Acı bir deney

16 Ekim 2018 Salı 03:07

Sözü Erdoğan'a getireceğim…
Sözü AKP'ye getireceğim…
Sözü yandaşlara getireceğim…
Ama önce yazacaklarım var:
Muzaffer Şerif Başoğlu (1906-1988)…
Dünya onu sosyal psikolojinin kurucularından “Muzafer Sherif” olarak tanıyor.
Ödemişli varlıklı ailenin çocuğuydu. İlçenin Yunan işgali sırasında ölümden şans eseri kurtuldu.
İzmir Amerikan Koleji'ni bitirdi. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) felsefe okudu. Burs kazanarak ABD'ye/Harvard Üniversitesi'ne gitti, psikoloji konusunda master yaptı. Sonra…
Fransa, İsviçre, Almanya'da akademik araştırmalar yaptı.
İlk eserini yazdı: “Bir Öğrenme Faktörü Olarak Açlık.”
İstanbul'da bir yıl öğretim üyeliği ardından tekrar ABD'ye giderek Colombia Üniversitesi'nde psikoloji doktorası yaptı. Ardından…
Tekrar Türkiye'ye döndü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde psikoloji kürsüsünü kuran ekip içinde yer aldı. Yıl, 1939 idi.
Aynı fakülteden yakın akademisyen arkadaşlarıyla “Yurt ve Dünya”, “Adımlar” gibi anti-faşist dergiler çıkardı.
Dönem İkinci Dünya Savaşı idi; faşist saldırılar yoğundu. Muzaffer Şerif, 1944 yılında tutuklandı; TKP üyesi olduğu iddia edildi. Ve:
Muzaffer Şerif, kumpasları, hakaretleri kabullenemedi; Türkiye'ye kırıldı. Princeton Üniversitesi'nin daveti üzerine 1945'te ABD'ye gitti. (Pertev Naili Boratav, ABD Stanford Üniversitesi ve Niyasi Berkes Kanada McGill Üniversitesi'ne gitti. Behice Boran ülkede kaldı ve başına gelmeyen kalkmadı!)
Muzaffer Şerif, ülkeye dönmek istedi. Ancak yabancı ülke (ABD) vatandaşıyla -akademisyen Carolyn Wood ile- evli olduğu için memurluk yapmasına izin verilmediğinden Türkiye'ye dönemedi.
Hayır anlatmak istediğim “beyin göçü” değil.
Bu girişi şundan yaptım:

ÇATIŞMA VE BARIŞ

Dünya üniversitelerinde Muzaffer Şerif'in kitapları, araştırma programları okutulur. 24 kitap, 60 bilimsel makale yazmıştır.
Yıl, 1961. Muzaffer Şerif'in devrim yapan grup çalışmalarından biri şudur:
Deneyden haberi olmayan 11 yaşında 22 çocuk seçilir ve bir tatil kampına götürülür. Birbirlerini hiç tanımayan çocuklar iki gruba ayrılır.
Ve bir süre sonra rekabete dayalı aktiviteler gruplarda “bize karşı onlar” duygusuna yol açar. Çünkü…
Kazanan grup galibiyetini kutlamaya başlar; önce bayraklarını gelip ortaya dikerler. Sonra zafer şarkıları söylerler ve karşı grupla alay ederler!
Mağlup grup, kazanan için “kurnaz”, “hileci”, “sinir bozucu” der. Ardından gizlice bayraklarını parçalar. Keza… Kampta yemek sırasında itişip kalkışmalar başlar; birbirlerini görmeye tahammül edemezler.
Bu aşamada deneyin ikinci dönemi başlar:
Gruplar barıştırılacaktır! Ama nasıl?
Deney yürütücüleri, gruplar arasındaki çatışmayı giderebilmek için aynı ortamda sinema izlemek, piknik yapmak gibi sosyal aktiviteler düzenler. Fakat…
Tüm bu eğlenceler kavgalara yol açar! Harcanan çabaların hepsi boşa çıkar, gruplar hiçbir şekilde barışmaya yanaşmaz.
Deneyin üçüncü aşaması başlar: Deney yürütücüleri gruplar arasındaki rekabetin herkese zarar vereceği kazara durumlar yaratır! Şöyle:
– Kampa yemek getiren kamyon çamura saplanıp kalmıştır. Araç ancak tüm çocukların itmesiyle kurtulur!
– Birileri kampa su getiren boruları tahrip etmiştir. Çocuklar işbirliğiyle sorunu bulup çözerler!
– Sevdikleri filmi seyredebilmek için tek grubun harçlığı yetmeyince iki grup paralarını birleştirir! Vs.
Yani:

ESİN KAYNAĞI

Çocuklar, ortak fayda için iki grubun güç ve işbirliği yapmasının şart olduğunu kavrar.
Bunun sonucu şu gerçekleşir:
– Çok geçmeden kampta kavgalar son bulur.
– Yemek masalarını birlikte paylaşılmaya başlanır.
– “En iyi arkadaşını sırala” anketinde karşı gruptaki çocuklar da yer alır.
– Karşıt gruptaki kimi çocuklar molalarda birbirine sütlü çikolata ısmarlar.
Bu şaşırtıcı değişimin sebebi bellidir; ortak hedefler!
Muzaffer Şerif ve arkadaşları aynı çalışmayı lise ve üniversite öğrencilerine de yapar; sonuç aynıdır: Ortak amaç ortak çabadan çıkınca ekip arkadaşlarına düşmanlık beslemek zordur.
Muzaffer Şerif dünyaca ünlü bu (robbers cave experiment) deneyi yapmayı nerden esinlenmişti biliyor musunuz: Kurtuluş Savaşı'mızdan!
Osmanlı'nın paramparça ettiği “birlik duygusunu” Mustafa Kemal ortak ülküyle sağlamıştı.
Bugün Muzaffer Şerif'in bu çalışmasından çıkarılacak dersler yok mu?
İşte… Geldik yazının ana konusuna…
– Dillerinde bir İnönü yalanı…
– İcraatlarında bir İş Bankası hisselerine el koyma kurnazlığı…
Yerel seçim startını verdiler yani!
Gruplarının sandık başarısı için her yol mubah! Zaten her seferinde…
– FETÖ darbesi sonucu oluşan toplumsal ittifakı paramparça ettiler.
– Fırat Kalkanı'ndan Zeytin Dalı Harekatı'na uzanan Mehmetçik operasyonlarını siyasete malzeme yaptılar.
Gruplar arası çatışmayı ortak hedeflebarışla sonlandırmayıp körüklediler.
Toplumsal ittifak sandık başarısı için her seferinde paramparça edildi. Baksanıza Türkiye'yi/grupları barıştıracak tek ortak projeleri/hedefleri yok!
Hâlâ…
Yok İnönü..
Yok İş Bankası…

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 16.10.2018 03:37
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol