Malum, Kur’an’da “99 koyuna 1 koyun” kıssası anlatılır.
Olay Hz. Davud ile ilgili olarak Sad suresinde geçer.
Acaba burada ne anlatılmaktadır?
Diğer kıssaların çoğu gibi, yaygın tefsirlere bakarsanız buradan hiçbir şey anlamayacağınız gibi kafanız lüzumsuz bir sürü bilgiyle dolar ve yıllar yılı bunlardan kurtulamazsınız.
Halbuki anlatılmak istenen canalıcı bir sorunla ilgili.
Bakın nasıl.
***

Kıssanın geçtiği Sad suresinden başlayalım…
Sad Suresi Kur’an’da ilk Mekkî surelerdendir. Muhtemelen 4 veya 5 yılda nazil olmuştur. Surede önce bir giriş yapılır. 17. ayete kadar suren bu girişte dönemin genel atmosferini buluruz.
“Üstünlük taslamalarına rağmen yürekli paramparça olan” inkarcılar, peygambere türlü itham ve iftiralarda bulunmakta ve “Bu adam bir takım büyüleyici laflar eden yalancının birisi” demektedirler. (2-4 ayetler).
Kavmin mele’ takımı (ileri gelenleri/egemenleri)  “Yürüyün, ilahlarınızı koruyun. Biz en son dinde (milleti’l-ahire) böyle bir şey duymadık. Bunlar uydurma/bid’at (ihtilâg). Zikr içimizden ona mı indirildi?” (6-8 ayetler) demekte ve kalkıp gitmektedirler.
Kibir ve küstahlık kokan bu laflar çok tanıdık geliyor olmalı: Son hak din olan dinimizde böyle bir şey yok. Nereden çıkarıyorsun bunları? Kaldı ki böyle bir şey varsa bile bunu söyleyen sen mi olmalıydın? Sen kimsin? Yürüyün, ilahlarınızı (servetlerinizi) koruyun. Servet düşmanlığı bu?
Sonra cevap gelir. “Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı? (9. ayet)
Ardından ezeli ve ebedi ‘gerçek’ açıklanır: “Göklerin, yeryüzünün ve arasındakilerin mülkiyeti onların elinde mi? Öyleyse bütün yollara başvurarak gökleri, yeryüzünü ve arasındakileri ele geçirsinler bakalım?” (10. ayet)
Bunu yapmaya güçleri yetmez çünkü onlar “küçük bir darbeyle hezimete uğrayacak kabile döküntüsü bir guruhtur.” (11. ayet).
Onlardan öncekilerde böyleydi. Nuh, Ad ve pramitler sahibi (zu’l-evtâd) Firavun, Semud, Lut ve Eykeliler… Hepsi aynı şeyi söyleyip durdular ama azap çığlığından kurtulamadılar. Bunları da yekvucud olmuş tevhid çığlığı/sedası (sayha vahide) yer ile yeksan edecek. O seda/çığlık başlayınca artık geri dönüşleri de yoktur. (12-16 ayetler)
***
Bu girişten sonra söz “99 koyun 1 koyun” kıssasına gelir.
Mecazen dağların, taşların, kuşların onun emrine verildiği, “mülkünün” (peygamberliğinin/adalet devletinin) güçlendirildiği ve bilgelik (hikmet) verildiği söylenir. (17-20. ayetler).
Kur’an’da “mülk” bir elçi hakkında kullandığında nübüvvet veya kamu gücü anlamında kullanılır. Şahsi zenginlik anlamında kullanılmaz. İbrahim, Süleyman, Davut böyledir. Fakat müşrikler hakkında kullanıldığında şahsi servet, mal anlamında kullanılır: “Yoksa onların mülkten bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre (zırnık!) bile vermezler.” (Nisa; 4/53).
Ve kıssaya geçilir:
“Davud’un huzuruna gelen iki davacı olayından haberin var mı? Hani duvarı tırmanarak Davud’un yanına gelmişlerdi de onlardan korkmuştu. Davud’a: “Korkma!” demişlerdi. “Biz iki davacıyız, birimiz diğerine zulmetti. Sen aramızda adaletle karar ver, haksızlık yapma, aramızı bularak bize doğru yolu göster.” Ardından: “Bu benim kardeşim, onun 99 koyunu benimse 1 koyunum var. ‘Onu da bana ver’ diye tutturdu ve dediğini de yaptırdı.” diye anlattı. Davud dedi ki: “Koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana zulmetmiş. Zaten toplumda birçok kişi birbirine böyle zülmediyor. İman edip iyilik, güzellik, doğruluktan ayrılmayanlar ancak uzak kalabiliyor. Ama onlar da maalesef çok az…” Davud kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden af diledi, rükû ederek yere kapandı ve O’na yöneldi” (21-24 ayetler).

***

Bakın “ölü Kur’an” anlatıcıları bu ayetin tefsirinde neler anlatıyor:
Hz. Davud, Uriya adındaki askerinin hanımına aşık olmuş. Aşık olduğu kadını elde etmek için de askerini kasten bir savaşa göndertmiş, adamın savaşta ölmesini sağlayarak dul kalan karısıyla evlenmiş. Bunun üzerine Allah, buna benzer olayla onu karşılaştırmış; iki davalı adam kılığında iki melek göndererek Davud’tan hüküm vermesini istemiş. Davud da: “Doğrusu toplum içinde yaşayanların çoğu böyle haksızlıklar yapıyor.” dediği sırada kendi yaptığı günah hatırına gelmiş ve tövbe ederek secdeye kapanmış. Kıssada bu olay anlatılmaktaymış …
Hz. Davud kendi askeri olan Uriya’nın da talip olduğu kadına talip olunca, kadının ailesi gariban askere değil Davud’a kızı vermiş. Onca karısı dururken gariban bir askerin talip olduğu kadını alması onun için bir hata olduğundan ayette bu hatası anlatılmaktaymış…
Davud içli dışlı olduğu evli bir kadına aşık olmuş, gönlünü ona kaptırmış. Kadının kocası günlerden bir gün Davud’un haberi olmaksızın savaşta ölmüş. Böyle olunca Davud’un aşkı depreşmiş ve içten içe kadınla evlenme sevinci kocasının ölmesi üzüntüsüne baskın çıkmış. Buradaki hata da sevincin üzüntüye baskın çıkmasıymış…
Davud’un çağında erkekler birbirlerine hanımlarını boşayıp kendisiyle evlenmesini teklif edebiliyorlarmış. Bu gayet normal kabul ediliyormuş. Davud da Uriya adlı askerine böyle yapmış. O da Davud’u kırmaktan çekinmiş. Buradaki hata ise böyle bir durumun Davud gibi birisine çok görülmesiymiş. (Razi, Mefatih’ul-Ğayb)…

***

Tevrat kaynaklı bu anlatılar da görüldüğü gibi kafayı “karı –kız” muhabbetiyle yemiş bir zihin var. Buradan ne çıkar Allahaşkına?
Yıllar yılı bunları okudular, anlattılar, anlatıyorlar.
Oysa kıssa “bahçe sahiplerinin” bir benzeri… İki adam var. Birinin 99, diğerinin 1 koyunu var. 99 koyunu olan, elindeki yetmiyormuş gibi 1 koyunu olanın elindekine de göz dikiyor ve onu da alıyor. Ve Davud ‘bu zulümdür’ diyor.
Surenin bağlamından baktığımızda anlatılmak istenen gayet açık: 99 koyun sahibi Mekke’deki servet sahibi kişi oluyor (ör. Velid bin Muğire, Ebu Cehil, Ebu Leheb). 1 koyunu olan da mahrum ve yoksul kişi. Servet sahibi 99 koyunuyla yetinmeyip, 1 koyuna da el koyup alıyor. Davud ona zulmetmişsin diyor. Daha sonra da Davud’un pişmanlık duyduğu ve affedildiği söyleniyor. Bu durumda Davud’un pişmanlığı işin gereğini yapmayışı, yönettiği ülkede böyle zengin-yoksul uçurumunun nasıl olabildiğini düşünmesine ve görevinde ihmal gördüğüne işarettir.
Demek ki kıssa nüzül ortamı bağlamında, Mekke’nin servet ve iktidar sahiplerinin durumuna işarettir. Onların da böyle koyunları, develeri, bahçeleri vardı. Elinde bir koyunu, devesi, bahçesi, evi olanı da almak, doymak bilmeyen bir servet tekeliyle (kenz) hükmetmek istiyorlardı.
İşte Hz. Peygamber’e Davud üzerinden bu durum hatırlatılarak, Davud gibi işbaşına geldiğinde ne yapması gerektiğinin mesajı veriliyor... Surenin sonraki bölümlerinin tümüyle Davud ve Süleyman kıssalarına ayırılmasının bundan olduğunu görüyoruz.
Öte yandan 99 ve 1 kıyaslaması aradaki uçuruma dikkat çeken bir kıyaslamadır. Çokluktan kinaye de olabilir. Türkçede “Biri gökdelende, diğeri çöplükte” dememizi çağrıştırır. Veya Necep Fazıl’ın şu mısrasını çağrıştırır: “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa”
Kıssada anlatılmak istenen gayet açık ve net değil mi?
Tam da günümüzü anlatmıyor mu?
Bir adamın 72 milyar doları var, öte yandan Afrika kıtasının açlık sorununu çözmek için de 40 milyar doları gerekiyor. Bir tek adamın servetinin yarısı, koskoca kıtada açlık sorununu çözüyor.
BM Kalkınma Proğramı’nın raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 25’i dünyadaki toplam servetin yüzde 80’ine sahip.
İşte kıssa bu “taksime” itiraz ediyor.
Kurt yapmaz sizin yaptığınızı kuzulara şah olsa diyor.
Saad suresinden 7 sure önceki Kamer suresinde de aynı şey Salih’in devesi üzerinden anlatılmıştı. Orada da “aralarında eşitçe taksim” (gısmeten beynehum) sulama sistemi üzerinden anlatılmıştı. (bkz. “Bir elime ayı bir elime güneşi verseniz” makalesi)
O günkü Mekke’deki durum “Salih’in develeri” üzerinden anlatıldığı gibi, bu kıssada da durum “Davud’un koyunları” üzerinden (99/1) anlatılıyor.
Bugünkü dünyadaki durum da aynı değil mi?
(www.ihsaneliacik.com)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
Murat CANDEMİR 2013-12-16 14:37:37

açlik, açlari değil toklari doyuramadiğimiz için var.

Avatar
rabia sahin 2013-12-16 14:37:38

yüreginize ve emeginize sağlık

Avatar
mustafa karakaş 2013-12-16 15:07:18

evet o sapık bilgileri alan ve bir peygambere hakaret eden insanlar eleştirilmelidir...ama siz sanki bu doğru başka kaynaklarda yokmuş gibi bir dile neden bürünüyorsunuz...çabanız için allah razı olsun

Avatar
ismail tosun 2013-12-16 16:07:51

allah sizden razi olsun, yorumlarinizla bize isik tutuyor, carpik zihinlerin aciklamalarindan bizleri koruyorsunuz.

Avatar
tarık şems 2013-12-16 18:57:46

davud kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. hemen rabbinden af diledi, rükû ederek yere kapandı ve ona yöneldi”
ben de diğer tefsirleri anlamadığımdan sorgusuz sualsiz 99 koyun sahibini suçlu bulduğu için af dilediğini sanmıştım.bu yorum daha akla yakın ama imtihan ettiğimiz sanmıştı ibaresi bana hala anlaşılmaz geliyor.yani aslında bu onun imtihanı değil miydi ozaman neden biz de affettik diye sonuçlanıyor?

Avatar
Dr.Şükrü Özer 2013-12-16 21:49:26

sağolun sayın hocam.tamamen ayni düşüncedeyim sizinle.hiçbir peygamberin aklından geçirdiği düşünceden allah(cc)(haşa) bihaber olamaz.zaten öyle karı-kız la aklını bozmuşu da peygamber yapmaz.biz insanlara allah'ın seçerek gönderdiği örnek olmasını istediği insanlarbu kadar basit düşüncelerde olamaz.i̇ nancım odur ki i̇slamda;değil karı-kocayı iki sevgilinin bile arasını açmaya çalışmak günahtır.bir peygambere bu şedkil söz ancak bir ithamdır ve bu ithamı yapanlar sizin de belirttiğiniz gibi kafayı karı-kız ya da para-pula ziyadesiyle takmış bedbahtlardır.s ağol hocam.yorumunuza aynen katılıyorum,saygılar.allah(cc)'a emanet olunuz. (a harfi büyük yazmıyor?özür dlr im)

Avatar
hasan dalgıç 2013-12-17 07:53:58

sayın eliaçık hoca, halk yılardır bu tür yalanları dinlemeye alışmış size deyil yine onlara inanırlark geniş halk yığınlarının düşünce sistemi budur doğruya deyil yalana inanmaktır.

Avatar
ilyas 2013-12-19 03:27:18

mükemmel bi bakış açısı.