ki güçlüklere göğüs ger. Onlara da suyu aralarında eşitçe (KISMET) etmelerini söyle, sırası gelen içsin" dedik. Bunun üzerine ele başlarını çağırdılar. Adam bıçağını çekip deveyi küstahça boğazladı. Fakat bak nasıl oldu uyarılarıma kulak asmayanlara yönelik azabım? Üzerlerine tek bir çığlık gönderdik. Çalı çırpı gibi süpürülüp toplanacak hale geldiler. Açın kulağınızı! Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık, yok mu düşünen?
(KAMER SURESİ / 23-32)

KISMET: Sözlükte 'bölmek, ayırmak, taksim etmek, bölüştürmek' anlamına gelir.

Görüldüğü gibi kısmet, bir bütünden ayrılmış olana deniyor.

Deve örneği üzerinden verilmek mesaj, Kur'an'ın insanlar arasında eşitlik fikrine verdiği çok özel değerden kaynaklanmaktadır. Kur'an'a göre yeryüzünün nimetleri insanlar arasında eşitçe paylaşılmalı yani 'taksim' edilmeli, herkes kendi payına düşen 'nasibine' razı olmalıdır. Öyle ki bu Allah tarafından 'taktir' edilmiştir. Yani böyle olması irade edilmiştir.

Kur'an şöyle der: "Yeryüzünde sabit dağlar varetti. Orasını bereketlendirdi. Orada dört mevsim güç/kuvvet kaynaklarını, isteyenler/ihtiyaç sahipleri eşit olarak yararlansın diye taktir etti."

Ayette geçen isteyenler için 'eşitçe' ifadesi eşitliğin bir Kur'an kavramı olduğunun apaçık delilidir. Sadece burada eğil başka yerlerde de özellikle 'rızık' sözkonusu olduğunda 'eşitlik' kavramının dikkat çekici bir şekilde vurgulandığını görüyoruz.

Ayette geçen "dört günde" dört mevsim içinde yani bütün bir yıl boyunca "güçler/kuvvetler" insana güç veren, kuvvet toplamasını sağlayan gıdalar, rızık ve rızık kaynakları manasındadır. Kur'an bunlara yeryüzündeki güç ve kuvvet kaynakları diyor.

İşte Allah yeryüzünün tüm güç ve kuvvet kaynaklarının servet ve iktidar araçlarının isteyenler yani ona ihtiyacı olanlar arasında eşitçe dağıtılmasını, paylaştırılmasını takdir ettiğini söylüyor.

Bu şu demek: Böyle buyurdu Allah! Böyle olmasını istiyor!

Ne istiyor? Yeryüzünde güç ve kuvvet kaynaklarında eşitlik!

Yarattığı rızık ve rızık kaynaklarının zenginler arasında dönüp dolanan bir tahakküm aracı (devlet) olmasını istemiyor! Her türden sosyal, politik, iktisadi güç ve kuvvet kaynaklarının 'eşitçe' dağıtılmasını, bir yerde merkezileştirilmemesini, ortaklaşacı üretim ve paylaşım düzeni içinde bunlardan tüm insanların faydalanmasını istiyor.

Demek ki neyi taktir ediyor? Zengin ile yoksul arasındaki uçurumun sürüp gitmesini, bunun bir imtihan olmasını değil, uçurumun kapatılmasını, eşit hale gelmeyi...

Demek ki neyi irade ediyor? Güç ve kuvvetin ömür boyu üsttekilere, acziyet ve zaafiyetin de ömür boyu alttakilere ait olmasını değil; güç ve kuvvet kaynaklarının eşitçe dağıtılmasını, kimseye tapulanmamasını, ezmek, sömürmek ve tahakküm gibi hegomonya araçlarına dönüşmemesini...

İşte Salih'e verilen Allah'ın devesi ve suyun aralarında eşitçe taksimi temsili üzerinden Mekkelilere, oradan da tüm çağlara verilmek istenen mesaj bu.

Görüldüğü gibi sure bütünlüğü içinde Ad kavminden sonra Semud kavmine geçiliyor. Semud kavmine de Hz. Salih çağrılarda bulunmuştuç Hz. Salih'e söylenenlerin aynısı o devirde Hz. Peygamber'e de söylenmektedir. " İçimizden bir beşere mi uyacağız? O kadar da şaşkın, ahmak ve akılsız mıyız? Bize hatırlatmada bulunmak, kala kala ona mı kaldı? Bilakis o haddini aşan ve yalan söyleyen biridir..."

Semud kavminin yaptığını Mekkeli tefeci bezirganlar da yapmaktadır: Sahipsiz bulduğu herşeyi talan etmek! Kabe'ye getirilen malları ve hediyeleri iç etmek, zimmetine geçirmek ve aralarında üleşmek! Zayıfı ezmek, güçsüzü sömürmek, kimsesizi köle yapmak! Halkı bölmek, sınıflaşma ve kast yaratmak, kendilerini zayıf ve güçsüzlerle eşit görmemek! "Kısmetine razı olmamak, daha fazlasına göz dikmek!"

İşte bunun için Semud kavmine dişi deve örneği sembol olarak gösteriliyor. Burada Allah'ın devesi sahipsiz ve kimsesiz olmayı yani kamuyu temsil ediyor. "Ona dokunmayın. Sudan sizin develerinizle taksime razı olarak sulansın. Sırası gelen suyu içsin, kimse kimsenin hakkına göz dikmesin. Ötekinin kısmetine tamah etmesin..." Fakat onlar ne yapıyor? "Allah'ın devesine" saldırıyorlar. Sahipsiz buldukları için onu küstahça boğazlıyorlar ve sudan sadece kendi develerini içiriyorlar.

Böylesi bir taksime razı olmama Mekke'de de hüküm sürmekteydi. Şehirde eşitsiz bir sulama içme sistemi yani üretim ve paylaşım düzeni vardı. Güçlü zayıfı boğazlıyordu. Mekke'ye gelen hediyeler güçlü kabilelere gidiyor, yedi-sekiz tefeci bezirgan böylece şehrin bütün gelirine el koyuyordu. Bununla sınıflaşma, tabakalaşma, hiyerarşi ve hegemonya yaratılıyordu. Onun için şehrin egemenleri Semud'un egemenleri gibi yanlarındaki ile eşit hale gelmeye yanaşmıyor, sudan yani nimetlerden eşit şekilde yararlanmak istemiyorlardı. Bu durumu kendilerine hatırlatana da Hz. Salih'e Semud ileri gelenlerinin dediği gibi "Hatırlatmada bulunmak buna mı kaldı? İçimizden bir beşere mi uyacağız? Bu da kim oluyor? Düzenimize çomak soktu, haddini aştı.' diyorlardı.

Bölümün sonunda Semud kavminin 'saati'nin nasıl gedliği anlatılarak üzerlerine tek bir çığlık gönderdik. Çalı çırpı gibi süpürülüp toplanacak hale geldiler deniyor. Buradan Mekke'li deve ssahiplerine aynen böyle, çok yakında, tek bir sayha ile çalı çırpı gibi süpürülecekleri haber veriliyor.


yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 12.11.2014 12:09
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol