Zaman zaman geç farkettiğimiz veya hiç farketmediğimiz şekilde hızlı değişimlerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bir zamanlar düşman olduğu ve ilişkilerin en alt seviyede olduğu söylenebilecek devletlerin bir süre sonra konjonktürel sebeplerle birbirine yaklaştıklarını görebiliyoruz. Bizim açımızdan son günlerde ses getiren gelişme Türkiye'nin, Rusya ve İsrail ile ilişkilerinin düzelmesi yönündeki girişimleri örnek gösterilebilir. 
Türkiye, Arap Baharı olarak adlandırılan sonucu net olmayan süreçte ve sonrasında çıkan Suriye Krizi'nde, Ortadoğu’da liderlik rolü üstlenmek istemiştir. Hatta fırsatı yakalamış olmakla birlikte aceleci davranmak suretiyle komşularla sıfır sorun isterken dostumuz kalmamıştır. 
Ortadoğu'da etkin olan Rusya ve İsrail ile ilişkiler neden bozuldu konusuna uzun uzadıya girmeyeceğim. Ancak, ilişkilerin düzelmesine etken ne oldu? Bu süreç devam edebilecek mi? En önemlisi de genel anlamda neler yapılmalıdır?
Bölgesel güvenlikle ilgili konular, ortak tehdit algıları, ekonomi, söz konusu devletlerin birbirine yaklaşmasında etken olmuştur.
Türkiye'yi bu sürece iten etkenler bana göre, Ortadoğu devletleriyle sorunlu bir ilişkimizin var olması, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma kararı alması ile AB'ye olan inancımızın sarsılması, Rusya ve İsrail ile ilişkileri düzeltmeye itmiştir. 
Diplomatik ilişkilerin devam etmesi ancak ve ancak istikrarlı ve kararlı bir politika ile başarılabilir. Dış politikada her ne kadar pasiflik kabul edilmezken, heyecanlı ve sert politika uygulamak da kabul edilemez. Soğukkanlı ve tarihten gelen önemli diplomasi geleneği ile hareket edildiği sürece başarı kazanılacaktır. II. Abdülhamid'in de dediği gibi Dış Politika, hassas terazi ile tartılmalıdır.
En önemlisi de Türkiye'nin geçici olarak değil uzun vadeli plan ve programlar yapmasıdır. Bu konuda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dış politika konusunda yapılması gereken önemli sözleri doğrultusunda hareket edilmelidir.
"Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir."
"Milletlerarası anlaşmazlıklar, ancak iyi niyetle ve gerçek çıkarlar adına karşılıklı fedakarlık yolu ile halledilebilir."
Kısacası "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ilkesi ve çıkarlarımız doğrultusunda pragmatik bir dış politika izlenmesi umut vericidir... Diğer devletler de şunu bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti olmadan bölgede politika belirlenemeyeceği gibi istikrar ve huzur da sağlanamayacaktır. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol