"CEHENNEM BOŞUNA DEĞİL..."

İhsan Eliaçık hoca, sınıflaşma, çekiş ve didişme dolayısıyla dünyanın yaşanacak bir yer olmaktan çıkarıldığını belirterek, Allah'ın, 'Cehennemi, görünür ve görünmez varlıklarla dolduracağım' sözünün bunu kastettiğini söyledi.

03 Eylül 2014 Çarşamba 12:35
Eliaçık hoca, 'Ümmet-i Vahide) isimli makalesinde Hud Suresi'nin 118 ve 119. ayetlerine de değindi. Eliaçık hoca, şunları söyledi: " Sınıfsız tek toplum, mal ve oğullar böbürlenmesi ve özel mülkiyet şişinmesi nedeniyle kurulamamakta, bu yüzden sürekli sınıflaşma, çekişme ve didişme olmaktadır. Bunu sağlayacak olanlar sevgi ve merhameti (rahmet) önceleyenler ve bunun için de karşılıksız verenlerdir. Aksi halde cehennem boşuna değildir: “ Rabbin isteseydi bütün insanlığı bir tek ümmet (ümmet-i vâhide) yapardı. Bu yüzden birbirlerine karşı çıkıp duracaklardır . Ancak Rabbinin sevgi ve merhameti ile bağışladığı kimseler hariç. Zaten Allah onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin “Cehennemi görünür görünmez varlıklarla dolduracağım” sözü yerine gelmiş olacak.” (Hud; 11/118-119).

Demek ki Allah’ın istediği tek toplum hegomonik ilişkilerden arınmış, elindeki ile üstünlük taslamayan, bunu siyasi ve hukuki ayrıcalığa dönüştürmeyen, sınıf yaratmayan, birbirinin işini birbirinin yanında “ortaklaşacı paylaşım ve üretim düzeni” içinde çalışarak gören ve böylece “hayırlarda yarışan” sınıfsız tek toplumdur:

“Allah isteseydi hepinizi tek bir topluluk (ümmet-i vâhide) yapardı, fakat sizi, her birinize verdiği şeylerle imtihan ediyor. O halde hayırlarda yarışın. (Maide; 5/48). Rabbinin sevgi ve merhametini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında nasıl Biz taksim ettikse, bir kısmına diğerinden daha fazla imkân vererek kimini kiminin yanında çalışmasını sağladıksa, işte Rabbinin sevgi ve merhametini taksim etmesi de böyledir. Bu onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır. (Zuhruf; 43/32) 

Yoksa dünyada sanki bin yıl yaşayacakmış gibi para, altın, gümüş, mal ve servet yığıp lüks hayat (zuhruf) yaşayan ve onlara imrenip duranlardan oluşan sınıflı toplum değildir:

“ Eğer insanlar tek bir toplum (ümmet-i vâhide) haline gelecek olmasaydı, Biz o Rahman’a kâfirlik edenlerin evlerinin çatılarını, çıkıp yükseldikleri merdivenlerini, evlerinin kapılarını, üzerine uzanıp yattıkları yataklarını, koltuklarını, kanepelerini gümüşten yapar, hepsini süse, altına, lükse (zuhruf) boğardık. Fakat bütün bunlar dünya hayatının geçici metâından başka bir şey değildir.  Sakınanlar için ebedi mutluluk ise ahirette Rabbinin katındadır.” (Zuhruf; 43/33-35).

ZUHRUF: Sözlükte mastar olarak (afv, zekâ’t, ribâ, mele’, tekâsür gibi) “çoğalmak, taşmak, dolmak, fazlalaşmak” demek… Süslenmek (tezahruf), altın, bir şeyin zineti, süsü, güzelliği (zuhruf), yerin çekici, güzel, rengarenk bitkisi (zuhrufu’l-ard), evin fazla eşyası (zuhrufu’l-beyt) kelimeleri bu köktendir… Ayette geçen zuhruf “süper lüks, altın süslemeli, gümüş işlemeli” manasında aşırı, ultra lüks bir hayatın tasviri için kullanılıyor.

Ve denmek isteniyor ki: İnsanların alabildiğine zengin olanlara, lüks hayat yaşayanlara özenip imrenerek tek tip bir topluluk haline gelme ihtimali olmasaydı… Şayet insanlar zengin kimseyi bol rızık ve refah içinde görüp, onlara arzu duyma ihtimali olmasaydı… İnsanların doğasında zenginlik içinde yüzenlere özenerek hepsinin de öyle olmak istemesi zaafı olmasaydı Biz bunları iyice lükse, altına, gümüşe, şatafata boğardık. Fakat Biz öyle yapmadık, zengin ne kadar zengin olursa olsun hep bir yanıyla eksik bırakılmıştır. En azından o zenginliğini mezara götürememekte, hepsine sahip olamamakta, ölür ölmez geride kalanlar malını mülkünü akbabalar gibi paylaşmaktadır. Sonunda bütün bunlar dünya hayatının geçici metaı olarak kalmaktadır. Şu halde “Ben çok zenginim” demenin üstünlük vesilesi olacak bir tarafı yoktur. Zenginliğin özenilecek, imrenilecek bir tarafı da yoktur…

Demek ki “ümmet-i vâhide” kavramının geçtiği yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, bir taraftan “İşte sizin toplumunuz böylesi tek bir toplumdur” denirken, diğer taraftan “Eğer Allah isteseydi insanları tek toplum yapardı fakat zenginliğe imrenmesinler diye yapmıyor” denmesi Kur’an’ın istediği tek toplumun, bir tarafta zenginlikten şımarmışların ve diğer tarafta onlara özenip imrenenlerin olduğu bir toplum değildir. Yani sınıflı bir toplum değildir.

Bilakis Kur’an’ın istediği tek toplum, “sınıf” (zebr, hizp, şia) bakımından tekleşmiş toplumdur. Dil, din, ırk, renk, kültür, sanat, düşünce, inanç vs. bakımından herkesin tek tip hale geldiği bir toplumdan bahsedilmiyor.

Nitekim “ümmet-i vâhide” ayetlerinin geçtiği yerlerde görüldüğü gibi servet ve nüfuzdan (mâl ve benîn), lüks hayattan (zuhruf) bahsedilmesi, bunlardan kaynaklanan gurupların, hiziplerin, sınıfların mahkum edilmesi ve bunun giderilmesi için de “hayırlarda yarışmanın” ve “verileni vermenin” sürekli emredilmesi açıkça bunu göstermektedir.

Son günlerde seyrettiğim “Hz. Yusuf” filminde bu mesaj çok çarpıcı bir şekilde veriliyordu. Filmin bir sahnesinde Hz. Yusuf şehrin yoksul mahallelerini, köle pazarlarının olduğu yerleri dolaşıyor ve yanındakine şöyle diyor: “Bir gün gelecek üsttekiler aşağıya inecek, alttakiler yukarı çıkacak. Zengin ile yoksul arasında eşitlik olacak…”

Bu sözler Yusuf’un daha o günlerden “Benden sonra son peygamber olacak” dediği “Ahmed”in şu sözlerine ne kadar da benziyor: “Bir gün gelecek bir kadın tek başına San’a’dan Hadramevt’e kadar gidecek, Allah’tan başka kimseden korkulmadığını görecek… Bir gün gelecek bir adam kucağında altın ve gümüşle şehri dolaşacak fakat zekat verecek kimseyi bulamayacak…” 

“Ümmet-i vâhide” bütün peygamberlerin rüyasıydı.

Her zaman birileri bir rüya görür.

Ve dünya o rüyanın içinde yeniden kurulur.

Gerçek “devrimci” işte o rüyayı görebilendir.

O gün güneş, ay ve 12 yıldız secdeye kapanır.

Çağımızın güneşi, ayı ve 12 yıldızı nedir acaba?

Onu bilmek için önce “Yusuf” karakterinde olmak gerek, “Yusuf…”

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 03.09.2014 12:39
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol