Sık sık hatırlatıyorum, Türkiye’nin en büyük düşmanları, İsrail, ABD, İngiltere ve Almanya’dır. Bunlar bize ne dost ne de müttefiktirler.
1- ABD asırlardır hep aleyhimize çalışmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve Kurtuluş Savaşı sırasında da hep ihanet peşinde olmuştur.
a) Kore Savaşı, Küba krizi, Kıbrıs ambargosu, Misyoner okulları, devamlı olarak ihanete yönlendirilen, Evanjelist Ermeniler (bugün dahil) Misyoner okulları, Kürt isyanları, Wilson prensipleri, (28 Şubat ve 15 Temmuz dahil) tüm darbeler ve darbe teşebbüsleri, Barış gönülleri, Çekiç Güç, (PKK, DEAŞ, El Kaide, PYD vs. vs.) tüm terör örgütlerinin kurulması ve kullanılması, BOP Projesi, Çuval olayı, Muavenet suikast, çok sayıda insanımızı kaybettiğimiz intihar ve sabotaj eylemleri, Ergenekon, Balyoz vb. kumpasları, Arap baharı, öldürülen ve intihar süsü verilen bilim adamlarımız, uyuşturucu ticareti, tarım, sanayi ve sosyal yapımıza vurulan darbeler, GDO, zirai ilaç ve gübre sağlık terörleri, Cargill vb. firmaların suni şeker baskıları, kökü dışarıda medya ve STK’lar, cemaatler yolu ile yapılan tahribatlar, Ortadoğu’yu kana bulayan senaryolar, Johnson mektubu, bitip tükenmek bilmeyen şantajlar, baskılar, tehditler, bölünmüş Türkiye haritaları, terör örgütlerine çok büyük silah destekleri, Kozmik Oda’ya girilmesi, ekonomik ambargolar, engellemeler, misyonerlik faaliyetleri, Türk halkını kısırlaştırma çalışmaları, Türk/Kürt, Alevi/Sünni kışkırtmaları, ABD büyükelçilerinin ve konsoloslarının mikrobik çalışmaları vs. vs.
Velhasıl tarih boyunca ve bugün devamlı olarak aleyhimize çalışılmış, ülkemize ve halkımıza büyük zararlar verilmiştir.
b) Bugün biz teröre karşı savaşmıyoruz. Zira, terör örgütleri bunların uşağı ve tetikçisi olarak Türkiye’yi işgal ve bölme hedeflerinin öncüsü olarak görev yapmaktadırlar.
c) NATO, Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Sağlık Teşkilatı vb. tüm kuruluşlar ABD’nin daha doğrusu Evanjelist/Siyonist çetenin emrindedir. AB ise Almanya’nın emrindedir.
d) Özellikle Türkiye ne zaman Rusya ile yakınlaşsa, ABD hemen ders verme senaryolarına girişmekte, darbeleri, sabotajları devreye sokmaktadır. (Bugünlerde çok dikkatli olmalıyız.)
2- Bu tablo içinde bizim hiç mi suçumuz kabahatimiz yoktur?
a) Türkiye’nin milli, istikrarlı, kısa, orta ve uzun vadeli dış politikaları yoktur. Günübirlik yaşanmaktadır. Her şey tek bir kişinin iradesi ile yapılmaktadır. Araştırma, danışma, analiz etme faktörlerine yer verilmemektedir. Bu yüzden de devamlı zikzaklar çizilmektedir. Dış itibarımız sıfırlanmıştır. Herkesle kavga edilmiştir. (Rusya, Almanya, İsrail, Hollanda, Suriye, Irak, Mısır, İran, Sırbistan, Barzani, Libya, Turus, Cezayir vb.) Ortada bir tek Katar kalmıştır. Onun da ne kadar güvenilir olduğu meçhuldür. (Nitekim Suudi Arabistan, Kuveyt, Dubai vb. ülkelerin ne kadar güvenilir olduğunu gördük. Zira bu kral ve emirlerin tümü, sömürücü ülkelerin emrindedirler.)
b) Önce kavga edildi. Sonra da barışmak için müthiş tavizler verildi. (Rusya’ya, İsrail’e, Hollanda’ya, ABD’ye, Almanya’ya vb.) İyice itibar kaybettik. Yunanistan’ın ve Barzani’nin bile sallamadığı bir duruma düştük. Adalarımıza bile sahip çıkamadık.
3- Peki ne yapılması gerekmektedir?
a) Önce içeride birlik ve beraberliğin sağlanması şarttır. Bu açıdan iktidar devamlı gerilim politikasını, baskıları, suçlamaları, hakaretleri, kavgaları, dışlamaları terk etmelidir. Ülkede tam anlamı ile demokrasi, hukuk düzeni, fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri, mal ve can güvenliği sağlanmalıdır. Tek adam yönetimi terk edilmelidir.
b) Dış politikaların devamlı olarak iç politika malzemesi yapılmasından vazgeçilmelidir. Diplomasinin gerektirdiği üslup ve davranışlar benimsenmelidir. Devamlı bağırıp çağırma, suçlama sistemi sona erdirilmelidir. Düşman değil, dost kazanmak amaç edinmelidir. Komşu ülkelerle (Irak, Suriye, Rusya, İran vb.) işbirliği yoluna gidilmelidir.
c) Güvenlik güçlerimiz, savunma sanayimiz, iç ve dış istihbarat kapasitemiz, üst düzeye getirilmelidir.
d) Milli sanayimize, tarımımıza, yer altı zenginliklerimize (özellikle, bor, toryum, altın vb.) sahip çıkılmalıdır.
e) Sınır güvenliğimiz tam anlamı ile sağlanmalı, sızmalar ve kaçakçılıklar önlenmelidir.
f) Oy avcılığı amacına yönelik dış politika uygulamalarından, milli ve dini duyguları istismar etmekten vazgeçilmelidir. Kavga ile “güçlü lider” olunmaz. Dış itibar ile olur.
g) Çözüm süreci Yahudi asıllı İngilizlerin nezaretindeki Oslo görüşmeleri, Reza Zarrab olayının bir milli mesele haline getirilmesi, Kobani olaylarında terör örgütünün yanında yer alınması ve Peşmergelerin geçişine izin verilmesi, NATO tatbikatlarında gerekli titizliğin gösterilmemesi, sık sık yapılan anlamsız ABD ziyaretleri, velhasıl birçok hata, hep günübirlik davranışların ve tek adam politikalarının sonucudur.
h) Şimdi de NATO’dan çıkalım havası estirilmektedir. NATO’ya karşı tedbirli olacağız ama çıkıp da Almanya, Avusturya, Güney Kıbrıs ve Ermenistan’ın ekmeklerine yağ sürmeyeceğiz.
Rabbim (cc) ülkemizi korusun. Yöneticilere de basiret ve feraset lütfetsin.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol