Seçimdi meçimdi derken, ülkede rejim değişti. “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” getirildi halkın eliyle. Pası siyasiler verdi, halkın yarısı da golü attı!
Bu saatten sonra bağırmanın, onu bunu suçlamanın, hatta siyaset yapmanın bile bir anlamı kaldığını düşünmüyorum. Bundan sonra yapılacak tek şey var ki o da, en başa dönmek!
“Her şey gaz ve toz bulutuydu…” falan demeyeceğim, o kadar da başa dönmeye gerek yok tabi!
Ülkesini seven, verecek hesabı olsun isteyen herkes siyaseti, kısır çekişmeleri bırakıp, tüm enerjisini eğitime vermeli bundan böyle. Bir yandan kendini adam etmeli, öte yandan çevresini eğitmenin, ama her konuda eğitmenin yolunu bulmalı. Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Öncelikle eğitimcilere, bilim insanlarına ve azıcık mürekkep yalamış, kafasında bir kibrit çöpü kadar bile olsa aydınlanma barındıran kişilere sözüm:
Şu an en elzem iki ihtiyacımız var: Birincisi kişisel ve toplumsal ahlâk seviyesinin yükseltilmesi, ikincisi de, bilimsel düşüncenin topluma yayılması.
Biz ne yazık ki bu konularda, çok büyük bir fırsatı teptik! Cumhuriyeti kuranların açtığı yola asfalt döşemek yerine, üstüne toprak attık! Şimdi her şeye yeni baştan başlamak zorundayız. İşimiz daha da zor.
Her ikisinin de gerçekleşmesi için, eğitimden başka yol yok! Maalesef bu da öyle bugünden yarına olacak bir iş değil. Uzun soluklu, engebeli yollarda yürümeyi gerektirecek, hatta tohumu ekenin meyvelerini yiyemeyeceği bir fedakârlık gerektiriyor.
Ey kendini bilen, şuurlu varlıklar!
Bundan böyle en büyük görev size, bize düşüyor! Her şeyi bir kenara bırakıp, sadece çözüme kafa yoralım bir zahmet! Ona buna tepeden bakmayı, küçümsemeyi ve boş konuşmayı bırakıp ortak aklı oluşturalım lütfen!
Sonra da siyasilere bir çift sözüm var.
Bakın ey sevgili siyasiler!
Koooskoca kainatın, nokta kadar bile yer kaplamayan bir gezegeninde, toz kadar hacmi olmayan “naçiz” varlığınızla, önünde sonunda hepiniz toprak olacaksınız!
Bırakın toprak olmayı, öyle ya da böyle o mevkilerden indiğinizde, şimdi sahip olduğunuz hiçbir imkâna, sahip olamayacaksınız!
Gelecek nesiller, sizi çok çok tarih kitaplarının sayfaları arasında ya görecek, ya göremeyecek! Oralara girebilseniz bile; rahmetle mi, yoksa zulmetle mi anılacaksınız, orası meçhul!
Kısır çekişmelerinizle; kiminiz bilerek kiminiz bilmeyerek, hainlere uğursuzlara verdiğiniz desteklerle geldiğimiz nokta ortada!
Birbirini boğazlayan, çocuklara tecavüz eden, para için anasını satan insanlardan oluşan; din iman diye diye iyice dinsizleşen bir toplum yarattınız!
Belki de istediğiniz buydu, tebrikler başardınız!
Artık istediğiniz olduğuna göre, bundan sonra kendi adıma sizlerden tek bir isteğim var: Gölge etmeyin yeter!
Sizler, işlevsiz halinizle oturun koltuklarınızda. Ara sıra kavga mavga eder, içinizi rahatlatırsınız çalışıyoruz diye!
Hak ettiğinizi düşünüyorsanız, alın maaşınızı yiyin her ay afiyetle!
Toplumca kaybettiğimiz değerlerin yeniden kazanılması için, bilimsel aklın hayata geçmesi için biz başımızın çaresine bakar, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz!
İki tane iyi yürekli insanla bir araya gelir, dernekler kurar, gerekirse dağ tepe gezer, dilimiz damağımız kuruyana kadar anlatırız derdimizi.
Üç beş güzel yürekli yardımsever toplaşıp, okuturuz çocuklarımızı! İmece usulü yardımlaşma bizim geleneğimizde var. Ekmeğimizi de bölüşürüz, bilgimizi de…
Karınca misali dağları delmeye çabalarız! Yolunda ölmek değil mi maksat?
Siz yeter ki yolumuza çıkmayın, engel olmayın. Hatta gözümüzden uzak olun mümkünse!
Bundan böyle size ihtiyacımız yok!
Her fani canlı bir gün toprak olacak, aslına rücu edecek. O gün gelmeden önce verecek bir hesabım olsun, o huzura çıkmaya, birilerinin yüzüne bakmaya hakkım olsun diyen varsa toplansın, bir araya gelsin; kurtuluşa kafa yorsun, proje üretsin. Herkes ilmi her neyse, onunla uyandırsın. Çok çalışsın…
Bizim nesil de kayıp, bari evlatlarımız daha fazla yanmasın!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol