19 MAYIS'I ANLAMAK...

Türk halkının geleceği kendi devrimlerine dönmesine bağlıdır. Ulu Önder de bu devrimleri Türk gençliğine emanet etmiştir.Gençlik olduğu sürece umut vardır…

19 Mayıs 2018 Cumartesi 00:01
19 MAYIS'I ANLAMAK...

Mustafa Kemal Atatürk “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” hayat felsefesini benimsemişti. Yine kendisi, siyasi mirası sorulduğunda “İleride fikirlerim bilimle çakışırsa bilimi seçin. Ben geriye kalıplaşmış bir düşünce sistemi, bir dogma bırakmıyorum” demiş, “pozitif gelişim” imasında bulunmuştur.

Hedef olarak muasır medeniyetler seviyesini göstermiştir. Burada amaç batılılaşma değil, batının başardığı endüstriyel, bilimsel ve teknolojik atılımı başarmaktır. Hilafet beraberinde cihadı gerektiriyor, bu yüzden batı ile sürekli bir savaş hali hem ülkeyi hem de İslam’ı geri bırakıyordu. Osmanlı’daki şekilci İslam anlayışını da ilerleme yönünde engel olarak görüyordu.Bu atılım ise ancak laik bir devletle başarılabilirdi. Laikliği aynı zamanda dini despotizmi aşmanın tek yolu olarak görüyordu. Dini doğru anlayabilmek için de bilim sahibi olmak gereklidir

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” olgusu ise temel anayasal prensiptir. Osmanlı’da sarayda başlayıp daha sonra askeriyeyi kapsayan aydınlanma sürecini halka yaymak istemiştir. Yıkılmakta olan bir imparatorluğun halkında ister istemez oluşan travmalar, miskinlikler Türk halkında da fazlasıyla vardı. Savaş, bu halk için 10 yıl sürmüş ve kolunu kanadını kırmış, belini bükmüştü. Gazi bu atmosferin içinde milli bütünlük sağlamaya çalışmış ve kalkınma fitilini ateşlemiştir. Halk kendini tebaa olarak benimsemiş ve hor görülmeye alışmıştı. Hedeflerden biri ve belki de en zoru halktaki bu algıyı ve alışkanlığı kırmaktı. 

İNGİLİZ İMPARATORLUĞUNUN PLANINI BOZMUŞTUR

Gazi büyük bir hümanisttir. Kendi milletinin kanını dökmek istememiş, devrim karşıtlarına yönelik katliam yapmamıştır. Kendisine, Kuvayı Millinin ilk yıllarında harekete karşı çıkanları neden affettiği sorulduğunda: “Ben Erzurum’dan İzmir’e bir elimde tabanca bir elimde idam direklerimle geldim” diye cevaplamış, “vatan için ölümü göze almak her babayiğidin harcı değildir” demek istemiş ve anlayışlı davranmıştır. Öncelik olarak milleti düşünen bir liderdi. Millete güvenip, devrimleri halk için yaptı. Kendini alt etmeyi başarmış ve samimi bir liderdi. Milletin aydınlanması ve refahı hedeflenmiş, birincil hedef “tam bağımsızlık” olmuştur. Bu hedefi gerçekleştirebilmek için fikri ve vicdanı hür bir toplum zaruriydi.

Sakarya zaferi ve Lozan anlaşması, doğuda batı emperyalizmine karşı umut olmuş, uyanış olmuş ve mücadele için başlangıç noktası olmuştur. Birinci Dünya Savaşı ardından, galip devletlerle eşit şartlarda barış anlaşması imzalayan tek millet Türk’lerdir. Gazi; Doğu ve İslam ülkelerine şöyle seslenmiştir: “Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız! Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları, hiç şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak gerçekleşecektir. Bu milletler, bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen, bunları yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini, milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı alacaktır.” Önce bu zafer, sonra da devrimler, bölge devletlerine örnek teşkil etmiştir. Gazi, İngiliz imparatorluğunun planını bozmuştur. Onun karşısında emperyalizm emellerini yürütememişlerdir. (Odatv)

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 19.05.2018 22:47
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol