ADLİ TIP RAPORUNU HALKA AÇIKLAYIN!

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, İstanbul'da basın toplantısı düzenledi.

26 Aralık 2012 Çarşamba 14:55
ADLİ TIP RAPORUNU HALKA AÇIKLAYIN!

 Özal, babasının hastaneye giderken çekilen fotoğraflarını göstererek şunları söyledi:

BENİ ŞOV YAPMAKLA SUÇLADILAR
Babamın ölümü ve 93 yılının aydınlatılması için Meclis’te uğraştım. Önergem rafa kaldırıldı
Yıllar içinde mücadelem devam etti
Arkadaşlarım bile beni şov yapmakla suçladı
Ben 1999 yılında babamın vefatından 6 yıl sonra Malatya’dan bağımsız vekil seçildim
10 sene boyunca Başbakanlık da Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü de gördüm. Şov yapmaya ihtiyacım yok Kartal Demirağ’ın babamı öldürmeye çalışması da yalan mıydı? Bununla ilgili çalışma var mı? Yok
Bu konunun açılması lazım. Yargılanan tek kişi Kartal Demirağ. O mu yaptı tek başına?
O GÜN AMBULANS YOKTU
Rahmetli vefat ettiği gün ambulans yoktu. Hasta taşıma aracı bulundu. 1970 model, 3. vitese geçmeyen ve yürüyemeyen bir araba getirildi. 
İçinde hasta ayağa kalkamıyor, 40 derece açıyla oturabiliyor. 
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne haber verilmesine rağmen, buradaki insanlar tedavi için beklerken, nedense bir anda araç Hacettepe Hastanesi'ne götürülüyor. Hacettepe Hastanesi'nde kimsenin haberi yok, Çocuk Bölümü'ne götürülüyor. Çocuk Bölümü'nde büyük acile götürülüyor. 
Korumalar 'Doktor' diye bağırıyorlar, çünkü doktor yok, çünkü haber de verilmemiş. Bazı ifadelere göre, orada yarım saatle 40 dakika arasında bekletiliyor. Karnını tutarak iniyor. Bunların şahitleri var.
Şimdi ben size şunu okuyacağım: Hacettepe Hastanesi'ne vardığında, o zamanki doktor Aysel (soyadını söylemeyeceğim, DDK raporunda var), 'Benim kanaatim hastaneye ölü geldi. Bütün müdahalelere rağmen geri döndürülemediği yönündeydi. Gördüğümde hiç bir canlılık emaresi yoktu. Nabız ve tansiyon alınamıyordu. Göz pupilleri dilate olmuştu, el ve ayaklarda morarma başlamıştı. Gözlemime göre, hastaneye getirildiğinde, en az 20-30 dakika önce ölmüştü. Veriler bu durumu gösteriyordu. Ne Köşk'te ne ambulansta müdahale yapılmıştı.'
BABAM, HASTANEYE VARAMADAN 20 DAKİKA ÖNCE ÖLMÜŞ
Ambulansta bir şey yapılamazdı, çünkü ambulans değildi, içinde ekipman yoktu. Sadece bir hasta taşıma aracıydı. 
Dr. Mustafa Kadri (soyadını yine söylemiyorum) beyanında, 'Ben ve diğer doktor arkadaşlar, yardımcı sağlık personeliyle sayın Cumhurbaşkanı'nı karşıladık. Ambulansta kimler vardı tam olarak hatırlamıyorum. Aracın önünde şoför vardı. Ambulans sedyesini çıkarmakta zorlandık. Rahmetli sedyede yatıyordu. Vücudunun baş kısmı, 30-45 dereceye nispeten dik duruyordu, yani oturuyordu. Tansiyonunu ve nabzını alamadık. Muhtemelen kalbi ve solunumu durmuştu. Rahmetlinin bu haline halk dilinde tanımlamayla 'ölü' diyebiliriz. Ancak o anki bulgulara baktığımızda tıbbi anlamıyla öldüğünü söyleyemeyiz' şeklinde açıklamaları var. Babam, 20 dakika önce oraya varmadan önce ölmüş.
ÖLÜ HALİ VARSA SÖYLEYİN
Bir fotoğraf göstereceğim. Rahmetli hastaneye, çocuk bölümüne girerken. Ölü bir hali varsa, söyleyin. 
Bu resim, AA'nın çektiği resimdir. 17 Nisan tarihinde ve arşiv numarası vardır. 
Ayağına bakarsanız, ayağına basıyor, kollarından yardım ediyorlar. 
Oradaki sağ ayak, rahmetlinin, sol ayak korumanın. Korumaları tanıyorum. 
Bu ifadelerle ben de merak ediyorum ve soruyorum, hiç bir bilgim yok. 
Bu hastane girişiyle ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu? Merak ediyorum. Birinin bunu açıklamasını istiyorum. Bu, AA'nın fotoğrafı. Devletin ajansı.
30 DAKİKA ÖNCE ÖLMÜŞ İNSAN YÜRÜYEREK HASTANEYE GİREBİLİR Mİ?
O tarihlerde tabii bu resmin çok önemi yoktu. Şimdi önemi var. 
17 Nisan ekspres baskı Milliyet Gazetesi. 
30 dakika önce ölmüş bir insan, yürüyerek, yardım edilerek, kollarından tutularak hastaneye girebilir mi? 
Tıbben bunu doktorlara soruyorum. Bu resmi ben çekmedim, bilmiyorum. 
Türkiye'de hiç bir şey gizli kalmaz. Adli Tıp Kurumu raporu da Türkiye'de gizli kalmayacak. 
Türkiye'de yeni bir yapı var. Bunlar ortaya çıkacaktır. Ancak bunların altında kalacak insanlar da olacak. 
Aldığım tüm hakaretlere rağmen buraya kadar geldim. Bundan sonrası Allah'ın, adaletin takdiridir
ADLİ TIP RAPORUNUN AÇIKLANMASI LAZIM
Adli Tıp’ın bulguları var. Adli tıp’ın bilimsel bulgularının Türkiye’deki uzmanlara versinler, o zaman sonuçları değerlendirsin hocalar. 
Raporun halka açıklanması lazım
Aile olarak raporu isteme hakkımız varmış. Müracaat yapıyorum, raporu istiyorum
Şimdi ben size şunu okuyacağım: Hacettepe Hastanesi'ne vardığında, o zamanki doktor Aysel (soyadını söylemeyeceğim, DDK raporunda var), 'Benim kanaatim hastaneye ölü geldi. Bütün müdahalelere rağmen geri döndürülemediği yönündeydi. Gördüğümde hiç bir canlılık emaresi yoktu. Nabız ve tansiyon alınamıyordu. Göz pupilleri dilate olmuştu, el ve ayaklarda morarma başlamıştı. Gözlemime göre, hastaneye getirildiğinde, en az 20-30 dakika önce ölmüştü. Veriler bu durumu gösteriyordu. Ne Köşk'te ne ambulansta müdahale yapılmıştı.'
Adli Tıp Raporuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ahmet Özal, "Ben 10 sene boyunca Başbakanlık Köşkü'nü de Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de gördüm. Benim şov yapmaya, dikkat çekmeye ihtiyacım yok, bu konuda hevesim de yok. Bunu yazan arkadaşlar, buraların kapısını dahi görmemiştir" diye konuştu. 
Turgut Özal gibi Eşref Bitlis, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Çetin Emeç ile Madımak ve Başbağlar olayların aydınlatılması gerektiğini kaydeden Özal, ancak bu ölümlere ilişkin dosyaların zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılmasından endişe ettiğini söyledi.
"17 Nisan 2013 tarihine kadar dava açılmazsa veya soruşturma devam ettirilmezse, rahmetli Özal'ın şüpheli dosyası rafa kaldırılıyor"
8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili basın toplantısı düzenleyen Özal'ın oğlu Ahmet Özal, çeşitli sorularla, tenkitlerle ve haksız iftiralarla muhatap olduğunu ifade eden Özal, babasının öldüğü 1993 yılından beri bu konuda mücadele yürüttüğünü dile getirdi. Özal, 1999 yılında milletvekili olduğunu hatırlatarak, "O zaman da 25 milletvekili arkadaşımla babamın ölümü ve 93 yılının aydınlatılması için mecliste komisyon kurulması için uğraştım. Maalesef bunları kimse dikkate almadı ve benim önergem sadece rafa kaldırıldı. Ben bazı insanların beni şov yapmakla, gündeme gelmeye çalışmakla suçladıklarını da gördüm. Ben 10 sene boyunca Başbakanlık Köşkü'nü de, cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de gördüm. Benim şov yapmaya, kendime dikkat çekmeye ihtiyacım ve hevesim yok" dedi. 
DENİZ GEZMİŞ'E DE İADE-İ İTİBAR 
Kimseyle kavgasının olmadığını tek kavgasının 1993 yılının aydınlatılmasıyla ilgili olduğunu ifade eden Özal, "Türkiye'nin gerçek karanlık yılı 93'le başlamıştır. 17 Nisan 2013 tarihine kadar dava açılmazsa veya soruşturma devam ettirilmezse, rahmetli Özal'ın şüpheli dosyası rafa kaldırılıyor. Çünkü zamanaşımına giriyor. 24 Ocak 2013'te Uğur Mumcu'nunki rafa kaldırılıyor. Daha sonra Adnan Kahveci'ninki, Eşref Bitlis Paşa'nınki Şubat ayında kaldırılıyor. Bununla beraber bir sürü insanınkisi rafa kaldırılıyor. Buradan sesleniyorum, faili meçhullerde kesinlikle zamanaşımı olmaması gerekir. Zamanaşımının mecliste bir kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir. bu kanun değişikliğini Sayın Tayyip Erdoğan'dan AK Parti'den ve diğer partilerden rica ediyorum. Çünkü bu benim meselem değil sadece, bu mesele herkesin meselesi" diye konuştu. Merhum Başbakan Adnan Menderes'in idam kararının yok sayılmasıyla ilgili olarak iade-i itibar konusunu anımsatan Özal, "Aynı şeyin Deniz Gezmiş için de yapılması lazım" dedi.

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol